XXIII/kendimi sevmek için seni kaybetmek

2.9K 385 206
                                    

"Her şeyimi verdim ve herkes bunu biliyor.
Sonra beni yıktın ve bu şimdi görülüyor.
İki ay içinde bizi değiştirdin, kolaymış gibi.
Tam da iyileşirken, hak ettiğimi düşündürdün."

*

Kendi kendime verdiğim sözler vardı. Her gün unutmamak için defalarca tekrarladığım, gözümü kapattığımda düşündüğüm, gözümü açtığımda kendime hatırlattığım yığınca söz vardı.

Gerçek kimliğimi, gerçek ailemi asla unutmamak. Nereden geldiğimi asla unutmamak. Şimdi evlerinde ikinci çocukları olduğum ailemi asla yüzüstü bırakmamak, ne olursa olsun kendi ayaklarımın üstünde durmak. Hayallerimin peşinden koşmak ve yaptığım hiçbir şey için pişman olmamak. Yaşadıklarımı daima yolumu aydınlatması için önümde tutmak, elimi tutan kimseyi yarı yolda bırakmamak. Onu bulmak, onu ölü ya da diri bulmak. Onu bulmak, onunla konuşmak, onunla tanışmak, onun yaşamasını umarak her gece dua etmek. Onu bulmak.

Onu bulmak.

Onu buldum.

Kendime verdiğim sözü diğer tüm hepsiyle birlikte tuttum ve onu buldum. Bir anda, tüm çabalarımın aksine tesadüf eseri. Kaderime boyun eğerken, kaderimle yüzleştiğim bir anda onu buldum. Kaderimi buldum. Onunla tanıştım, onunla yüzleştim, onunla konuştum ve hatta daha fazlasını yaptım. Onu sevdim.

Onu bir zamanlar çocuk aklımın yaptığının çok daha fazlasıyla sevdim.

Onun Jimin oluşunu sevdim, benim Jimin'im, benim hyungum oluşunu sevdim. Hâlâ pasparlak bakan küçük gözlerini, tatlı burnunu, dolgun yanaklarını, güzel dudaklarını, keskin çenesini, hayalime sığıp da sevgime sığmayan tüm çehresini, bedenini, ruhunu sevdim.

Tahminimden çok daha farklı bir yönde ancak daha güzel sevdim. Bu sefer bırakmak istemedim, gerçekten istemedim. Ama daha varlığının kıymetini bilemediğim o güzel elleri benimkileri ittiğinde daha fazlasını yapamamıştım. Gitmek istiyorsa giderdi, ona istemediği bir şeyi asla yaptıramazdım. Ancak yalvarabilirdim, tüm gururumu ayaklar altına alıp, dizlerimin üzerine çöküp, ona yalvarabilirdim.

Ve eğer o, sırtını dönüp giderse kendime verdiğim sözlerin hiçbir önemi kalmazdı.

Çünkü hepsini bir bir çiğneyip, kendimden vazgeçerdim. Sonu ona çıkan her nefesin kollarını bağlar, ciğerlerim inim inim inleyene kadar da durmazdım.

Onun için yapabileceklerimin sınırı yoktu.

Sahneden yavaş yavaş indim ve onun ayağı kalktığını görünce paniğe kapıldım. Alkışlar eşliğinde diğer bir solist gelip az önce oturduğum tabureye oturduğunda bana doğru yürüyen ağabeyime çarpıp geçtim. Arkasını dönmüş gidiyordu. Bu kadar mıydı?

Taehyung, kollarımdan tutup beni durdurmaya çalıştığında ellerini silkeledim ve onun hızlı adımlarına eşlik ederek vücudumdaki panik dalgasını def etmeye çalıştım.

Bu kadar mıydı? Hiçbir şey demeden gelip beni izleyecek, nefesimi kesecek ve ardından bana tekrar nasıl nefes alabileceğimi söylemeden öylece gidecek miydi?

Gitmek isterse giderdi, ancak ben söyleyeceklerimi söylemeden değil. Onu gerçekten de bir şeyler için zorlayacak değildim, yalnızca beni dinlemeliydi. Günlerdir sessizce ağlamayı kendine borç bilen ruhumun onu görünce sakinleşmesine ihtiyacım vardı, onu daha yakından görmeye ve iyi olduğunu bilmeye ihtiyacım vardı.

Üzerimdeki ceket sanki bedenime yapışmış gibi beni rahatsız etmeye başladığında onu bir çırpıda sıyırdım ve sol elimde iki ucunu toplayarak tuttum. Kafeden çıkmıştık, caddeye uzanan o tenha sokağa girmek üzereydik. Arkasında olduğumu biliyordu, bilmemesine imkan yoktu. Yalnızca görmezden geliyordu.

baisemain ¦ jikookWhere stories live. Discover now