bölüm yirmi dört (24)

3.8K 440 48
                                    

yeniden ve yeniden, okuyup yorum bıraktığınız için teşekkür ederim! bu sefer sadece gönlünüzden koptuğunca yorum ve 55 oy bekliyorum, teşekkürler, iyi okumalar! 🧞‍♂️

yeniden ve yeniden, okuyup yorum bıraktığınız için teşekkür ederim! bu sefer sadece gönlünüzden koptuğunca yorum ve 55 oy bekliyorum, teşekkürler, iyi okumalar! 🧞‍♂️

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Jungkook'un evi güzeldi, çok abartılı değildi, ama kesinlikle normal bir insanınkinden daha lükstü. O kadar inanılmaz bir yerdi ki buraya böyle karamsar konuları taşımak sanki saygısızcaydı.

Jimin kanepenin arkasında durmuş, onu önünde gerçekleşecek şeylere karşı bir bariyer olarak kullanmayı amaçlamıştı, bu sayede bedeninin sapasağlam olacağına dair bir güvencesi oluyordu. Jungkook odanın orta taraflarına doğru ilerlemek için harekete geçmeden önce Jimin'in şakağına yumuşak bir öpücük bırakmıştı. Oynayacağı role- hayır- sahip olduğu kişiliğine bürünmüştü. Jeon ailesinin kiralık katili. Mafya.

Jimin'in düşüncelerini sarmış olan adam, şimdi salonun ahşap zemininde ağzı ve elleri bağlanmış bir şekilde yatıyordu.

Yoo Sungil, denilmişti kendisine.

Jungkook'un dudaklarında hasta bir gülüş yer almıştı ve bu Jimin'i korkuttuğu kadar güvende hissetmesine de sebep olmuştu. Jungkook ile birlikte olmak hep böyle çelişkilerle dolu olmayı sağlıyordu.

"Yoo'lardan daha iyisini beklerdim." Jungkook nefes verdi, elleri ceplerinde, sanki bunu daha önceden yüz kez yapmış gibi rahat bir duruş içerisindeydi ve kesinlikle yapmıştı. Bu konuda rahattı ve onun bu kısmını Jimin bile asla değiştiremezdi. Jungkook bu hakkı ona asla vermeyecekti.

Odada Jimin'in tanımadığı adamlar ve kadınlar vardı ama görünüşe göre Jungkook için çalışıyorlardı.

"Seni bulmanın daha zorlu olacağını düşünmüştüm, Jung'lardan belli bir süredir saklandığını varsayarsak. Biliyorsun, onların sevdiklerine tecavüz edip öldürdükten sonra hani." Jungkook sakince konuşmuştu ama sesini saran iğrenti kendini belli ediyorsu. Jimin hasta hissetmişti- Jimin'e de mi bunları yapmak istemişti? "Ama bütün Yoo'lar gibi, sen de kendine fazla güvenen pisliğin tekisin." Jungkook, güç uygulayarak Sungil'in kaburga kemiklerine ayakkabasını bastırmıştı ve Jimin bir çatırtı duyduğuna yemin edebilirdi. Adam çığlık atmak istercesine ağzını açıp ardından kapamıştı.

Jimin irkilmişti, parmaklarını süveterine geçirmiş, gözleri açılmıştı. Bunu görmek istediğini sanmıyordu ama içindeki bir kısım onu bulunduğu yere sanki bunu görmesi, Jungkook'un bu yönünü bilmesi gerekiyormuş gibi sabitlemişti.

Jungkook'un evine getirildiğinde, neredeyse hiç uyuyamamıştı, stresli ve endişeliydi. Jungkook ise kendisinin rahatlatılmaya ihtiyacı olduğunu anlamada pek iyi sayılmazdı, sadece adamı bulmaya odaklanmıştı. Ama yine de o bir günde, polisim haftalarca yaptığından daha fazla şey yapmıştı ve Jimin bunun için sadece minnettar olabiliyordu. Az biraz rahatsız bir uyku çekmiş ve ardından sabahın geç saatlerinde uyandığında Jungkook ona adamı bulduklarını sadece Jimin'in teyit etmesine ihtiyacı olduğunu söylemişti.

Jimin her zaman istemeden de olsa Jungkook'un neler yapabileceğinin hayalini kurmuştu, ama bunu direkt olarak görmek tamamen farklı bir meseleydi. Bu adam kendi cildine zarif dokunuşlar bırakan adamla aynı kişiydi. Yerde ağlayan adama bakıp uflayan, onun acı çekmesinden zevk alan adamla aynı kişiydi.

