-45-

1.3K 97 21
                                    


KEYİFLİ OKUMALAR


"...Yapılmamış, unutulmuş itirazlar mı vardı? Kuşkusuz vardı böyle itirazlar... Neredeydi şimdiye kadar görmediği o yargıç? Neredeydi o yüksek mahkeme? Konuşacaklarım var. El kaldırıyorum!.."



☁️☁️☁️☁️


Sobanın içinde yanan odunların çatırtısı tüm evi doldururken içerisi dışarına inat ateş gibi olmuştu. Getirdiği odun parçaları sabaha kadar yetecek gibi gözüküyordu. Bu kadar ısınacağını düşünmezken bu küçük ev beni gerçekten şaşırtıyordu. Ayaz elindeki tepsiyi yavaşça yanıma bırakırken öksürük sesiyle ona doğru döndüm. Elimde değildi yaptığı her hareket beni ona doğru çekiyordu. Üstelik odunları getirmek için yeniden dışarı çıktığında üşümüş olsa gerekti ki soğuk havanın ciğerlerine bıraktığı etki yüzünden ara ara öksürmeye devam ediyordu.

-Uzun zaman sonra ilk kez çorba yapıyorum umarım güzel olmuştur. Tabi senin tavuk çorban gibi olamaz da.

Gözlerimi kasede dumanı tüten mercimek çorbasından çekip ona çevirdiğimde o hangi çorbadan bahsediyordu? Yoksa hasta iken yaptığım çorba mı? Yanıma oturmak yerine karşıdaki kanepeye geçtiğinde bir kez daha öksürdü. Gözlerimi ondan ayırmaksızın bakarken aslında bu hallerine hiç alışık değildim. Ben onunla susmayı bilirdim. Sessizce karşımda oturmasına ya da karanlığı paylaşmayı bilirdim. Şimdiyse hiç tanışmadığım yönüyle beni alabildiğine şaşırtıyordu. Konuşuyordu! Benimle sohbet etmek için beni de konuşturmaya çalışıyordu. Ama yine de benim yaptığım çorbayı söyleyerek beni konuşturacağını zannediyorsa bu oyuna elbette ki gelmeyecektim. Hiç çekinmeden tepsiye uzandığımda kucağıma koydum. Kaşığı elime alıp kaseye daldırdığımda tabiki de yiyecektim. Ondan gelen ses ile ağzımda kaşık bakışlarım onu buldu. Gülümsüyordu ve bunu dirseğini kanepenin koluma yaslamış eli sayesinde kapatıyordu.

-Seninle konuşmuyorum diye yemek yemeyecek değilim.

Dümdüz ses tonum ve bakışlarımı ondan çektiğimde dediğimi de yaptım. Tüm çorbayı içtim ve hatta içine ekmek doğrayıp karnımın iyice doymasını sağladım. Eski ben olsaydım iştahım olsa dahi sırf onun yanındayım diye yiyemezdim. Ama işte değişmiştim. Ben üzerimdeki ölü toprağını silkelemiş hayata tutunmuştum.

-Beğendin mi?

Ses tonundaki meraka karşın gözlerim onu buldu. Oturduğu yerden kalkmış sobanın önünde ayakta dikiliyordu. Avuçlarını sobaya doğru uzatmış ellerini ısıtırken çapkınca da bana bakıyordu.

-Neden?

Sorusuna soru ile karşılık verilmesinden haz etmediğini biliyordum ama yine de beni buraya getirdiyse katlanmak zorundaydı. Gözleri kısılırken ne kastettiğimi anlamamıştı.

-Neden bana çorba yaptın?

Ah aslında aptalcaydı ama işte içimdeki ona baş kaldırmış olan Sıla'ya söz geçiremiyordum. Cevabı elbette ki karnını doyurmak için ya da aç kalmamı istemediği için olabilirdi ama o benim neyi kastettiğimi şimdi daha iyi anlayacaktı.

-Soruma cevap ver çünkü düşüncelerim birçok kapıyı açık bırakıyor.!

Az önceki çorba mevzusunu üstü kapalı şekilde yeniden hatırlatan ben olmuştum ve bundan pişman değildim. Bana neyin peşimde olduğunu sorduğunda ona cevap verememiştim ama şimdi cevap hiç olmayacak şekilde ortadaydı. Dudakları sola doğru kıvrılmak için can atarken yüzündeki ifadeyi korudu.

-Kaltak vicdanım öyle istedi.

Ava giderken avlanmak böyle bir şeydi. O zamanlar ona öyle söylemiştim. Ona yardım etmemi sağlayan elbette vicdanımdı ama sadece o değildi. Kalbimde infilak edem can parçaları göz kırpmasıyla her bir yana dağılırken bu durumu kontrol eden öfkem oldu.

BULUT SUYU Where stories live. Discover now