16.Bölüm

516 32 8
                                    

Şu sabahın köründe çalan alarm yüzünden en sevdiğim şarkıdan bile nefret ediyorum. Aslında bir ara daha çabuk uyanıyım diye arsız bela yapmıştım alarm sesini ama yinede işe yaramamıştı. Ahmet batman haklıydı. Sabah uykusu ayrı bir güzeldi.

Söylene söylene kalkmış 10 dakika içinde duş almıştım. Teyzem yine evde yoktu. İstanbula geldiğinden beri eve uğrayıp uğramadığını bile bilmiyordum aslında. Böylesi daha iyi ama. Görmek zorunda kalmıyorum en azından. Affetmek istesemde affedemiyorum onu. Ölene kadar tanıyamadım ben babamı sırf teyzemin kendi doğruları yüzünden. Öz babamdan nefret ederek büyüdüm ben nasıl affedebilirim ki onu?

Siyah dar bir kot ve siyah bir kazak giydikten sonra mavi supralarımı da ayağıma geçirip mutfağa indim. Kahvaltı yapmaktan nefret etsemde bir şeyler içmek fena olmazdı. Bir bardak meyve suyu içtikten sonra yukarı çıkıp saçlarımı yaptım. Siyah göz kalemini de çektikten sonra mavi sırt çantamı ve telefonumu da alarak evden çıktım. Arabayla gitmiycektim. Yürümek iyi gelirdi belki.

Ona bakılırsa sarılmakta iyi gelirdi dimi insana? Peki barış gizeme sarıldığında ben niye bu kadar kötü oluyorum? Sarılmak iyi geliyor olabilir ama sevdiğin başkasına sarıldığında bu sana asla iyi gelmiyor bunu biliyorum.

Okula geldiğimde sınıflara daha yeni giriyorlardı. Hemen alvinle barışın yanına gittim. İşte hayatımdaki en önemli iki kişi. Yanında mutlu olduğum hatta huzur bulduğum iki adam.

Alvin yanına gittiğimde direk sarılmış barışsa hafifçe koluma vurup "naber cadı" diye sormuştu. İkiside birbirinden çok farklıydı. O kadar farka rağmen en iyi arkadaşlardı. Alvinin sahiplenmesi çok güzeldi mesela. Çok güzel seviyordu. Neredeyse eksiksiz. Barışınsa sessizliği mükemmeldi mesela. Susarak konuşması, anlatmadan anlaması, bakışları çok güzeldi mesela.

İlk ders matematikti. Daha doğru düzgün cümle kuramayan bir adam kırk dakika boyunca asla çekilmezdi. Zaten alvin sınıfa çıkar çıkmaz sıraya yatmış uyumaya çalışıyordu. Bende hemen yanına geçip onun gibi yattım. Ama sadece yattım. Uyumadım daha doğrusu uyuyamadım. Çünkü o sırada uyunmaz! Çok sert lan! Resmen yüzümün bir tarafı dümdüz oldu. Öküz iki dakika içinde nasıl uyudu anlamıyorum ki.

-Şşşttt barış

-Barış

-Lan

-Baksana olum

-BARIŞ!!!

+Ne bağırıyorsun be

-10 defa seslendim duymuyosun ki!

+Hıı. Neyse noldu bi sorun mu var?

-Evet. Hırkanı ver.

+Niye napcaksın?

-Off tamam barış verme!

+Lan trip atma ya sordum sadece al şunu

-Gerek yok ya sağol.

+Masal al!

-Gerek yok dedim barış uzatma!

Barış önüne dönüp hocaya ve sınıfa göz attı. Hoca sınıfta bir şeyler anlatmaya çalışsada onu takan tek bir kişi bile yoktu. Yarısı uyuyordu diğer yarısı ise başka şeylerle uğraşıyordu. Barış sırasından kalkıp yanıma geldi. Hafif iterek yana kaymamı sağladı daha sonrada yanıma oturdu. Sınıftaki herkesle konuşsada bir alvinle bir de benimle bu kadar samimiydi. Yanağıma küçük bir öpücük kondurup "özür dilerim cadı. Al şunu hadi nolur" diye fısıldadı kulağıma doğru. Gülümseyip uzattığı hırkayı aldım. Barış kokuyordu. Üstüne sinmiş hafif sigara kokusu ve abartılmadan sıkılmış parfüm kokusu birbirine karışarak mükemmel bir ikili oluşturuyordu. Huzur kokuyordu. Hırkayı sıraya koyduğumda barışın suratı asıldı.

Yıldız MasalıWhere stories live. Discover now