BÖLÜM 30

2.2K 263 20
                                    

Pek ikna olmuşa benzemiyordu ama şu anda elimden ancak bu kadarı geliyordu. Diğer yandan, ona söylediğim şeyler konusunda kesinlikle haklıydım. Özellikle de elimizi çabuk tutmamız gerektiği konusunda... Tabii bu konuda en önemli görev Charles'a düşüyordu.

"Charles, şu Nika'yı devre dışı bırakacak yazılımı üretmen ne kadar sürer?"

Charles düşünceli bir ifadeyle yüzüme baktı. Pek de olumlu şeyler söyleyecek gibi görünmüyordu.

"Elimizdeki imkanlarla bunu yapmak maalesef imkansız." diye cevap verdi. Bu beklediğimden çok daha negatif bir cevaptı. Diğerlerinin yüzü de Charles'ın verdiği bu cevapla bir anda asılmıştı. En çok da Matt hayal kırıklığına uğramış gibiydi.

"Nasıl yani imkansız? Charles, sen dünyadaki en büyük bilgisayar dahilerinden birisin. Bunu yapman nasıl imkansız olabilir?" dedi, sanki onu azarlar gibi.

"Bunu yapmak imkansız demedim. 'Elimizdeki imkanlarla' bunu yapmak imkansız dedim." diyerek Matt'i düzeltti. Sonra da açıklamaya başladı:

"Arkadaşlar bakın, dünyadakinden yüzlerce yıl ileride olan bir teknolojiyi alt etmekten bahsediyoruz. Biz daha Nika'nın kullandığı alfabeyi öğrenme aşamasındayız. Şu gördüğünüz ekranlardaki çalışmaları da bunun için yapıyordum zaten. Yani şöyle düşünün, şu an karşımızda satranç oyununu icat eden biri var ve biz daha taşların isimlerini ve görevlerini öğrenme aşamasındayız. Dahası bu seviyedeyken onunla oynayıp yenmemiz gerekiyor. Ya da başka bir örnek vereyim..."

"Tamam tamam bu kadar yeterli." dedi Richard sözünü keserek. "Biliyoruz, Nika yapay zeka teknolojisi ile çalışan harika bir bilgisayar. Bunu başarmanın yolu nedir sen onu söyle."

"O sadece yapay zeka teknolojisiyle çalışan bir bilgisayar değil Richard. Nika, bir quantum bilgisayarıdır."

"Ne olmuş yani, şöyle bakınca senin bilgisayar sistemlerin de oldukça etkileyici görünüyor." dedi Matt. Charles'ın bu işi başaramamasına kesinlikle ihtimal vermiyordu. "Biraz önce de söylediğim gibi, sen bu alanda dünyadaki sayılı kişilerden birisin. Şu quantum bilgisayarı da neymiş anlatsana, bence seninkilerin eline su dökemez."

"Quantum bilgisayarını anlat diyorsun..." dedi kafasını kaşıyarak. Sonra da muzipçe sırıtarak ekledi: "Bu, şu ekranlarda gördüğün 0 ve 1 lerle ilgili oldukça karışık bir konu Matt, dokunmasın sonra."

Matt kızgınlıkla gözlerini devirdi, ama ciddiye alıp cevap da vermedi. Sonuçta iyi arkadaşların birbirlerine yaptığı şakalardan biriydi. Ama bu konuyu hepimiz merak ediyorduk, bunun üzerine Charles işin tekniğine fazla girmeden anlatmaya koyuldu:

"Size quantum bilgisayarını şöyle anlatayım; şimdi dünyada bilgisayar teknolojileri konusundaki dev şirketleri düşünün..."

"Apple, Microsoft, İntel, Oracle, Hp, IBM..." diyerek aklına gelenleri sıraladı Richard.

"Neyse işte, bütün bu şirketlerdeki süper bilgisayarların kapasitesini toplayın, sonra da birkaç yüz milyonla çarpın." Ardından Matt'e bakıp gülümseyerek devam etti: " Hadi en altına da benim bilgisayarımın kapasitesini yazıp ekleyin." dedi ve cümlesini tamamladı: "Belki ancak bir quantum bilgisayarı eder."

"Yok artık!" dedi Rachel kendin tutamayarak.

Richard da şoke olmuştu: "Evet yani yuh artık, peki ne yapacağız şimdi?"

"Biz böyle umutsuzca çırpınırken Paldor ilk defa söze karıştı ve konuya çok akılcı biri yorum getirdi. O kadar olacaktı, çünkü ne de olsa bir uzaylıydı.

"Yani sonuç olarak Nika'yı hacklemek için bize bir quantum bilgisayarı gerekli."

"Aynen öyle!" dedi Charles. Paldor'un söylediği tam da onun anlatmak istediği şeydi.

KADER YAZICIWaar verhalen tot leven komen. Ontdek het nu