BÖLÜM 24

2.2K 277 8
                                    

Paldor neyi ima ettiğimi hemen anlamıştı:

"Nasıl yani, Mordad'ın bizim yapay zeka sistemimize bir şekilde sızdığını ve böylelikle bizi kontrol edebildiğini mi söylüyorsun?"

"O sızma olayına biz kısaca 'hacklemek' diyoruz canım." diye araya girdi Matt sırıtarak.

"Aynen öyle Paldor, bu az önce sorduğun 'Mordad bütün Coldorluların gücünü nasıl perdeleyebiliyor?' şeklindeki soruna da cevap olmuştur sanırım.

Zamoran'daki bazı ajanlarınızın yakalandığını sen söylemiştin. Bu sayede Mordad, bu yapay zeka sisteminizi inceleyip onu istediği gibi yönetecek kodları oluşturmuştur. Geriye bir tek bu yazılımı ana bilgisayarınıza yüklemek kalıyor ki bunu da Coldor'daki kendi ajanları sayesinde kolaylıkla yapmıştır."

"Biz bunu şimdiye kadar neden düşünemedik?" dedi Paldor üzüntüyle.

"Kendini suçlamamalısın Paldor." diye tesellli etmeye çalıştım onu. "Sonuçta geliştirdiğiniz bu yapay zeka, sizin beyninizi ciddi seviyede kontrol edebiliyor. Mordad bu sayede, sizin bunu düşünmenizi engelleyecek bir yazılımı da üretmiştir haliyle. Sorunu görüyorsunuz ama bunun nedenini düşünemiyorsunuz. Çünkü bunu yapabilseydiniz zaten problemi hemen çözerdiniz."

"Yani Mordad oturduğu yerden bütün Coldorluları kontrol edebiliyor." dedi Richard düşünceyle kafasını sallayarak ve devam etti:

"Paldor, peki normal yaşantınızda başka bir değişiklik fark ettiniz mi, yani Zamoranlıların beynine etki edememenin dışında?"

"Hayır, doğrusu çok bariz bir değişiklik yok." diye cevap verdi, ama kısa bir an düşündükten sonra. "Tabii bu değişikliği de fark ettirmeyecek bir virüs dolaşmıyorsa beynimizde." diye ekledi.

Paldor'un üzüntülü hali devam ediyordu. Sanırım böyle bir tuzağa düşmüş olmalarını hazmedemiyordu. Sonuçta kısmi de olsa evrenin en gelişmiş canlılarının genetik kodları vardı bedenlerinde. Yani saf Coldor ırkının..

"O zaman bu durumda şöyle bir şeyi de var saymak yanlış olmaz sanırım: 'Mordad, Coldor'un ana bilgisayarına yüklediği casus yazılımı tam olarak kullanmıyordur şimdilik. Virüs sadece biraz önce bahsettiğimiz kısmı ile etkilidir, yani size bir sorun olduğunu düşündürüp bulmanızı engelletecek kadar.'"

Rachel'in bu sözü üzerine hepimiz birbirimize baktık. Çünkü çok büyük bir tehlikeye işaret etmişti. Söylediği gerçek olabilirdi ve eğer öyleyse, Mordad bir tek parmak hareketiyle Coldor'da savaşı başlatabilecekti. Ama bu savaşta Zamoran hücum filoları, ordusu ve askerleri kılını bile kıpırdatmayacaktı. Coldor kendi kendini mahvedecekti. Yani bütün kritik üslerine yine Coldor'un savaş gemileri saldıracaktı. Coldor ordusu kendisiyle savaşacak ve askerler birbirlerini öldürecekti.

"Evet, Mordad kesinlikle bunu planlıyor."

Bu sözümden sonra dördü de başını sallayarak bu düşüncemi onayladıklarını ima ettiler. Ama bir tuhaflık vardı.

"Matt, niye başını salladın, daha Mordad'ın planından bahsetmedim ki?"

Paldor tebessümle cevap verdi:

"Farkında değilsin ama artık bir Coldorlu gibi davranmaya başladın. Artık konuşmadan da söylemek istediklerini karşındakilere anlatabiliyorsun, yani beyin gücünü kullanarak. Biraz önce yaptığın da buydu."

"Peki, çözüm?" dedi Matt Paldor'un sözü bitince. "Bir fikrin var mı sorunu çözmek için? Bununla ilgili telepatik olarak bize ulaşan bir şey olmadı da." diye ekledi, beni imayla süzerek

"Çözüm gayet basit arkadaşlar." diye cevapladım. "Mordad nasıl Coldor'un ana bilgisayarını hacklediyse biz de Zamoran'ın ana bilgisayarını hackleyeceğiz. Zamanı geldiğinde de o parmak hareketini yapınca çok şaşıracak."

"Gerçekten de çok basitmiş." dedi Richard alaylı bir şekilde. "Kızım tamam da bunu nasıl yapacağız. Daha saf Coldorlu güçlerini kullanamıyorsun bile. Dünyadaki bilgisayarlardan çok daha karmaşık bir sistemi hacklemekten bahsediyoruz. "

Sonra devam ederek Paldor'a döndü: "Paldor, sen anlıyor musun bu işlerden?"

Paldor 'hayır' dercesine kafasını salladı. "Bu iş aynı Dünya'da olduğu gibi Coldor'da da bir uzmanlık alanıdır."

"Bak gördün mü?" diye ekledi Richard. " Tamam, çözüm son derece mantıklı ama şu anda bunu yapacak ne bilgimiz ne de donanımımız var."

"Aslında o kadar da çaresiz değiliz." diye araya girdi Matt. "Sanırım bunu yapabilecek birini tanıyorum."

Matt bir anda bütün dikkatimizi çekmeyi başarmıştı. Dünyada bu seviyede yeteneği olan birinin bulunması doğrusu büyük bir mucize olurdu. Bence fazla hayalci davranıyordu. Yine de bir isim duymak için sabırsızlanıyordum. Ama o, sanki bizi iyice meraklandırmak istermişçesine bekliyor ve gözlerini sırayla suratlarımızda gezdiriyordu.

"Peki bu ismi bizimle paylaşmak ister misin acaba?" diye kızgın bir bakış attım ona. "Dünya'da daha bu sistemler kullanılmıyor ki, senin tanıdığın kişi bu konuda nasıl bilgi sahibi olabilir? Kim bu dahi?"

"Charles Lansky!" diye cevapladı Matt. "Konu bilgisayar ve elektronik olunca yapamayacağı şey yoktur. Sonra da Paldor'a imalı bir bakış atarak devam etti: "Tabi bu arkadaşlar beyniyle fazla oynamadılarsa."

"Charles Lansky mi?" dedim düşünceli bir şekilde. "Bu hayatta kalan arkadaşlarından biriydi öyle değil mi?"

Matt sessizce kafasını sallayarak cevap vermeyi tercih etti. Benimse bu konuda hala şüphelerim vardı:

"Tamam da Matt, Charles bir bilgisayar dehası olabilir, ama bu yine de biraz önce sorduğum soru konusunda beni ikna edemiyor. Daha önce hiç görmediği ve Dünya'daki sistemlere göre oldukça karmaşık olan bir yapay zeka sisteminden bahsediyoruz. Bu sistemi nasıl çözecek? Hatta çözmekle de kalmayacak ve ondan bir adım ileriye geçerek onu hackleyecek."

"Haklısın ama benim de bu konuda şöyle bir ümidim var." diye açıklamaya başladı Matt. "Mr.Burdon'un tasarladığı, Burdon kardeşler ve diğer arkadaş grubumuzla oynadığımız o teknoloji harikası bilgisayar oyunlarını biliyorsunuz. Mr.Burdon, Charles'ın bilgisayar programları ve elektronik üzerine olan tutkusunu ve bu konudaki yeteneğini fark etmişti ve bu yeteneğini geliştirmesine yardımcı olabilmek için olsa gerek, oyunların yazılımını hazırlarken zaman zaman onu da çağırırdı.

Charles daha sonrasında yaptıkları şeylerden heyecanlı bir şekilde bahseder ve Mr.Burdon'un bilgisayar sistemlerinin çok farklı ve mükemmel olduğunu anlata anlata bitiremezdi. Bu nedenle diyorum ki, Dünya'da şu anda Zamoran'daki bilgisayar sistemlerini anlayabilecek kapasitede tek kişi varsa, o da Charles Lansky'dir."

Bu açıklamalardan sonra Matt'in söyledikleri bana yavaş yavaş mantıklı gelmeye başlamıştı. Charles'i mutlaka bulmamız gerekiyordu.

"Charles'in yerini biliyor muyuz?" diye sordum Paldor'a.

"Evet biliyoruz." diye düşünmeden cevapladı Paldor. "Buraya en fazla iki saatlik mesafedeki bir banliyöde yaşıyor. Aile yanına yerleştirmiştik onu da."

"O halde durum gayet açık arkadaşlar: Bugün burada kalalım. Yola çıkmak için saat oldukça geç oldu. Yarın erkenden kalkıp Charles'ı bulmak üzere yola çıkacağız." diyerek kısaca planımı anlattım diğerlerine. Paldor tedirgin olmuştu:

"Senin buradan ayrılman doğru olur mu Maya? Matt'le ikimiz bulur getiririz Charles'ı buraya. Leander kafalarını karıştırmaya çalışacaktı ama başaramadıysa Mordad'ın ajanları izimiz sürüp buralara kadar gelmiş olabilirler."

"Eğer öyleyse burada da bulurlar beni Paldor." diye cevapladım onu. "Hem bir arada olursak şansımız daha fazla olur."

"Maya haklı." diye araya girdi Rachel. "Maya'yı ne olursa olsun yanımızdan ayıramayız."

"Dua edelim de Leander onları şaşırtmış olsun. Aksi takdirde önümüzdeki şu üç gün fazlasıyla hareketli geçecek bizim için." dedim. Sonra Matt'e dönerek: "Umarım şu dahi arkadaşın dediğin kadar iyidir." diye ekledim.

"Umarım." diye cevap verdi Matt, kısa ve düşünceli bir ifadeyle.

KADER YAZICIWhere stories live. Discover now