I/kader dediğimiz şey

9.8K 679 469
                                    

"İleride, günün birinde, yeniden buluştuğumızda,
Lütfen bir daha beni bırakma."

*

22 Temmuz 2002
Güney Kore / Busan

*

"Bir gün Jungkook, bir gün tüm bu yaşadıklarımızı unutacağız."

Jimin yutkunarak altında sıkışıp kaldıkları dolabı biraz daha itmeye çalıştı. Sırtını dolabın yüzeyine yaslarken Jungkook'a daha da sıkı sarıldı. Jungkook korkudan tir tir titriyordu, kollarını dizlerine sarmış anca küçük bedenini korumaya çalışıyordu.

"İkimiz de kurtulacağız, buradan el ele çıkacağız. Seni burada bırakmayacağım, söz veriyorum." Jungkook, Jimin'in söyledikleriyle daha sesli ağlamaya başladı, akan burnunu silemiyordu artık, elleri dizlerinin altına sıkışmıştı. Çaresiz hissediyordu, büyüğünün söylediklerine inanmak istiyordu fakat içindeki umutsuzluk onu yeyip bitiriyordu.

"Hyung, korkuyorum." Dedi titreyen sesiyle. Tüm yükü Jimin üstleniyordu, yine de ondan daha güçlü olmalıydı. Jungkook'tan iki yaş büyüktü o, küçüğünü korumalıydı. Bu yüzden konuşmadan önce tekrar yutkundu ve gözyaşlarının akmasını önlemek için gözlerini sıkı sıkı yumdu.

"Korkma, Jungkook. Gidip bize yardım bulacağım, korkma sakın." Jungkook kafasını kaldırarak onu sıkı sıkı sarmalayan Jimin'e bakmak istediyse de kafasını neredeyse üzerilerine düşmek üzere olan rafa çarptı. Acıyla inildedi fakat yine de konuştu.

"Annem ve babam nerede, hyung? Onlar bizi kurtaramaz mı?" Bunu duyduğu gibi burnunun direği sızladı Jimin'in. Bilmiyordu, ne Jungkook'un ailesinin ne de kendi ailesinin ne durumda olduğunu, nerede olduğunu bilmiyordu. Arada sırada yıkılıp dökülen molozlar dışında hiçbir ses yoktu koca enkazın etrafında. Jimin acıyla yüzünü buruşturdu, her ne kadar Jungkook'a çaktırmayıp büyük ağabey rolünü üstlense de yedi yaşındaydı daha. Küçücüktü, omuzlarındaki yükü kaldıramayacak kadar küçük. Fakat şu an içinde bulunduğu ortamı hatırlatmak istercesine sırtına yaslı dolap biraz daha üstüne doğru eğildi. Jimin dişlerini birbirine bastırdı, acıya direnmek çok zordu.

"Burada bir yerlerde olduklarına eminim. Hem belki bizi arıyorlardır, hım?" Jimin Jungkook'a söylediklerinden çok daha beterini düşünüyordu, yine de kollarının arasındaki beş yaşındaki çocuğa bunları söylemek istemedi. Gerçeği öteleyebildiği kadar ötelemek istedi, bir de bir an önce buradan çıkmak.

"Öyle mi ki?" Jungkook, içine düşen bir ferahlıkla yerinde kıpırdandı. Nefes almak o küçücük alanda ikisi için de çok zordu.

"Evet öyle, hem bak ne diyeceğim." Jimin kafasını kaldırıp etrafına bakındı. Buradan çıkacağı an dolabı Jungkook'un üzerime düşmekten kurtaracak bir şeyler arıyordu.

"Şimdi ben seni güvenli bir şekilde burada bırakacağım ve bizim için yardım bulmaya çalışacağım, belki bu sırada anne ve babalarımıza da rastlarım. Tamam mı, burada durabilir misin?" Jungkook yeniden kafasını kaldırmaya çalıştı fakat dizleri göğsüne batmaya başlayınca ürkekçe yutkundu.

"Evet ama güvende olacak mısın?" Bunun cevabını Jimin elbette bilemezdi. Okulda öğrendiği ilk yardım ve doğal afet gibi olaylarda ne yapabileceğini öğretmenleri ona göstermişti fakat bütün gün burada duramazlardı, altına sığındıkları dolap her an ikisinin de küçük bedeninin üzerine yıkılabilirdi.

baisemain ¦ jikookWhere stories live. Discover now