XIV/işte oradasın

3.8K 438 231
                                    

"Beni yalnız sen bilirsin,
Senin beni tanıdığın gibiyim."

*

"Bana anlat." Kafamı göğsüne yaslamış karanlık odasına yansıyan sokak lambasının oluşturduğu gölge ile birlikte tavanını izliyordum o saçlarımı okşarken.

"Neyi anlatayım?" Kafamı hareket ettirmek istemiyordum. Şu an oldukça rahat hissediyordum ve bir o kadar da huzurlu. Kafamı kurcalayan onca şey bir anda yitip gitmiş gibi hissettiriyordu.

"Neler yaşadığını bilmek istiyorum, anlat bana." Parmaklarını saçlarımın arasından geçirdi ve kısık tuttuğu sesiyle yatıyor oluşundan dolayı boğuk kelimelerin sessizlikte yankılanmasını sağladı.

"Bunu hatırlamaya gerek var mı cidden?" Derin bir iç çekti ve uzandığım göğsünün şiddetli hareketiyle kafam olduğu yerden birkaç milim kaydı.

"Birini hayatına dahil ediyorsam, onun hakkında bir şeyler bilmekten hoşlanırım. Bana kendini anlat. Nelerden hoşlandığını, nelerden hoşlanmadığını, benden ne kadar hoşlandığını mesela?" Durup kıkırdadı ve dizlerini karnına doğru çekerek konumunu değiştirdi. "Ne yemeği çok seversin? Alerjin var mı? Ne tarz şarkılar dinlersin, benden önce hayatında kaç kişi oldu? Depremde," Yutkunuşunun sesi ta buraya, kulağıma kadar gelmişti. "Depremde kimleri kaybettin? Nasıl yeni bir aile buldun? Bana benim tanıdığımdan farklı bir Jungkook anlat." Uzandığım yerde omuz silkmeye çalışırken ellerimi aşağı doğru indirdim oyuntulu karnında parmaklarımı gezdirdim, her zamanki gibi sıcacıktı. Ona her şeyi bahsetmek istediğimden emin miydim? Ah, elbette bir şey hariç her şeyden...

"Senin tanıdığın Jungkook nasıl biriymiş?" Dedim sorduklarını unutmasını umarak. 

"Benim tanıdığım Jungkook," Parmakları saçlarımdan alnıma indi, alnımdan göz kapaklarıma ve oradan kirpiklerime. Ne yaptığını görmeden, ne yaptığını bilerek. "Çocukluğuna tutunuyor hala. Çocuk olmak istemiyor hiç, fakat bir daha gelse dünyaya yine aynı çocukluğu yaşamak isterdi. Omuz silkmeyi seviyor, ilk adımı atmaktan hoşlanmıyor ve çabuk heyecanlanıyor. Benim tanıdığım Jungkook, bir şeyler arıyor. Aradığını buldu mu, ne zaman bulur bilmiyorum ancak oldukça kararlı. İnatçı gördüğüm kadarıyla, ailesini seviyor fakat ailesini özlüyor. Jungkook, çok eşsiz ve bir o kadar sıradan. Herkesin yaptığı şeyleri yapıyor, yine de kimse gibi değil. Mis gibi kokuyor, taze sabunlara sarmalanmış gibi. Saçları yumuşacık ve gün geçtikçe uzuyor. Hiç kestirmesin istiyorum onları, Jungkook beni dinleyecek gibi görünüyor. Çünkü benden gerçekten de hoşlanıyor." Yüzündeki o koca gülümsemeyi gördüm cümlesini bitirdiğinde. Gördüm, çünkü daha cümlelerini sıralamaya başlar başlamaz kafamı çevirip olduğum yerde dirseklerimin üzerinde dönmüş ve çenemi onun kaburgalarına yaslarken dinlemiştim onu. Parmakları şakaklarımda saçlarımın başladığı noktalarda belli belirsiz gezinirken, tam da gözlerimin içine bakmıştı cümleleri birer örüntü gibi birbirini takip ederken. 

Yutkunamadım, tıpkı onun da beni çözdüğü gibi omzumu silkip rahat bir hava takınamadım. Hayatıma dair hiçbir ayrıntıyı bilmiyordu belki, fakat bedenimin bana oynadığı tüm oyunları, göz bebeklerimden süzülüp ona bir nefes gibi üfleyen ruhumun derdinden anlıyordu. Bir ay mı olmuştu? Hislerim otuz günden büyüktü, otuz gün bir aydan büyüktü. 

Uzanıp şakaklarıma yaslı ellerini kavradım. Onun karanlıkta bile ışıl ışıl parlayan gözlerinden kopup gelen o ahenge tutundum, gözlerindeki umudu kavradım.

"Senin tanıdığın Jungkook, hiç bu kadar güzel görünmemişti gözüme." Ellerine tutunan ellerini yukarı doğru çekti ve çenesinin altına yasladı.

baisemain ¦ jikookTempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang