-18-

1.3K 106 10
                                    

KEYİFLİ OKUMALAR

' Öldürüm tarihinde ilk olarak
Bir bıçak intihar etti.
Kendine doğru kıvrılarak
Sapının damarlarını kesti.'

☁️☁️☁️☁️



Suya hasret kalmış bir çiçek en fazla ne kadar dayanabilirdi?Bunun bir ölçüsü ya da tahmini yoktu.
Asıl mesele çiçeğin su için savaşacak gücünün olup olmamasıyla alakalıydı.Eğer sonunda gerçekten ihtiyaç duyduğu suya ulaşacağının farkındaysa pes etmeden dayanabilir, bütün zorlayıcı koşullarla mücadele ederdi.Peki ya su ulaşamayacağı kadar uzaksa ve umut etmek artık ona yetmiyorsa ne yapardı?Nereye kadar beklerdi?Hangi raddeye kadar dayanırdı?İçimde solmaması için benimde büyüttüğüm çiçek umutlarım vardı.Her olaya dayanabilmek için onların köklerine sıkı sıkıya tutunuyor ve kurumamaları için elimden gelenin fazlasını yapıyordum ama artık olmuyordu.Acılarım umutlarıma baskın gelecek kadar güçlü çıkıyordu.
Her geçen gün yürüyen ceset konumunu alırken kanım kendini zehirliyordu.

-Herhangi bir gelişme var mı?

Önümdeki filtre kahveye bakarken koyu kahvenin içinde gezen yansımam bana el sallıyordu.Bir yudum almazken midem kokusuna dahi tahammül edemiyor gibiydi.Hemen ardımdan gelen metalin metale sürtme sesi kulaklarımda yankılanırken benim gözlerim hala kahvedeydi ve bu kahve bana çok şeyi anlatıyordu.Ayaz başkomiser ile iki yabancı halimiz gün geçtikçe daha farklı ve ulaşılmaz bir boyut alırken sadece nefes alışverişimiz konuşur olmuştu.İlerisi yok geriye dönüşü mümkün olmayan bir arkadaşlığımız dahi olmayacakken açıkçası ikimiz için arkadaş kavramı yanlış olurdu.Çünkü onunla oturup sohbet etmişliğimiz ayrıca birbirimizi tanımak için herhangi bir girişimimiz bile yoktu.
Geldiğimiz bu ikinci güvenli ev veya değiştirmeye çalıştığım kimliğim bile bu duruma yardımcı olmamıştı.

Şehirden çıkmamış ama bir nebzede olsa uzaklaşmıştık ki ben sadece bu kadarını biliyordum.
Arabadan inerken gördüğüm çevre ve sokak bu kadarını anlamama yardımcı olmuş, Ayaz başkomiserin konuşmamam ve soru sormamam için verdiği tek kelimeler ile ancak bu kadarını çıkarabilmiştim.Diğerine oranla bu ev daha küçük olsa da içimde o katilden bir nebze de olsa uzaklaştığımı bilmenin huzuru ile rahatlamama yetmişti ama bunun geçici olduğunun farkındaydım.

Karşımdaki sandalye çekilirken boğazım kurudu.
Sessizliğimi duyduğunu söylerken şimdi de ne düşündüğümü biliyor olsa gerekti.Günler sonra ilk kez onunla karşı karşıya oturmak ne kadar tuhaf hissetmeme neden olsa da kahveye diktiğim bakışlarımı diğer kahvelere çevirdim.Bu kahve diğerine nazaran ulaşılması zor ve ender rastlanan tadı içeriyordu.

-Hangisinden başlamamı istersin?

Ciddi ciddi sorduğu soru karşısında keskin ve net olan çene kemiklerinde gözümü gezdirdim.Sakalları uzamış ve saçları asi bir tavır takınırcasına karışmıştı.Kavisli kaşları gür kirpiklerini daha da belirginleştirirken dirseklerini masaya koydu.

-Nereden başlamanız gerekiyorsa ondan.

Günlerdir süren sessizliği nihayet son bulacak gibiydi.Neler olmuştu ya da oluyordu bilmiyorum ama merak etmiyor da değildim.Ayaz başkomiserin teni beyazlaşmış gibi gözükürken solgun duruyordu.
Sebebi neydi bilmiyorum ama iyi olmadığı kesindi.
Hele ki üzerinden hiç çıkarmadığı silahları dahi yokken yolunda gitmeyen bir şeyler vardı.

-İki cinayet daha işlendi.

Boğuk ve donuk bir şekilde ağzından dökülen kelimeler ile kanım çekildi.İşte yeniden başa dönmüş ve başkalarının zarar görmesi kaçınılmaz hale gelmişti.

BULUT SUYU Où les histoires vivent. Découvrez maintenant