30. Bölüm

434 20 3
                                    

2 hafta sonra...

Anlamıyorlar be. Senin ne yaşadığını, ne hissettiğini, yaşamayan anlamıyor ulan. Herkesin gözü yaşlı birde. Hangisi ölüyor her nefeste? Alvin orada yatarken hangisi kalksa da ben yatsam onun yerine diye dua ediyor?  Kim o uyanacak diye günlerce haftalarca uykusuz kalıyor ulan?

Nereye baksam seni görüyorum. Her nefeste seni yanımda hissediyorum. Sanki orada değil de buradaymışsın gibi. Özledim be sevdiğim.

Sana sarılıp uyumayı, kokunu içime çekmeyi, kıskanmalarını, bağırışlarını, kavgalarımızı, banyodan sonra saçlarımı taramanı, varlığını, bakışlarını, huysuzluklarını....

Her şeyinle çok özledim be. Kalk artık yalvarırım.

Yoğun bakım odasının camına yaslanmış alvini izlerken birisinin kollarını belime dolayarak başını omzuma koyması korkutsada o kişinin barış olduğunu gördüğümde rahatladım.

İki haftadır tek bir an bile yalnız bırakmamıştı beni. İki üç günde bir beraber eve gidip duş falan aldıktan sonra tekrar hastaneye geliyorduk.

Şu iki hafta boyunca o olmasaydı nefes almayı bile unuturdum galiba. Ara sıra gidip kantinden bir şeyler getirmese yemek bile yemiyordum.

Bora ve eris her gün yanımıza uğruyorlardı ama bütün gece hastanede kalıp onların da harâp olmalarına izin vermiyorduk. Kalsalar zaten kalabalık yapmaktan başka ellerinden bir şey gelmezdi.

"Masalım" dedi sonunda ki m harfini uzatarak. Gözlerimi kapattım sesi kulağıma dolduğunda.

Alvinin yaptırdığı dövme gözümün önünden gitmiyordu. Sesi sürekli beynimin içinde dönüp duruyordu. Kavga ettiğimizde sakinleştirmek için masalım diye gelip sarılışını bir türlü unutamıyordum.

Cevap vermiyceğimi anladığında devam etti.

-Sabahtan beri hiçbir şey yemedin gel kantine inelim

+Canım bir şey istemiyor

-Bayılıp kalıcaksın bir yerlerde iki lokma sadece lütfen

+Zorlama barış nolur

-Döve döve yediririm görürsün zorlamayı! Bir kere de güzellikle söylediğimde kabul et be!

+Yemiycem barış!

-Yiyeceksin masal!

+Yemiycem dedim çocuk!

-Ya bir şeyler yersin ya da beni öpersin?

+Korkut mu sandın kendini? Birazdan da ya yemek yersin ya benimle yatarsın falan da dersin sen. Unutma canım bir aşk hikayesi çekmiyoruz burada.

Barışın derin bir nefes alıp "offf" diye söylenmesi göz devirmeme neden olsa da saniyeler içinde yerini çığlıklarıma bıraktı. Geri zekalı barış arkadaşım bacaklarımdan tutup beni omzundan aşağı sarkıttığında neye uğradığımı şaşırdım. Ayağımla karnına tekme attığımda dudaklarından küçük bir inilti çıksa da pek bir etki ettiğini düşünmüyordum. Yanımızdan geçenler "bunlar napıyor lan?" diye baksada barış rahatsız olmuş gibi durmuyordu hiç.

Kantine geldiğimizde beni yere indirerek kasaya doğru ilerledi. Etrafa boş masa var mı diye bakınırken gözüm bir masada takılı kaldı.

Alvinle oraya oturup yemek yiyişimiz, telefonla konuşması, trip atışım... Hepsi gözümün önünden tek tek şerit halinde geçti saniyeler içinde. Gizem aramıştı. Yanına çağırmıştı ama alvin gitmemişti. Beni bir an bile bırakmamıştı. Şimdi de bırakmıycaktı. Sadece birazcık dinleniyordu.

Hayatı boyunca çektiği bütün zorlukların, yorgunlukların acısını çıkarıyordu. Bir kaç güne kalkacaktı ayağı. Sonra yine benim triplerime merhaba.

Beni bu kadar çok üzdüğü için ağzına sıçıcaktım tabiki de.

Barış yanıma geldiğinde boş olan elini belime koyarak bahçeye yöneltti. Bahçede boş bir bank bulduğumuz da hemen yerleştik. Barış elindeki tostlardan birini uzatarak kendi tostunu yemeye başladı.

Hava kararmak üzereydi. Bütün gün alvini izlemekten ne zaman akşam oldu ne zaman sabah oldu takip edemiyordum artık. Sahi bugün günlerden neydi?

+Yarın teoman amcanın doğum günü

-Biliyorum

+Doğum gününde oğlun yoğun bakımda yatıyor düşünsene. Çok zor be

-Farkındayım. Ama kimsenin elinden bir şey gelmiyor ki

+Gelmeli! O oda ona göre değil. Yakışmıyor oraya. Fazla emanet duruyor.

-Bencede. Fazla yalnız bıraktı bizi.

+Senin için çok değerli dimi alvin?

-Beraber büyüdük. Tek öz kardeşim.

+Anlamadım.

-Yani öz kardeşim diyebileceğim birisi. O kadar yakınız birbirimize.

+Güzel bir şey olmalı.

-Ney?

+Birisine kardeşim demek

-Biz neyiz burada?

+Kardeşim değilsin ve olamazsın barış

-Niye?

+Bunu soruyor musun cidden?

-Tamam farkındayım fazla saçma oldu.

+Barış?

-Efendim prenses?

+Bir şey sorcam ama doğru cevap vereceksin?

-Tamam söz.

+Beni sevme ihtimalin o kadar imkansız mıydı gerçekten?

-Masal!

+Söz verdin barış! Sadece cevap ver lütfen!

-Alvini hiç tanımamış olsaydım veya kardeşim olmasaydı ya da seni bu kadar çok sevmeseydi seni severdim. Hemde çok severdim. Kirpiklerini bile kıskanırdım o gözlerinden.

+Hala asyaya aşık mısın?

-Sayılmaz. Çocukluk aşkıydı. Şimdi aşık olmaktan daha çok pişmanım. Ona söylediğim en son şeyin ondan nefret ettiğim olduğu için. Ben ondan hiçbir zaman nefret etmedim.

+Eminim ki o zaten bunu biliyordur.

-Ona hiç seni seviyorum dememiştim.

+İnsan sevdiğini söylemeli

-Bencede.

+Barış?

-Hıı?

Tam bir şey söyliycektim ki çalan telefon sesi konuşmamızı böldü. Cebimden çıkardığım telefona baktığımda mert abinin aradığını görmem kalp atışlarımın hızlanmasına sebep oldu. Hemen aramayı yanıtlayarak telefonu kulağıma görürdüm.

+Alvine bir şey mi oldu?

-Masal sakin ol bi nolur

Mert abinin ağladığı belli olan sesini duymamla telefonu yere fırlatarak hastaneye doğru koşmaya başladım. Gidemezdi. Şimdi olmazdı.

Gitme alvin! Duyuyor musun beni? Gitme bensiz hiç bir yere! Şimdi olmaz be sevdiceğim. Seni daha yeni bulmuşken olmaz. Tek ailemsin sen benim. Hadi ben geç babana doğum günü hediyesi olarak tabutunu mu vercez ulan!!! Sikerim o yattığın yatağı falan! Kalksana ulan!!!

Yıldız MasalıWhere stories live. Discover now