BÖLÜM 13

2.6K 329 54
                                    

"Pizzacı geldi." dedi dışarıdaki ses. Bir yandan da kapıyı tıklatıyordu. Paldor rahatlamış bir şekilde aynı sessiz ve yavaş adımlarla kapıdan uzaklaştı ve önceki yerine geçti.

"Ben açarım" dedi Richard sevinçle. Doğrusu biz de sevinmiştik çünkü müthiş acıkmıştık.

Richard ani bir hamleyle kapıyı açtı. Açar açmaz "Pizzaaa!" diye bağırdı taşıyıcı kurye gülümsemeye çalışarak. Richard yüz seksen beş santimlik cüssesine rağmen bir karış havaya sıçramıştı korkudan. Başparmağıyla damağını kaldırdı.

"Ne bağırıyorsun be!" dedi o da bağırarak. Bu arada kuryeyi süzmeye başlamıştı. Kapı tamamen açık olduğundan aslında hepimiz kuryeye bakıyorduk.

Biz yaşlardaydı. Üstü başı toz toprak içerisindeydi. Kıyafetleri sanki bir köpeğin saldırısına uğramış gibi param parça olmuştu. Pantolonunun yırtılan diz kapağı noktasından dizinin kanadığı görülebiliyordu. Kolları ve dirsekleri de çiziklerle doluydu. Sağ ayakkabısının burun kısmı bir balığın ağzı gibi açılmıştı ve buradan rengârenk çorapları fark edilebiliyordu. Yüzündeki kumlara rağmen temiz yüzlü – yani iyi insan anlamında temiz – ve sevimli bir çocuk olduğu anlaşılıyordu. Güneş siperi yana doğru dönmüş kırmızı şapkasından fışkıran saçlarının da kumral olduğu tahmini yapılabilirdi. Ve elinde ambalajı parçalanmış, aralarından fışkıran pizza dilimleri de dâhil olmak üzere tamamı kumlara bulanmış bir pizza paketi tutuyordu.

Richard'ın cilt rengi sinirden yavaş yavaş kırmızıya doğru dönmeye başlamıştı. Tam ağzını açıp bir şey söyleyecekti ki kurye izin vermedi:

"Ben pizzayı biraz temizlemeye çalıştım ama su olmadan bu kadar oluyor tabii." Mutfaktaki lavaboyu gözüne kestirerek " Ben şimdi yıkarım tertemiz olur." dedi. Aynı anda içeriye bir adım atmak üzereydi ki, Richard kolundan yakaladı.

"Kesin kamera şakası." dedi yüksek sesle söylenerek. Ve devam etti: "Çocuğum, hap falan mı kullanıyorsun sen? Pizzanın yıkanarak temizlendiği nerede görülmüş? Sen dalga mı geçiyorsun benimle? Nasıl bir kuryesin sen?"

"Şu andaki görüntüden anlaşılmıyor olabilir ama bu ülkenin en iyi kuryesiyim ben. Hızlı ve öfkeli derler bu sektörde bana."

"Belli belli " dedi Richard yüzünü buruşturarak. Sinirini yavaş yavaş kontrol etmeyi başarmıştı. "Bence sürat yapma sen."

Kurye evin içinde şöyle bir göz gezdirerek " Eve harcadığınız paranın küçücük bir kısmını şu yolu yaptırmak için ayırmış olsaydınız motorumu kuma kaptırıp düşmezdim. Neyse olan oldu artık, bir özür dilerseniz benim için yeterli, tazminat falan da istemem."

Richard Hızlı ve öfkelinin bu sözü üzerine tam onu boğmak için hamle yapıyordu ki, yerimden ok gibi fırlayarak kollarına yapıştım.

"Richard!.. Richard... Tamam sakinleş... Gel içeriye!" diyerek onu koltuğa doğru sürükledim. Kurye kapıda elinde pizzayla beklemeye devam ediyordu. "Sen de içeriye gir ve tek kelime daha etme!" diye uyardım onu. Yaralarına pansuman yapılması gerekiyordu. Özellikle dizi oldukça kötü görünüyordu. Nazlanmadan içeriye girdi ve koltuk takımının yanındaki sandalyeye oturdu. Richard gözlerini dikmiş bir şekilde kuryeye bakmaya devam ediyordu.

"Richard!" diye uyardım onu tekrar. Sonra da "İçimizde ilk yardım bilgisi en iyi olan sensin." diye ekledim.

"Emin misin Maya? diye sordu Rachel tereddüt ederek. "Senin yaptığın bir aslana yavru ceylan teslim etmek gibi bir şey."

Ama ben Richard'ı çok iyi tanıyordum. Şimdiden hızlı ve öfkeliye ıslak kedi yavrusuna bakar gibi bakmaya başlamıştı bile. "Bekle yavru ceylan." dedi ayağa kalkarak. "İlk yardım çantasını alıp geleceğim."

Bu arada Paldor'un anlattıkları yarım kalmıştı ve bu konu pansumanı bekleyemezdi. Pizzacı çocuk varken nasıl konuşacaktık. Acil bir çözüm üretmem gerekiyordu. Ona dönerek " Bak, sen gelip ortalığı karıştırmadan önce teatral bir çalışma tekrarı yapıyorduk. Sahnelenmesine çok az zaman kaldı, o nedenle ses çıkarmazsan biz devam ederiz, bu arada Richard da senin işini halletmiş olur, tamam mı?"

"Tamam." dedi pizzacı çocuk. " Keyfinize bakın."

"Bu doğru olur mu?" diye fısıltıyla sordu Paldor. "Bunlar hassas konular."

"Merak etme, sorun olmaz." diyerek aynı şekilde fısıltıyla cevap verdim. Bunun üzerine Paldor anlatmaya devam etti:

"Benim gezegenim, yani Coldor'un seçilmiş kişileri, güneş sistemimizdeki bu tehlikeyi fark ederek üstün özellikleri olan bir çocuğun seçilerek gezegenden uzaklaştırılmasına ve başka bir gezegende yetiştirilmesine karar verdiler. Böylece en kötü şartlarda bütün kontrol düşmanın eline geçerse, gezegen dışında gezegeni kurtarabilecek bir Coldor'lu bulunacaktı."

"Peki, bu seçimi neye göre yaptılar?" diye sordum merakla.

"Evet, şimdi oraya geliyordum." dedi Paldor. "Coldor'da her zaman en kudretli ve bilge kişi kraldır. Seçilmişler ise yedi kişiden oluşur ve bu yedi kişinin her biri, farklı bir alanda ekstra özel yeteneğe sahiptir.Ve yine özel güçler bakımından Coldor'un en üstün kişileridir. Bunlar üstün yeteneklerini, zaten genetik olarak kralın güçlerini de almış ve onun yerine geçecek olan varisine, daha küçücük bir bebekken aktarırlar. Transfer tamamen beyin gücü kullanılarak yapılır ve bu işlem onu büyüdüğünde daha da güçlü kılacaktır.

Ama varis on sekiz yaşına gelmeden bu güçlerini kullanamaz. Krallığa hükmetmesi de babası öldükten sonra ya da özel durumlarda kral ülkeyi yönetemez duruma geldiğinde, krallık yüzüğünü takmasıyla beraber başlar."

"Müthiş heyecanlı bir şey bu!" diye araya girdim. " Hikayenin sonunu çok merak ediyorum".

"Senin için hikaye aslında burada bitiyor ve artık gerçekler başlıyor." diye cevap verdi Paldor.

"Ne demek bu?" diye sordum kuşkuyla. Paldor, bulunduğu noktadan hareketlendi ve yavaş adımlarla oturduğum koltuğun önüne geldi. Hepimiz ne yapmaya çalıştığını anlamaya çalışıyorduk. Pizzacı bile acısını unutmuş pür dikkat sahneyi seyrediyordu.

Sonra, filmlerde seyrettiğimiz şövalyelerin yaptığı gibi tek dizini yere koyarak hafifçe başını yere doğru eğdi. Aynı anda cebinden çıkarttığı ve yılan kafası şeklinde siyah parlak taştan yapılmış bir yüzüğü de bana uzatıyordu.

"O varis sizsiniz. Normal şartlarda ülkemizde bu seremoni, görkemli bir tören ile birlikte Seçilmişler tarafından gerçekleştirilir. Ama özel durum nedeniyle bu kez, bu onur benim olacak. Ülkenizin size ihtiyacı var Prenses. Sizi Coldor'a götürmeye geldim."


Yazar Notu: Evvet, sonunda gerçekler ortaya çıktı! Ne düşünüyorsunuz? Yorumlarınızı eksik etmeyin lütfen, öpüldünüz :*

KADER YAZICIWhere stories live. Discover now