bölüm on dokuz (19)

4.3K 426 134
                                    

Şüpheli gözüken adamı üçüncü görüşünün ardından Jimin'in cesareti kırılma noktasına yaklaşmıştı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Şüpheli gözüken adamı üçüncü görüşünün ardından Jimin'in cesareti kırılma noktasına yaklaşmıştı.

"Onu yeniden gördüm. Beni takip ettiğini düşünüyorum." dedi Jimin çaresizce. Bu durumu daha fazla kaldıramadığı için iki dedektifle görüşme ayarlatmıştı. O adamı işe giderken yine görmüştü. Bu artık bir tesadüf olamazdı. Her seferinde Jimin'e ürkütücü bir şekilde bakıyor ve Jimin'in onun varlığını fark etmesinden gram rahatsız olmuşa benzemiyordu.

"İşte, şüpheli olabilecek olası bazı kişileri topladık." Memur Kang ona tableti uzatmış ve Jimin de hemen almıştı, bir ad istiyordu.

Birbirinden farklı, bazıları bulanık ve net görünemeyen birkaç fotoğrafı geçmişti ama bunlardan hiçbirisi aradığı kişi değildi.

"Onun karşısına çıkmayı denedin mi?" diye sordu Memur Ji, sanki Jimin bu adamdan korkmuyormuş gibi.

Jimin ona korkmuş ve açıkça alınmış bir bakış atmıştı. "Ne? O bir mafya ise tabi ki istemiyorum."

Memur Ji sadece omuz silkmişti. "Belki sana bilgi verebilir. Sadece öneride bulunuyorum."

Sikeyim, ne.

"Bunların içinde yok." diye hoşnutsuzca söyledikten sonra tableti geri uzattı Jimin. Ellerini dizlerinin arasında birleştirmiş ve parka bir gözatmıştı. Taksi tutmuş, ardından inip biraz dolanıp yeniden taksi tutarak buraya gelmişti. Takip edilmeme konusunda bugün ekstra dikkatli olmuştu.

"Tamam. Aramaya devam edeceğiz." demişti Memur Ji ama dikkatinin başka yerlerde olduğu çok belliydi. Liste belirgin bir şekilde hızlıca hazırlanmıştı- önüne koydukları insanların tanımladığı kişiyle uzaktan yakından alakası bile yoktu.

Lanet olası piçler.

"Jungkook bir şey dedi mi?" diye sordu Memur Kang.

"Sanmıyorum. Şüpheleniyormuş gibi durmuyor." diye cevapladı Jimin. Jungkook her zamanki gibiydi, hatta, normalden daha ince ve nazikti.

"Siz ikiniz yakınlaşıyor gibi duruyorsunuz." diye mırıldandı Memur Ji, gözleri incelermişçesine bakıyordu.

Jimin kullandığı tonu sevmemişti. "Yani? Yapmamı istediğiniz şey buydu, değil mi?"

Memur Ji kabul ettiğini belli edercesine başıyla onaylamış ve suratını buruşturarak Kang'a dönmüştü. "Jungkook seninle bu kadar uzun zaman kaldığına göre iyi bir sikiş olmalısın."

Jimin sanki karnına bir yumruk yemiş gibi hissetmişti. Vücudundan yukarı iğrenti hissi yükselmişti. Ne? İki memur da ona affetmeyen yüz ifadeleriyle bakıyorlardı. "Par..don?"

"Bazı duyumlar aldık, sana oldukça tatlı davranmaya başlamış." diye ağzından zehir dökercesine konuşmuştu Memur Ji, "Sadece kime çalıştığını unutma."

"Size çalışmıyorum-"

Memur Kang Jimin'in bileğini kavramış ve Jimin'in uygulanan baskıdan irkilmesine neden olmuştu. Her zaman Kang'a Ji'den daha fazla güvenmiş olduğundan bu ihanete uğramış gibi hissettirmişti. Sanki kullanılıyormuş gibi hissediyordu. "Jungkook bir pislik. Sevme kabiliyeti yok onun."

Jimin elini Kang'ın tutuşundan kurtarmaya çalışmış ama tutuşu çok sıkı olduğundan başarılı olamamıştı. Nefesi kısa aralıklarla dışarı çıkıyordu. "Onu sevmiyorum. Sadece sizin istediğiniz şeyi yapıyorum. Kim sizi böyle saçmalıklarla dolduruyor?" Arada oluşan sessiz duraksama Jimin'in çenesini kasmasına sebep olmuştu. "Apartmanıma böcek mi yerleştirdiniz? Beni mi dinliyorsunuz?" Özgürlüğünün üstüne bir de özel hayat gizliliğini mi almışlardı elinden?

Memur Kang bileğini serbest bırakmıştı. "Hayır. Birkaç tane gizli çalışan polisimiz var. Wu ailesinin içindeler. Wu'larla ilgili Jungkook'tan herhangi bir şey duyarsan hemen bize söylüyorsun. Bu operasyonun üzerinde yıllardır çalışıyoruz."

Wu ailesi? Jimin çenesini kasarken sırf inadına sessiz kalmak istemişti. "Onlar hakkında hiçbir şey duymadım."

"Sadece küçük ailelerle iletişime geçtiler ama bir şeyler konuşuyorlar. Biz sen ve Jungkook'u duyduysak demek ki onlar da duymuştur." Memur Ji, sanki Jimin'i bu işe zorla sokan kendisi değilmiş gibi ona aşağılayıcı, küçümseyen ve alaylı bir sırıtış vermişti. "Sen çeneni kapayıp onun önünde eğilmeye devam et."

Jimin kızarmış derisini ovalarken aynı zamanda dişlerini de sıkıyordu, kanı sinirle fokur fokur kaynamaya başlamıştı. Hiçbir zaman polislerin yanında güvende hissetmemişti çünkü gözlemlediği kadarıyla yasalara olan bağlılıkları istedikleri gibi değişebiliyordu ama eğer işler ters giderse korunacağı garantisi onu bu zamana kadar biraz olsun rahatlatmıştı, onlar için önemliydi sonuçta. Ama şimdi ait olduğu yer bir kez daha hatırlatılmıştı- o bir objeydi (yn: yani efe), onların amaçlarına ulaşabilmesi için bir güvence. Ne arkası sağlam ne de değer görüyormuş gibi hissediyordu. Bu durum Jimin'in rütbelerini bir silah gibi kullanarak ona daha başka neler yapabileceklerini sorgulamasına neden olmuştu. Bugün için yeterince katlanmıştı.

"Siktir git." diye tıslarcasına konuştu Jimin banktan kalkarken.

"Hey-"

"Bana bir kez daha dokunursan Jungkook'a her şeyi anlatırım." diye çıkıştı, elleri yumruk şeklini almışlardı. "Eğer bana düşündüğünüz kadar tatlı yaklaşıyorsa o zaman belki beni affedebilir ama kesinlikle sizin peşinizden gelecektir. Bana bu çirkin operasyonunuz için ihtiyacınız var. Şimdi siktirin gidin."








uzun zaman oldu gençler hi
i'm back.

jimin babaya yanlış yapmayacaklardı lol

beni twitterdan takip edin thanks bye (@kthowt)

the lesser evil | jikook [çeviri]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin