4. Bölüm

803 57 2
                                    

Bahar dayısını hep bir kahraman olarak görmüştü.Hem anne,hem baba olmaya çalışıyordu,bunu hissediyordu. Fakat Bahar'ın içindeki boşluk tamamlanmıyordu.Hasta bir çocuktu o.Annesiz, babasız hep yarım hissediyordu. İlgi ve şevkate ihtiyacı vardı.Hastalığı ilerlemeye devam ediyordu. Küçücük bir çocuğun içindeki incecik sızı dinmiyordu.
O sabah uyandığın da garip bir mutluluk vardı içinde. Annesi onu görmeye gelecekti. Bu sefer eteklerine sımsıkı yapışacak ve onu götürmesi için yalvaracaktı. Tam bir buçuk yıl annesinden ayrı kalmıştı. Ama artık ayrılık istemiyordu. Artık annesine kavuşma zamanı gelmişti. En güzel kıyafetlerini giydi,saçlarını taradı. Annesini beklerken heyecandan oturamıyor,eli ayağı birbirine dolanıyordu.Annesi geldiğinde ona sımsıkı sarıldı. O özlediği kokusunu içine çekti. Annesinin gitme vakti yaklaşınca düşündüğü gibi bacaklarına sarılıp, yalvaramamıştı korkmuştu. Annesinin eşi onu almaya geldiğinde, annesini yine ondan alacak diye bir köşeye çekilip, hüngür hüngür ağlamıştı. Hem annesi istese bile tedavisi devam ettiği için dayısı onu göndermezdi.
Annesiyle otururken kapı çaldı. Biliyordu Bahar annesini almaya gelmişlerdi. Gözleri doldu ama ağlamayacaktı. Ama o anda hiç beklemediği bir şey olmuştu.Ettiği dualar kabul olmuştu.Annesinin eşi Ömer dayısının karşısına geçip,"annesi neredeyse kuzusu da orada olacak ."diyerek Bahar'ı götürmek istediğini söyledi. Bu sözleri duyan Bahar için o gün bayram gününden farksızdı. O gün dünyanın en mutlu çocuğuydu. Annesiz olmak o kadar zor olmuştu ki onun için. 

Ömer babası Bahar için şans mıydı yoksa kader mi?
Annesinin yokluğunda çok zorlanmıştı Bahar.Dayısı onun için herşeyi yapıyor fakat küçük bir kız çocuğu için annesinin yerini kimse dolduramıyordu. Ağrısı olduğunda söyleyemez birşeyim yok derdi sadece ama annesi yanında olsa, ağrıyan yerlerini öper, ona istediği kadar naz yapabilirdi. Ömer babasının dediği gibi çok ayrı kalmıştı anne ve kuzusu. Onu o anda çok sevmişti. Ona Ömer baba diyecekti çünkü annesinden onu ayırmayacaktı.Annesiyle birlikte eşyalarını toplayıp arabaya koyduklarında hala inanamıyordu. Yeni bir hayatı olacaktı. Hem annesi hem babası vardı artık. Ömer'in gözlerinde görmüştü o sıcaklığı. Babası gibi hissetmişti onu. Unutmadığı çok nadir anları vardı ve bugün de o günlerden bir tanesiydi. Yeni evine yerleştikten sonra kendisini daha iyi hissetmeye başlamıştı.Geldiği ev bir o kadar yabancı bir o kadar da sıcaktı.Hissediyordu bu evde çok güzel anılar biriktirecekti. Ömer babasının kendi çocukları da vardı. Bir anda kocaman bir ailenin bir parçası olmuştu. Baharın Ömer babası diğer çocuklarına nazaran ayrı bir titrerdi onun üzerine. Ayrı bir sevgisi vardı ona karşı. Günlerden bir gün Ömer Bahar'ı yanına çağırdı. Bahar büyük bir şaşkınlıkla yanına gidip "efendim"demişti. Ömer babası cebinden harçlık çıkarıp vermişti. Bu Bahar'ın ilk harçlığıydı. Hatta ilk harçlığıyla ne alacağına karar vermek tam bir haftasını almıştı. 

Günler birbirini kovalıyor, Bahar ve Ömer babası arasındaki bağ sıkı sıkıya kuvvetleniyordu. Karın çok yağdığı, buz gibi soğuğun vurduğu o gün Bahar'ın elini sımsıkı tutup ona mont almaya götürmüştü. Bahar montlara gıpta ile bakıyor, en güzeli onun olsun istiyordu.Montlardan en güzelini seçti ,hemencecik giyiverdi. Bu onun ilk yeni kıyafetiydi ilk montuydu. Önceden hep başkalarının eskilerini giyerdi. Suratındaki sevimli ve mutlu ifadeyi gören Ömer'de çok huzurlu hissetmişti. İlk gördüğüm günden beri Bahar'ı hep kendi kızı gibi görmüştü. Diğer evlatlarından ayırt etmemişti. Toz bile kondurmamıştı. Artık Bahar'ın bir babası vardı. Gerçek baba şefkatini onda tatmıştı. Bahar benim cennetim derdi çoğu zaman. Melek'te kızıyla birlikte olduğu için çok mutlu olurdu. Bir gün okulda öğretmeni Bahar ve arkadaşlarına "en mutlu olduğunuz an hangisi? "diye sormuştu. Bahar enine boyuna düşünüp sıra ona geldiğinde "Ömer babamın beni bırakmadığı o gün."deyivermişti. Küçücük bir çocuğun mutluluk kaynağı olmuştu Ömer. Bahar'da Ömer babasına çok alışmıştı. Ömer babası merhametli vicdanlı beş vakit namazında bir adamdı. Bahar, Ömer babası camiye giderken ceketini tutup giydirmek istedi. Ozamanlar şimdiki modern hayatın koltuk takımları olmadığı için el yapımı somyalar üzerinde oturuluyordu. Bahar somyanın üzerine çıkıp ceketini tuttu babasına. Babası da onu sırtına alıp kapıya kadar götürmüştü. Bu onların yapmaktan hoşlandığı en güzel şey oluvermişti. Artık her camiye gidişinde Bahar Ömer babasının ceketini tutuyor ,babasıda sırtında taşıyordu onu.


Bir babadan daha fazlasıydı Ömer Bahar için. Öz babası yaşasa ancak bu kadar sevilebilirdi.Hayalinde yaşattığı "yeşil devi" gitmiş yerine "kara gözlü babası"gelmişti.Babası onun en büyük mükâfatıydı. Gelip bir kahraman gibi kurtarmıştı onu.


Artık 15 yaşına gelmişti Bahar.Büyüyordu zaman çok hızlı geçiyordu.Hastalıkla beraber okuluna da gidip gelen Bahar'ın akşam olduğunda içini büyük bir huzursuzluk sarardı. Geçen sabah en yakın arkadaşı Selma'nın annesi ve babası küçük kardeşinide alarak Selma'yı okula bırakmıştı. Çok özenmişti Bahar. Onun bir kardeşi yoktu. Bu yüzden hep imrenirdi arkadaşlarına. Hatta sık sık kardeşi olsun diye ağlamalarada başlamıştı. Her gece dua ediyordu. "Allahım benim de bir kardeşim olsun yalnız kalmak istemiyorum "derdi. Sonra dualari kabul oldu. Annesinin hamile olduğunu öğrenince yine bayram havasında girmişti Bahar. Ama anlaşmasını da yapmıştı annesi ve Ömer babasıyla. Kız da olsa erkekte olsa ismini o koyacaktı. Çünkü o istemişti ve Allah da ona hediye olarak kardeşini göndermişti. Kardeşine günlerce isim düşündü. Sonra Hazreti Yusuf'un ahlakı ,heybeti, merhameti geldi aklına ve ismini Yusuf koymaya karar verdi. Bahar'ın Yusuf'u olacaktı. Ama kız olursa da Ebrar koyacaktı. O zaman da Bahar'ın Ebrar'ı diyeceklerdi.

Uk'de (Meçhul Araf)Wo Geschichten leben. Entdecke jetzt