BÖLÜM 9

3K 346 53
                                    

"Maya bu olağanüstü bir şey." diye cevapladı Rachel. "Richard bence senden bile uzun bu çocuk." diye devam etti.

"Fark ettim." dedi Richard. " Aman tanrım bu nasıl bir yakışıklılık böyle, hayatımda bu kadar yakışıklı birine hiç rastlamadım. Değil buralarda, dünyanın hiçbir yerinde bu kadar yakışıklı bir erkek yoktur. Olsaydı mutlaka bilirdim. Bir yerlerde fotoğrafı falan çıkardı en azından."

"Orası doğru bak." diye yanıtladım Richard'ı. " Uykuya dalmadan önce ben de onun bu dünyadan olmadığı konusunda ikna olmuştum." dedim ve yaşadıklarımı en küçük ayrıntısına kadar anlattım. İkisi de soluksuz bir şekilde beni dinlemişti. Sözlerim bitince ilk yorum Rachel'dan geldi.

"Maya, bence hiç fark etmez. Bırak uzayı, taş devrinden gelse önemli değil. Bu kadar yakışıklı bir oğlan kaçırılmaz."

"Eğer sen istemiyorsan biz bir şekilde değerlendiririz." dedi Richard, Rachel'a göz kırparak.

"İkiniz de iğrençsiniz!" diye çıkıştım. "Hata bende ki böyle bir durumda sizden destek alabileceğimi düşündüm. Şu ana kadar anlattığım olaylardan sonra tek takıldığınız nokta bu mu şimdi? "

Tam sözümü tamamlamıştım ki, mutfaktaki ve evin diğer bölümlerinde açık olan tüm spotların ve avizelerin ışık gücünde hissedilir derecede bir azalma oldu ve hemen sonra normale döndü. Ve bu arka arkaya birkaç kez tekrarladı.

"Sistemsel bir arıza var sanırım." dedi Richard. " Evde ışıldak tarzı bir şeylerin vardır umarım." diye ekledi.

"Sistemle ilgisi yok canım, beni kızdırdığınız için böyle oldu, sinirlenince güçlerimi kontrol edemiyorum artık." diyerek imalı bir bakış attım ikisine de.

"Ha ha ha. Çok komik!" diye cevapladı Rachel. "Sen çok fazla bilim kurgu film izlemişsin sanırım son günlerde."
  Bu arada aydınlatma sisteminde bir kez daha aynı şey tekrarlandı. Yalnız bu kez başka bir gariplik daha oluyordu. Salonun orta noktasında boşlukta garip bir hareketlenme başladı. Sanki saydam bir bulut oluşuyordu boşlukta.

"Hey millet şunu gördünüz mü bir şeyler oluyor!" diyerek salonda hareketin oluştuğu noktayı işaret ettim. İkisi de gösterdiğim noktaya doğru baktı. Hareket devam ediyordu.

"İşte şurada, salonun ortasında görmüyor musunuz?"

Hem Rachel hem de Richard daha dikkatli baktılar gösterdiğim noktaya.

"Maya sen bizimle kafa mı buluyorsun? Hiçbir şey yok orada!" diye tısladı Richard.

"Nasıl göremezler?" dedim içimden. Bir yandan da o noktaya bakmaya devam ediyordum. Hatta gözümü oradan ayıramıyordum. Çünkü şeffaf bulut öylece hareket ediyordu. Üstelik hareketi gitgide hızlanmaya başlamıştı.

"Maya iyi misin?" diye sordu Richard.

"İyiyim iyiyim." diye geçiştirdim onu. Gözlerimi o noktadan alamıyordum ama Rachel'la birbirlerine bakıp işaretleştiklerini anlayabiliyordum.

"Bak Maya şaka yapıyorsan kes artık." diye üsteledi Rachel.

Bu arada şeffaf bulut içinde bir şekil belirmeye başlamıştı. Başlarda oldukça silik olan figür birkaç saniye içerisinde iyice netleşmeye başlamıştı. Buna inanamıyordum! Kafamı Rachel ve Richard'a çevirdim. İkisi de dikkatle ve endişeyle beni izliyordu. Öfkeden çılgına dönmüştüm.

"Görmüyor musunuz?" diye bağırarak o noktayı gösterdim tekrar.

Görmüyorlardı! Benim gördüklerimi görmüyorlardı! Bu nasıl mümkün olabilirdi?

Birkaç saniye daha geçince başlarda silik olan görüntü gitgide netleşiyordu. Arka arkaya birkaç kez titreştikten sonra da tamamen düzeldi. Bir insandı bu! Bir kadın!

Elimi tekrar o noktayı işaret ederek bizimkilere baktım. Ama faydasızdı. Olanlardan haberleri bile yoktu ve sadece benim için endişelenmekle meşgullerdi.

Tekrar o noktaya doğru kafamı çevirdim. Çok güzel bir kadındı. Üzerinde göz alıcı derecede parlak beyaz bir kıyafet vardı. Uzun boyluydu ve saçları simsiyahtı. Yüzü inanılmaz güzeldi ve masmavi gözlerinde çok sıcak bir ifade vardı.

Bu gözler... Aman tanrım!...

"Sen O'sun!" dedim kekeleyerek. Bakışlarındaki o sıcaklığı unutabilmem mümkün değildi. Küçücük bir çocukken yatağımın yanı başında görüp karabasan sandığım, yanağıma dokunan ve gözyaşlarımı silen ama bunun düş mü gerçek mi olduğunu asla anlayamadığım, "Seni yine göreceğim." diyerek uyuduğum, uyuyana kadar da başımdan ayrılmayan ve gülümsemesiyle içimi ısıtan o kadın tam da karşımda duruyor ve şaşkınlıkla bana bakıyordu.

"Sen... Beni görebiliyor musun?" dedi heceler gibi konuşarak. Konuşması oldukça garipti. Üstelik bu cümle ve söyleniş tarzı bana çok tanıdık geliyordu.

" Leander!.. Seni bu kadar çabuk beklemiyordum." dedi o cümleyi söylemiş olan tanıdık ses.

Anlaşılan yakışıklı misafirimiz sonunda uyanmıştı.

Yazar Notu: Evet arkadaşlar! Ne düşünüyorsunuz bu bölüm hakkında? Ve Saklananlar'ı okumuş olanlar için Leander eminim bir şeyler çağrıştırmıştır size, Leander'i serinin ilk kitabı olan Saklananlar'da hangi kısımda görmüştünüz? Hatırlayan ilk okuyucumu wattpad ve instagram'dan takip edeceğim :) 
Yorum ve vote'larınızı bekliyorum, bir dahaki bölümde görüşmek üzere, öpüyorum <3

KADER YAZICIWhere stories live. Discover now