the lesser evil | jikook [çeviri]

bölüm üç (3)

yorumlarınıza hastayım ulan
seviyom sizi bebeklerm muah
iyi okumalar!
、、、

Jimin uyandığında kendisini bir arabanın arka koltuğunda bulmuştu. Bağlı veya ağzı tıkalı değildi. Başının arkasında hissettiği hafif sızıyı saymazsa zarar görmemişti de.

Ağzı ve boğazı kurumuştu.

"Tam zamanında uyandın."

Jimin anında dikleşmişti, başı dönüyordu ve görüşü tam olarak netleşmemişti ama yine de daireden kaçmasını engelleyen adamın yüzünü çıkarabilmişti. Jimin'e bulundukları duruma uygun olamayacak kadar parlak bir gülümseme bahşetmişti -sanki az önce onu Seoul'ün en güçlü ailesi için kaçırmamış gibi. Taehyung da bu adamın yanındaydı ama telefonuyla meşguldü, hararetle bir şeyler yazıyordu.

Gecikmeli olarak birden adrenalin yayılmıştı Jimin'in vücuduna. Jimin irkilip etrafındaki yapılara bakmaya başlamıştı. Burası Gangnam'dı.

"Aptalca bir şey yapma, Jimin." dedi Taehyung aşırı tatlı bir tonla, gözlerini telefon ekranından ayırmadan. "Küçük Jihyun'a bir şeyler olsun istemeyiz, değil mi?"

Jimin donmuştu; vücudundan aşağılara, parmak uçlarındaki damarlara kadar bile titrediğini hissetmişti.

Jihyun'u biliyorlar? Bu ailemi bildikleri anlamına geliyor ve Busan'daki evimi ve hatta büyük ihtimalle tüm hayatımı.

"Aman tanrım." Jimin kapı koluna asılmıştı ama kilitliydi. Oturduğu yerde dönüyor, kullanabileceği herhangi bir silah niyeti gören bir şey arıyordu. Ama bulabildiği tek şey eğleniyormuş gibi gözüken Taehyung'un ona doğrulttuğu silah olmuştu.

"Durdur şunu. Sinirimi bozuyorsun." Taehyung sıkıntıyla nefes vermişti. "Ayrıca çeneni kapayıp dediklerimizi yaparsan kötü hiçbir şey olmayacak."

Jimin ona kötü kötü bakmaya başlamıştı. Korkunun yerini kızgınlık alıyordu şimdi de. "Polis bunu öğrenecek." Eninde sonunda Memur Ji ve Kang bu durumu fark edeceklerdi, sonuçta, her üç günde bir onlara bilgi aktarması gerekiyordu. Ondan haber alamadıklarında bir şeylerin ters gittiğini anlayacaklardı. Jimin iyi olacaktı.

"Tabi ki öğrenecekler." Taehyung alayla oflamıştı, yüzünde Jimin'in söylediği şeye inanamazmış gibi bir ifade vardı. "Ve sana garanti edebilirim, buna karşılık hiçbir şey yapamayacaklar."

、、、
bu şey yaşayan s e k s