"Biraz daha bekle. Sessizliği dinle, eşsizliği izle."dedim isaret parmagimi onun dudaklarina bastirarak.

"Peki öyle olsun bakalım"dedi parmağımıın ucuna kavurucu bir öpücük hediye ederek.

Rengarenk çiçeklerin arasından gidip büyükce bir ağacın dibinde oturduk. Sırtımızı yaslayıp nefeslerimizin birbirine karışmasına izin verdik.
Gözlerimizi kapatarak kalp atışlarımızı dinledik. Vuslatı yaşadık adeta en başından.

Bu huzurlu kollarda biraz daha kalırsam eğer uykuya yenik düşeceğimi bildiğim için konuyu açmaya karar verdim.

"Bu tepe. ..... tepesi."dedim.

Konuşmaya başladığımı anlayınca pür dikkat dinlemeye başladı beni.

"Annemin babama sevdiğini itiraf ettiği tepe. Annemi o zamanlar bir başkasına vermişlerdi fakat annem ile babam birbirlerini deli gibi seviyorlar. Babam buraya bir düğüne geldiğinde görmüştü annemi ve o zaman vurulmuştu ona. Tabi annem de babam da günah deyip hiç konuşmamışlardı. Içlerinde büyütüp büyütüp kalplerini alevlemişlerdi sadece ama kader işte onları buluşturdu. Annemin bir başkasına verildiğini duyan babam bunu kendisine yediremedi ve taa Istanbul'dan yola çıkıp geldi annemi istemeye. E annem de nişanlı bunlar bir kavgaya tutuşur ki herkes duyar. Fakat annemin nişanlandığı adamında bir sevdiği varmista o zaman onunla arası bozulduğu için annemi istemeyi kabul etmiş. O adamla sevdiği kadının arası düzelince adam nişanı atmış annem ile babam nişanlamışlar. Fakat annem nazlı kadın asla babama onu sevdiğini söylememiş. Ta ki yağmurlu bir güne kadar. Annem artık imam nikahlı eşi olduğu icin içi rahat ve babamı bu tepeye çağırır onalr tam konuşacağı zaman bir yağmur başlamış yağmaya. Annem tam o esnada söylemiş babama onu sevdiğini. "Adam"demis "sen kalbime giren ilk ve tek isimsin. Yüreğime dokunan ilk adamsin. Yağmurunda islandigim ilk aşkımsın"demiş."

Evet aynen böyle olmuştu onların aşk hikayesi. Ben de belki onların ki kadar Uzun ve huzurlu sürer diye burayı tercih etmiştim sevdiğimi kelimelerle taçlandırmak için.

Heyecanımdan yerimde duramayıp ayağa kalktıgımda Ates'te ayağa kalkıp gözlerime baktı. "Hadi sen de söyle"der gibi bir hali vardı. Içi içini yiyordu biliyordum. Hissediyorum çünkü. Nasıl sabırsızlandığını kalp atışlarından duyabiliyordum.

Hava kararmaya yüz tutmuştu, güneş tepenin altına yavaş yavaş kayarken yalnız birkaç kızıl ışın bırakmıştı kendinen geriye bize. Bulutlar bir yerde toplanmaya başladı aniden, inceden bir yağmur ciselenmeye başladı gökyüzünde. Bulutlar cimrice damlatti damlalarını üzerimize, ağır ağır, ince ince, yavaş yavaş...

Etrafı kızıl bir renk kaplamaya başladıkça kalbimde fırtınalar kopmaya başlıyordu. Kahverengi gözleri daha bir yakıcıydı şimdi, daha keskin... Dudakları daha sıcak göründü gözlerime...

Bulutlar cimriliği bir kenara bırakarak daha hızlı ve daha cok akmaya başladı üzerimize. Yağmur toprağa düşünce tüm dertlerini unuttu sanki, o an yaşadıkları vuslattan olsa gerek ortalığı toprak kokusu aldı, burnumdan geçerek yüreğime doldu o acı koku. Kurak değildi buranın toprağı ama hasretti yine yağmuruna, özlüyor seviyordu. Kavuşunca hapsetti damlalarını içine, ilmek ilmek işledi yüreğine.

Yağmur toprağa karıştı ama ne yağmur yok oldu ne de toprak kokuları aldi tüm şehr-i, mest etti yürekleri. Tıpkı Ateş ve Su gibi.
Ateş Su'ya düştü ama ne Su buhar oldu ne de Ateş ateşini söndürdü. Aşkları tüm şehr-i yaktı, sevdaları dillere dolandı. Yani dolanacak... El ele ölüme bile gidecek olan bizler tüm yüreklerde olacağız.

"Seninle ıslanmak çok güzel"

"Seninle üşümek çok güzel"diye fısıldadım bende kulağına.

"Bugünü hiç unutmayacağım biliyor musun?"

"Ben de seninle geçen hiçbir günü unutmayacağım"dedi sıcak bakışlarıyla kalbimi eriterek.

"Fazla mükemmellikten kirilacaksin"

"Fazla masumluktan yok olacaksın"

Yine biz sustuk, yine gözlerimiz konuştu. Acaba gözlerimin "seni seviyorum"diye haykırışını duyuyor muydu? Çünkü ben onun "seni asla bırakmayacağım"bakışlarını görüyordum.

"Keşke gözlerinin söylediği şeyi dilinde söylese de bende huzura etsem artık melegim"

Hava kararmış olabilirdi ama havanın şu an ki kırmızı rengimden farkı olmadığını hissedebiliyordum.

"Ben"dedim gözlerime daha içten bakarak "gözlerimle ne anlatıyorum ki?"

"Yapma artık meleğim. Benk sevdiğini söylediğini duymaya ihtiyacım var"

"Ya sevmiyorsam"

"Gözlerin mi yalancı"

"Değil"

"Kalbin mi yalancı"

"Asla"

"O zaman sen kocanı seviyorsun"

"O zaman ben kocamı seviyorum"dedim son olarak. Yüzünden akan yaşlara aldırmadan alnımı alnına dayayıp gözlerimi gözlerinde hapsettim.
Karnımda ki duman kelebekler hareke geçmiş içimde pır pır etmeye başladılar. Güneş gittikçe batıyor yeryüzü daha da kızıllaşıyordu. Nefesini yüzümde hissettim, tenimi okşamaya başladı sıcak buharı.

"Seni seviyorum meleğim. Seni seviyorum seni seviyorum" sesi gittikçe fısıldaşmaya dönüştü. Işte şu an Ates'le gerçek bir aile olduk. Ben o ve aşkımızla...

GİRİFT(TAMAMLANDI)#WATTYS2020#Dove le storie prendono vita. Scoprilo ora