Jimin yutkundu.

"Jung'lar beni çokça kez senin peşinden gitmem için ikna etmeye çalıştılar, ama ben serbest çalışan bir kiralık katil değilim." Jungkook oradaki kadınlardan birisine yürümüş ve onun uzattığı güzelce oyulup işlenmiş bıçağı alıp başıyla teşekkür etmişti. "Yine de, kendim hakkındaki kararları ben veriyorum."

Jungkook, Sungil'in bileklerindeki ipi tutup çekmiş ve onu merkezde duran bir sandalyeye doğru fırlatmıştı. Sungil yeniden ayaklanmak gibi bir girişimde bulunmaya cesaret edememişti.

'Jeonların profesyonel kiralık katillerinden sorumlu olan kişinin de o olduğuna neredeyse eminiz.'

Jungkook, Sungil'in üstünü yırtarken Jimin'in karnında çirkin bir his oluşmaya başlamıştı.

Oh, Tanrım.

"Tam olarak ne yapmaya çalışıyordun?" Jungkook sertçe onun ağzını bağlayan şeyi çıkartmıştı.

Adam boş bakışlarla onlara döndü.

Jungkook, adamın etrafında dolanırken aynı zamanda da elindeki bıçağı döndürüyordu. "Bir düşüneyim. Çoğunlukla Yoo'lara çalışıyorsun ama Lim, Go ve Son'lar için de iş yaptığını biliyorum. Geçen ay Go Jungha'nın talihsiz ölümünü düşünürsek.." Adamın poker face bakışı değişirken Jungkook da tek kaşını kaldırmıştı. Küçük ve neredeyse fark edilmezdi ama işte oradaydı ve Jungkook da bunu kaçırmamıştı. "Ah, özür dilerdim ama maalesef o kuzenimin 4 yaşındaki çocuğunu kaçırmaya çalışmıştı. Kızın güzel yüzünü senin için tek parça halinde tuttuğuma şükret.

Jungkook, Jeon ailesinin kiralık katili. Jimin seslice bir nefes çekmişti içine.

"Hasta orospu çocuğu!" Sungil bağırdı. Maskesi artık düşmüştü ve bağlı olan ellerine rağmen ayaklanmayı başarmıştı. Jungkook karnına bir tane tekme indirip istifini bozmadan, soğukkanlı bir şekilde onu geri sandalyesine oturtmuştu.

O bu tepkiyi aramıştı, onu incitebilmek için bir sebep oluşturabilecek o tepkiyi.

"Oh? Hasta olan ben miyim? Sen Jimin'i korkuttun. Büyük ihtimalle ona tecavüz ve işkence etmek istedin, onu kanlar içinde evinin zemininde görmek." Jungkook'un ses tonu giderek daha da soğuklaşmıştı. Sungil'in kafasını tutmuş ve onun yüzüne bakarken sabit kalabilmek için adeta kendini yere çivilemiş olan Jimin ile göz teması kurmasını sağlamıştı. Jimin zayıf veya itaatkar gözükmek istemiyordu, özellikle böyle bir adamın gözünde.

"O senin felaketin olacak." diye hırladı Sungil, gözleri bilmişçesine bakıyordu.

Jimin'in yüzünün rengi attı.

Jungkook tepki vermedi. "Kesinlikle senin için oldu." Jimin irkilirken Jungkook da Sungil'in üzerindekini tutuşunu bırakmıştı. "Eğer ona dokunmuş bile olsaydın senin vücudundaki her bir kemiği kırar, sonra senin acı içinde ölmeni izler, ardından da kesilmiş vücut parçalarını ailene gönderirdim."

Odadaki diğer bir adama işaret çakmış ve o adam da Sungil'in bacaklarını hemen sandalyeye bağlamıştı.

"Ama, yapmadığın için, seni sadece Jung'lara göndereceğim. Yine de, küçük bir hatırlatıcı bırakacağım ki Yoo'lar seni bulduğunda, eğer bulurlarsa, bilecekler ki Seoul'deki en güçlü aileyi kendilerine düşman olarak edindiler."

Jimin, Sungil'in bağırışları duyulmaya başlandığı anda arkasını dönmüştü. Jungkook ise onun kırık kaburga kemikleri üzerine kendi öldürdüklerinin bir simgesi olan kanlı çiçeği işliyordu.

the lesser evil | jikook [çeviri]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin