-43-

1.2K 112 29
                                    

KEYİFLİ OKUMALAR

"Sevgili dost;
Boşluk dediğin, içinde büyüttüklerinin kapladığı yer."


☁️☁️☁️☁️



Başlanılan her hikaye bir sona ihtiyaç duyardı. Bu acıklı ya da mutlu olabilirdi. Ve belki de yarım kalabilirdi. Benimki gibi. Neler olacağını kestiremediğim hayatım kısa bir süreliğine de olsa bana nefes almam için ara vermişti fakat bu ara çok da uzun sürmemişti. Oğuz elindeki telefonu bana uzattığında dudaklarımı birbirine bastırarak elinden aldım. Ağırca kulağıma yerleştirdiğimde bugün geri kalan hayatımın ilk gününe zor da olsa adım atıyorum.

-Ali.

-Ah sonunda! Bizi merakta bırakmakta üstüne yok şeker portakalı!

Endişe dolu sesine karşın gözlerimi kıstım. Neden bana kızıyordu ki? Benden dinlenmemi istemişti ve bende dediğini yerine getirmiştim. Oğuz sayesinde Ankara'nın inanılmaz bir kar manzarasını izlemiş, elimdeki sıcak çay ile bu manzaranın tadını çıkarmak için elimden geleni yapmıştım. Hastanede olmadığımı nasıl öğrenmişti bilmiyorum ama şu dakikadan sonra yapacak bir şeyim de yoktu.

-Özür dilerim sizi böyle meraklandırmak istememiştim.

-Başına bir şey geldi zannettim.

Evet başıma bir şey gelmişti. Şu zamana kadar böylesine muhteşem bir manzaranın güzelliği. Gözlerimi minnetle Oğuz'a çevirdiğimde soğuk hava bile beni etkilemiyordu.

-Hayır, ben gayet iyiyim. Hem gamzeli doktor da yanımda sen beni merak etme. Turgut Beye de iyi olduğumu söyle boş yere endişelenmesin.

Gamzeli doktoru söylerken Oğuz'a ağırca göz kırptım. Ve bu durum onun gülümsemesine neden olduğunda ağırca dudaklarımı yaladım. Ona ne kadar teşekkür etsem belki de yetersiz kalacaktı. Fakat sanki zaman benim için akmayı ilk kez bırakmıştı.

-Sana ne kadar inanmak istesem de bunu yapamıyorum Sıla. Telefonu Oğuz'a ver bakalım.

Söylediğini ikiletmeden telefonu Oğuz'a yeniden uzattığımda derin bir nefes aldım. Kalbimin üzerindeki ağırlık bile bir köşeye çekilmişti. Evet bugün taburcu olmuştum fakat planlarda ufak bir değişiklik olmuştu. Normalde yarın taburcu olacakken Oğuz'un araya girmesi ile erkene alınmıştı. Neden mi? Çünkü üzerimizde polar battaniyeler, onun altında alabildiğine kalın şişme montlarımız ile Ankara'nın güzel manzarasına karşın piknik yapıyorduk. Kar yağmıştı, hava buz gibiydi ve etrafımızda müthiş bir berraklık vardı. Eldivenlerimin altından bana ulaşan sıcaklık ile suratımda yeniden bir gülümseme meydana geldi. Gerçekten iyi hissediyordum.

Oğuz hala Ali ile konuşurken birbirlerinin telefonunu ne zaman aldıklarını merak etsem de üstelemedim. Ali bana göz kulak olması ve dikkat etmesi gerektiğine dair isteklerini bir bir sıralarken Oğuz'da onu onaylıyordu. Çok geçmeden telefonu kapattığında bir kez daha derin nefes aldım ve elimde tuttuğum termos bardaktan yükselen sıcak çayın dumanı ile nefesimden çıkan gri dumanın birbirine karışmasını izledim. Gözlerimin önünde canlanan görüntüyle eş zamanlı olarak yüzümdeki o rahatlama hissiyatı da son buldu. Benim hayatım kaç ay içerisinde tepetaklak olmuştu? İki mi? Üç mü? O kızın cesedini gördüğümde ilk kar yağmak üzereydi. O katilden koşarak uzaklaştığım sırada soğuk havanın ciğerlerime bıraktığı acıyı hissederken ona koşmuştum. Sadece ona.

-Sıla, iyi misin?

Oğuz'un sesi ile bir an irkildiğimde elimdeki kupayı yanıma indirdim. Arada sırada ellerim titriyor, bacak kaslarıma bir anda kramp giriyordu. Bu durum ne zaman bir şeyler aklıma gelse ya da hatırlasam oluyordu. Evet psikiyatristim bunun psikolojik olduğunu dile getirmişti ve de düzelmek için zamana ihtiyacım olduğunu. Titreyen ellerimi yumruk haline getirdiğimde uzattığım bacaklarımı kendime çektim ve polara daha çok sarıldım.

BULUT SUYU Onde as histórias ganham vida. Descobre agora