BÖLÜM 46

1.7K 222 22
                                    

"İşte bu kadar." dedi Ariel, Keira'nın bileğindeki sargıya son bandı da yapıştırınca. "Güzel oldu doğrusu." diye de ekledi yaptıkları pansumana gururla bakarak.

"Teşekkür ederim." diyerek cevapladı Keira onu. "Bence de gayet iyi oldu."

Aden de yapılan işlemden dolayı mutluydu ama aynı zamanda bir an önce harekete geçmeleri gerektiği için de sabırsızlanıyordu. Keira'nın küçük yüzünü ellerinin arasına alıp gözlerinin içine bakarak. "Geçmiş olsun." dedi. "Ama artık gitmemiz lazım, yürüyebilecek misin yoksa kucağımda taşıyayım mı seni?"

Keira gülümseyerek cevap verdi: "Yürürüm yürürüm merak etme. Ama biraz destek gerekecek."

"O kolay Keira'cığım... Ama eğer sen kullanmayacaksan bu nazik teklifi ben değerlendirebilir miyim acaba?"

"Keyfine bak." dedi Keira, acılarına rağmen Ariel'e gülümseyerek.

Aden bir kaşını kaldırıp yüzüne zorlanmış bir gülümseme efekti yerleştirerek bakışlarını kardeşlerinin üzerinde gezdirdi. Bu kendisini ilgilendiren esprilere verdiği klasik tepkiydi:

"Aman ne güzel... Bakıyorum mizah yeteneğinizi hala kaybetmemişsiniz."

Aden'in bu cevabı, içinde bulundukları duruma rağmen tıpkı eski günlerdeki gibi hem Keira'nın hem de Ariel'in kıkırdamasına neden olmuştu. Aden, sabırsız ve sinirli bir ifadeyle devam etti:

"Gidebilir miyiz artık?" Sonra da Ariel'e bakıp imalı bir ses tonuyla ekledi: "Yürüyerek..."

İkisi de derste dalga geçerken yakalanıp azarlanan öğrenciler gibiydi. Başlarını öne eğip onaylar bir ifadeyle salladılar ama yüzlerindeki gülümseme hala yerinde duruyordu.

Ariel, pansuman yapılan bileğine dokunmamaya çalışarak Keira'nın kolunun altına girdi ve elini yavaşça kavradı. Diğer eliyle de beline sarılarak ağırlığının bir kısmını daha yüklendi. Aden ise onun diğer kolunu omzuna yakın bir noktadan eliyle kavrayıp Ariel'e destek oluyordu. Boyu Keira'ya göre oldukça uzun olduğundan taşıma konusunda Ariel gibi davranamazdı, ayrıca bir saldırı olursa hemen öne atılabilmesi için kendisini engelleyen bir faktör olmamalıydı.

Oluşturdukları taşıma pozisyonunun uygun olduğuna ikna olunca yavaş yavaş kapıya doğru ilerlediler. Kapıya yaklaşınca Aden Keira'nn kolunu tutmayı kısa bir süreliğine bıraktı ve yavaşça kapıyı araladı. Önce temkinli bir şekilde kafasını uzatarak koridoru kolaçan etti, arkasından da kapıyı geçebilecekleri kadar açarak tekrar taşıma görevindeki yerini aldı.

Koridordaki bütün bu transfer işlemleri sırasında şimdiye kadar hiçbir Zamorla karşılaşmamaları doğrusu büyük bir şanstı. Olabildiğince hızlı bir şekilde ilerleyerek diğerlerinin bulunduğu kapının önüne kadar geldiler. Keira acılarına rağmen ağırlığını, Ariel ve Aden'e fazla taşıtmamaya gayret etmişti.

Aden kapıyı açmadan önce son bir kez tereddütlü bir ifadeyle Keira'ya doğru baktı. Onun kendisine baktığını fark eden Keira, hafifçe gülümseyerek karşılık verdi. Ama kuşkulanmıştı. Bu bakışı çok iyi tanıyordu, çünkü onun bu şekildeki bakışlarının ardından mutlaka bir şey çıkardı. Merakla sordu:

"Ne var, ne oldu?"

"Bak, konuştuklarımızı unutma tamam mı? Kavga etmek yok..." Sonra Ariel'e bakarak ekleme gereği duydu: "Bu ikiniz için de geçerli ona göre!"

Bunu neden tam da bu kapının önünde hatırlattığını anlayamamıştı, ama yine de gözlerini devirerek, tıpkı sürekli bir şeyi tekrar edip duran ısrarcı anne babalara çocuklarının verdiği gibi bir tarzda karşılık verdi:

KADER YAZICIWhere stories live. Discover now