bölüm on üç (13)

5.3K 512 184
                                    

"Bugün oldukça sessizsin

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"Bugün oldukça sessizsin." dedi Jungkook, Jimin'in boynuna doğru.

Jimin ocağı kapattı. Ji ve Kang ile yaptığı son konuşmadan sonra aklı oraya takılı kalmıştı. "Yemek yapıyorum."

"Bu aşırı ailemsi." Jimin otomatikman iki tane tabağa uzanırken Jungkook araya yorumunu sıkıştırmıştı.

"Oh." Neden şu anda yüzüne tokat yemiş gibi hissettiğini bilmiyordu. Jungkook her zaman sadece seks için gelirdi, neden daha farklı bir şey beklediğini bilmiyordu. Jimin pirinci, salamuralanmış sebzeleri ve kendi yapımı yumurta rollarını porsiyonlara bölmeye vererek dikkatini dağıtmaya çalışmıştı. İkinci tabağa uzanırken tereddüt etmişti. "Sen.. Sen de yiyecek misin?"

Jungkook ona bakmıştı. "Tabi." Gülümsememeye çalışıyormuş gibi görünüyordu. Jimin'in göğsüne sıcak bir his yayılmıştı..

Koltuğa oturup televizyonu açmış ve sesi duyulabileceğinden emin olduğu seviyeye kadar kısmıştı. Akşam haberleriydi. Jungkook da birkaç dakika sonra Jimin'in yanına oturdu, elinde viski dolu bir bardak vardı. Geçen hafta yeni bir şişe almıştı -güzel ve pahalı olanlarından- çünkü Jimin'in elinde bulundurduğu görünüşe göre standartlarına uymuyormuş.

Sıkıcı, rastgele politik haberlerin dışında birkaç tane de yurtdışı haberi yayımlanmıştı. Hala ikisinin arasında garip bir gerilim vardı, birbirine karşı olan güvensizlikleri. Ama onun dışında hala aralarında başka bir şey daha vardı -normal bir his, ilgi.

"Bazen seni bir daha görüp göremeyeceğimi merak ediyorum." Jimin mırıldandı. "Yani, tutuklanırsan veya öyle ona benzer bir şey, bilmiyorum."

Jungkook durmuştu, chopstickleri tabağın üzerine bırakmıştı. "İşim genellikle bunun için fazla temiz. Polis bu yeraltı işlerinde haber çıkmasına pek izin vermez -ellerine ipucu veriyor."

Jimin yutkundu, böyle şeyleri duymaya bir gün alışıp alışamayacağından emin değildi. Özellikle de Jungkook'un böyle bir şeyi bu kadar düşünmeden söylemesine.

"Ne yapıyorsun? Yani, illegal olan kısmını kastediyorum."

Jimin'den gelen soruya karşı Jungkook'un yüzü ifadesiz kalmıştı. Çalışılmış bir tepki olmalıydı. "Neden bilmek istiyorsun?" diye sordu sakince.

Jimin içindeki yemeğin çoğu bitmiş olan tabağını sığ masaya koydu. Elleri nemliydi ve kalbi hızlı atıyordu. İnce bir buz tabakasının üzerindeymiş gibi hissediyordu. Jungkook ile ne kadar yakınlaşırlarsa yakınlaşsınlar, bu gibi zamanlarda kiminle konuştuğunu unutamıyordu.

"Senin için endişeleniyorum."

Jungkook'un bakışları yumuşamıştı. Jimin, kendisinin Jungkook'un zayıf noktası olduğunu biliyordu -ikidebir geri gelmesinden ve başlangıçtaki tutumunun her ziyaret sonrası değişmesinden anlaşılabilecek bir şeydi buydu. Artık kullandığı ton çok kaba değildi ve ona o zamanki gibi göz korkutucu bakışlar atmıyordu.

Bundan faydalanmak ve onu manipüle etmek yanlış hissettiriyordu. Ama Memur Ji ve Kang kendisinden bilgi getirmesini bekliyorlardı ve Jimin de bunu yapmak zorundaydı.

"Seni bir daha göremeyeceğimden korkuyorum." diye ekledi Jimin. Sesi fazla dürüst geliyordu. Gerçekten tam olarak ne rolü yapması gerekiyordu?

"Böyle boktan şeyler söyleme." Jungkook azıcık kızmış gibiydi. Jimin'i öpmek için uzanmıştı, tadı pahalı bir viski gibiydi.

Jimin kollarını geniş omuzlara sardıktan hemen sonra Jungkook'un onu efor sarfetmeden soktuğu transtan ani bir şekilde çıkmıştı. Konsantre ol.

"Bana haber verecek misin -ah -tehlikeli bir şey yapmadan önce?" Jimin yüzünü Jungkook'un boyun girintisine gömmüştü, dudakları göğsünden uzanan dövmenin görünen kısımları üzerinde dolanıyordu.

"Bu seni daha da endişelendirmez mi?" Jungkook, Jimin'in gömleğinin düğmelerini açmaya başlamıştı, parmakları hızlı ve hünerli çalışıyordu.

"Belki de.. Ama en azından ziyaret etmezsen bir şeyler olduğunu bileceğim. Bu sayede her seferinde seni çaresizce beklememe gerek kalmayacak." Jimin zorlukla söyleyebilmişti. Siktir, sesi çok kuruydu.

Jungkook, Jimin'in kaburga çıkıntılarını öperken aynı zamanda da sanki sözlerini düşünüyordu. "Bu hiç mantıklı değil."

Jimin yüzünün alev alışını hissetmişti. Bunu önceden planlamıştı ama iş sözcükleri söylemeye gelince hepsi ağzından yanlış çıkmıştı. "Ben sadece.. bilmek istiyorum. Çünkü.. ben bilmiyorum. Sadece istiyorum."

Yalanımı görecek, siktir.

Jungkook parmaklarını kendisi tarafından oraya konulan geçmeye başlamış, eski izlerin üzerinde dolaştırıyordu. Yaraları öpüyor, aynı zamanda da düşünüyordu. Jimin tam yakalanma kaygısının kendisine fazla geldiği sırada ona boşvermesini söyleyecekti ki Jungkook razı olmuştu.

"Yarın birkaç anlaşma işi olacak. Kim ailesiyle. Sorun çıkacağını sanmıyorum ama."

Jimin donmuştu, Jungkook ona gerçekten söylediği için yarı afallamıştı.

"Beni bekleyecek misin, taç yaprağı?" Jungkook sırıtarak Jimin'i kucağına çekmişti. Yemekler çoktan unutulmuştu bile. (yn: jungkook kalp krizi sebebisin.)

Jungkook'un bakışlarında bir sıcaklık vardı. Jimin'in kalbi acıyordu. Başıyla onaylamıştı, bir anda utanmış hissediyordu.

"Bu gece kalacak mısın?" diye sordu Jimin, ellerini Jungkook'un göğsünde gezdirirken. Kusursuz kasları şimdi artık parmakları arasında tanıdık hale gelmişlerdi.

"Bu gece değil." diye cevap vermişti Jungkook, dudakları Jimin'in göğüs ucuna kenetlenmiş, dili yuvarlak ucu etrafında dönüyordu.

Jimin inlemişti, kırık ve kaybolmuş bir sesle. Hayal kırıklığını hissedecek zamanı bulamamıştı.

Gecenin geç saatlerinde Memur Kang'a aldığı bilgiyi mesajla göndermişti. Mekanı öğrenememişti ama umuyordu ki onu da kendileri çözebilirlerdi.

Jimin sabahın 2'sine kadar uyanık kalmıştı, sağa sola dönüyor, kendini bir o yana bir bu yana fırlatıyordu. Ve cidden kendini lanet bir şekilde iğrenç hissediyordu.

、、、
yorum yorum yorum yorum yorum yorum yorum yorum yorum yorum yorum yorum yorum yorum yorum yorum yorum yorum yorum yorum yorum yorum yorum yorum istiyorum.

the lesser evil | jikook [çeviri]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin