12. Bölüm

500 39 3
                                    

Aradan geçen bir kaç gün sonra, teyzesinin ev telefonu uzun uzun çaldı. Evde kimse olmadığı için önce ''Çalar çalar kapanır'' diye düşündü. Fakat telefon ısrarlı bir şekilde çalıp duruyordu. Birkaç dakika görmezden geldi. Hatta elektrikli süpürgeyi açıp evi süpürdü. Sanki o ev telefonunu eline alsa daha bir kaç ay önce yaşadığı duyguları yaşayacakmış gibi hissediyordu. Arayan Serkan olsaydı geçmişteki gibi o zaman ayrıydı. Bir telefon sesi onu hemen yakın geçmişine götürüvermişti. Ama biliyordu arayan o olamazdı. Hem teyzesinin telefonunu nereden bilecekti ki? Bahar'ı teyzesigilin yanına gelmeden önce bile aramamıştı ki. Sadece kuru bir mektupla kaçalım demişti. Bahar'ın bunu kabul etmeyeceğini bile bile sanki ondan vazgeçmek istercesine böyle bir şeyi teklif etmişti. Ona cevap bile vermemişti Bahar. Hissetmişti Serkan'ın ondan vazgeçtiğini. Bahar sadece kızgındı. İstemeye geldikleri akşam Ömer babasına ısrar bile etmemişti. Bir kere istemeye gelip sonrasında işin peşini bırakmışlardı. Bu işler kaçalım demekle olmazdı .Bahar böyle görmüş böyle öğrenmişti.

Telefonun çalması onu o kadar derinden etkilemişti ki birine anlatsa karşısındaki kahkahalar atardı. Durdu, düşündü. ''Yeni bir hayat var önümde, saçma sapan şeylere takılamam'' diyerek telefon bir daha çalarsa açmaya karar verdi. Çalmadı telefon. Bu kez telefon çalsın diye bekleyen Bahar'dı. Ruh halindeki bu gelgitlere anlam veremiyordu. Bir telefon çalışı onu nerelere sürüklemişti. Sonra bencillik ettiğini anladı. Ya çok acil bir şey için aradılarsa? Ya arayan anne, babasıysa? Tez canlıydı Bahar. İçine kurt düşmüştü bir kere . Hemen anne ve babasını aradı. Arayan onlar değildi. Rahatladı. Derin derin nefes aldı. Kimdi bu arayan? Bu kadar merak etmesi hayra alamet değildi. Kendisine bir kahve yapıp, balkona doğru ilerledi. Hayatı bir türlü düzene girmiyordu. Çırpınıyordu sanki. Ciğerlerinde oksijen yerine umutsuzluk dolanıyordu. Daha tanımadan etmeden gel beni ailemden iste dediği Nedim'e söylediklerine mi üzülmeliydi yoksa ilk aşkını kalbine gömmek zorunda olduğuna mı? Kalbi isyan etmesini söylüyordu. Hırslandırıyordu onu. Kötülük yapmasını emrediyordu sanki. Kalbi onu huzursuz ettikçe, Aklı ''yapma etme derdi veren Allah dermanını da verir, içini ferah tut" diyordu.

Aklı ve kalbi arasında mı kalmıştı yoksa? Aklı, mantığı sadece sakin olmasını değil, Nedim'le evlenirse herkesi memnun edip, güzel bir aile kurabileceğini söylüyordu. Sanki sağ ve sol yanımdaki iki melek çatışıyordu. ''Allah'ım bana yardım et'' diyerek ağlamaya başladı. Göz yaşları, alev olmuş, yüzünü yakıyordu. Akan her bir göz yaşı sanki yarasına tuz basıyordu. Çok seviyordu. O kadar çok seviyordu ki Ahhh dedi kendi kendine. ''Keşke sevdiğimle mutlu olabilseydim.Yüreğim kor ateşlerde yansaydı da kalbim sol yanımı bu kadar acıtmasaydı''.

Ne kadar süre elindeki kahveyle balkonda oturdu bilmiyordu.Soğuyan kahvesi epeyce bir süre dalgın düşüncelerle savaş verdiğini gösteriyordu.Elindeki kahve kupası gibi soğumuş hissediyordu kendisini herkesten,her şeyden.İçinde bitmeyen bir şeyler vardı hala.Bugünde farketmişti Bahar, o telefon uzun uzun ilk kez çaldığında anında hatırlamıştı, telefon başında ettikleri sohbetleri... Ve evet özlemişti. Çok gelen telefon faturası aklına gelince hafifçe kıvrıldı dudakları, uzun zamandır ilk kez tebessüm etmişti. Ama biliyordu ne kadar kendini üzerse üzsün hiç bir şey geri gelmeyecekti. Ailesine karşı çıkamazdı, direnemezdi, gücü yoktu. Ailesinden ilk kez bir şey istemişti ve olmamıştı. Serkan ailesini karşısına almaya değmeyecek birisiydi belkide. Vardır elbet babamın bir bildiği diyerek toparlanmaya çalıştı.Her hayırda bir şer,her şerde bir hayır vardır diyerek içini ferahlatmaya çalıştı. Bunları düşünmeyecekti. Bir faydası yoktu. Belki yakın zamanda nişanlı bile olabilirdi. Eğer Nedim mantık evliliği yapmaktan vazgeçmediyse..

Uk'de (Meçhul Araf)Où les histoires vivent. Découvrez maintenant