17: Serendipçe

En başından başla
                                    

Serendipçe. Aranmazken bulunan, mutlu tefavuk, mutlu kaza. Beklemiyordum. Ansızın gelen bu güzel tevafuğu beklemiyordum.

Polat. Dostum, arkadaşım, nişanlım. Belki fazlası. Merhametini sevdiğim adam. Sevgisini taşıyamadığım adam. Kalbimde bir dosttan farksızken çok sevdiğim, parmağımda yüzüğü olan adam.

Bileğimde kelepçesi yoktu. O beni tutsak etmiyordu. Onun sınırlarında özgürce dolaşabiliyordum. Biz birbirimize bağlıydık, bağımlı değil.

Şaşkınca yüzüne baktım. Gülümsüyordu. Sapasağlamdı. Üzerinde kargo pantolon ve siyah bir badi vardı. Bu kadar gün sonra hayatıma ait bir parçayı görmek kalbimin çarpmasına sebep oldu. Yutkundum.

" Polat?" ona doğru birkaç adım attım. Küçük dilimin varlığı hakkında şüphedeydim. "Benim." dedi kısık bir sesle. Gözlerinde gördüğüm şeffaf özlem kalbimi titretti. Adımlarımı hızlandırarak önüne dikildim. Aramızda çitler vardı sadece, kocaman mesafeler değil. Göz göze geldik. Gözlerinde ki pırıltılar gönlüme ışık oldu.

"Çok şaşkınım kusura bakma. Hoş geldin. İyisin değil mi? Yaralanmadın." Kafasını salladı.

"Yaralanmadım ve iyiyim. Sürprizimi beğendin mi?" Hevesle kafamı salladım. "Beğendim tabi." Ben onu incelerken güldü.

"Şaşkınlığını atlat da konuşalım." Kapıyı açarak yanına vardım. "Sen nasıl geldin buraya?" Kafasıyla ardını gösterdi.

"Aslında konağa gitmiştim fakat yaylada olduğunu söylediler. Renan Bey getirdi beni buraya." Kafamı çevirerek arabasına yaslanmış elleri ceplerinde önüne bakan Renan Şiyar'a baktım. Adını duyduğunda bize kaçamak bir bakış attı. Onu görmezden geldim.

Sözünü tutmayan insanları sevmezdim. Bana garanti vermişti buna rağmen hiçbir şey değişmemişti. Beni korumasına ihtiyacım yoktu fakat söz vermişti işte. Kendi kardeşininden bile koruyamamıştı son zamanlarda hassalaşan yüreğimi.

Ne tepki vereceğimi bilemiyordum. "Ne zaman bitti harekat?" Başını kaşıdı. "İki gün önce bitti. Ben de Diyarbakır üzerinden geçeceğime önce nişanlımı göreyim dedim." Gülümsedim. Gözlerimi kaçırarak ellerimi arkamda birleştirdim.

"İyi yapmışsın. Gel seni dedemle tanıştırayım. Eminim ki o da çok şaşıracak. "Kafasını salladı. Yan yana Renan Şiyar'ın önünden geçerken Polat duraksadı. Elini Renan Şiyar'a uzattı." Size de zahmet verdim. Teşekkür ederim." Renan Şiyar elini kavrayıp sıktı.

" Sorun değil. "Elleri ayrıldı. Merdivenleri çıkarak kapıyı açtım. Polat ayağında ki ayakkabıları çıkardığında kenarda duran terlikleri önüne bıraktım. Teşekkür ederek giyindi. İçeri girdiğinde ardından ayakkabılarımı çıkararak içeri girecekken Dilber seslendi.

" Bersin abla?" Durup ona döndüm. "Efendim?" Elinde ki saman balyasını gösterdi. "Ben Balkı'nın yemeğini veririm." Kafa salladım. Gülümsedi. "Bu arada gözün aydın." Elimle kışkışladığımda gülümsedi. İçeri girerek kapıyı kapattım. Polat salonun ortasında dikiliyordu. Merdivenlere yürüyerek seslendim.

"Dede!" Kısa bir süre sonra ses verdi. "Söyle iki gözümün çiçeği." gülümsedim. "Aşağı gelir misin lütfen?" Adım sesleri duyuldu. Merdivenleri inmeye başladığında ellerimi birbirine bağladım.

"Ne oldu?" Merdiven bitiminde gözleri arkama takıldı. Kaşları çatıldı. "Bu delikanlı kim?" geri çekildiğinde Polat birkaç adım atarak dedemin önüne dikildi.

"Merhaba efendim. Ben Polat. Bersin'in nişanlısıyım." Dedemin kaşları kalktı. Polat'ı baştan aşağıya inceledi. Vereceği ilk tepkiyi sabırla bekledim. Elini uzattı.

MecruhHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin