finale part one: schadenfreude

1.1K 86 240
                                    


Steve kaybolmadan iki gün önce

Tony

"Aşkım?" Tony duyduğu sese karşı biraz kıpırdandıktan sonra sağ omzunda hissettiği sıcaklık ile doğruldu. Az önce işittiği ses tonu barizdi, şu anda ensesine temas eden yumuşaklık da barizdi, Tony özlediği huzuru kısa süreli olsa da bulmuştu.

Tony sese yanıt vermedi, içine yerleşmiş huzur öylesine yoğundu ki şu zamana kadar ne gözünü açmıştı ne de ağzından bir kelime çıkmıştı. Böylece saniyeler geçtikten sonra, Steve'in dudakları Tony'nin ensesine hafif bir rüzgarın verdiği his gibi dokundu.

"Bu bir mucize biliyorsun değil mi?" dedi, Tony sevgilisinin kokusunu içine çekerek. Steve buna karşı gülümsedi, o da sessizliği seçmişti ama gülümsemesi fazlasıyla hissedilebilirdi. Bu yüzden Tony sevgilisine karşılık olarak minik bir tebessüm verdi.

Tony biraz sonra mırıldandı, "Teninin bu kadar sıcak olmasının normal olduğunu sanmıyorum." Steve duyduklarına karşı yattığı yerden doğruldu ve yüzüstü bir pozisyon alıp, sol elini Tony'nin göğsüne koydu. Dudaklarından ihtiyaç dolu bir ton çıktı, "Senin için."

Tony buna güldükten sonra dudaklarını Steve ile buluşturdu. Fakat özlemden de kaynaklanıyor olsa gerek, Tony sevgilisinin dudağını ısırmadan edemedi. Biraz sonra Steve hızla kendini ayırdı ve Tony şaşkınlık içerisindeyken merakla sordu, "Neden bana bakmıyorsun?"

Tony bu sorunun yanıtını bilmiyordu, neden gözlerini açmadığı hakkında en ufak bilgiye sahip değildi. Sadece güneşin yeni doğduğu bu zamanlarda Steve'i hissetmekten başka hiçbir derdi yoktu. Bu yüzden Tony hala gözlerini açmayarak, "Gerek olduğunu sanmıyorum." diye yanıtladı.

"Var." dedi, Steve. Sesi o kadar kararlı çıkmıştı ki Tony aniden gelen bu öfkenin kaynağını çözemedi. Tony kaşlarını istemsizce çattığında Steve ekledi, "Bana bakman gerek. Çünkü seni özledim." Tony gözünü açmamaya devam ederken, Steve'in sol eli hala Tony'nin bedeninde dolanıyordu. En sonunda sarışın sessizliğe karşı başını yine Tony'nin boynunda gizledi.

Tony, "Güneş doğuyor." diyerek mırıldandı. Steve'den bir yanıt gelmedi ve Tony huzur dolu bir nefes çekerek devam etti, "Hatırlar mısın, eskiden güneşin doğuşunu görene kadar sevişirdik." Steve buna kıkırdadığında Tony sadece gülümsedi. Az önce duyduğu ses hayatında duyduğu en güzel sesti.

"Şu an nasıl hissediyorsun?" dedi, Steve. Tony bu hissi kelimelerle anlatamayacağını biliyordu, bu yüzden en mantıklı şekilde yanıtladı, "O zamanlar ki gibi. İçimde öyle güzel bir his var."

Steve buna içtenlikle gülümsediğinde Tony'nin teni karıncalanmaya başlamıştı. Ellerini Steve'in yumuşak saçlarında gezdirdi. Düşünmeden edemedi, neden Steve hakkındaki her şey bu kadar güzel ve göz kamaştırıcı olmak zorundaydı?

Tony, "Seni kaybedeceğimden deli gibi korktum." dedi ve Steve başını Stark'ın boynuna daha çok gizledi. En sonunda Steve'den boğuk bir ses çıktı, "Seni çok seviyorum."

"Ben de." dedi, Tony. Bunu o kadar hızlı ve kesin söylemişti ki Steve'in, içtenliğine inanmaması gibi bir durum söz konusu olamazdı. Tony, Steve'i öpmeye başladığında bir gürültü duydu. Bu ses anlamayacağı kadar boğuk olduğu için ancak gürültü adını alabilirdi. Fakat Steve bu gürültüyle aniden ayaklandı ve endişeyle, "Gitmem gerek." dedi. Bu çok hızlı olduğundan Tony en başta durumu idrak edemedi ve şok içinde sordu, "Ne?"

"Özür dilerim, gitmem gerek." dedi, bir daha Steve. Böylece Tony gözlerini açıp, Steve'in bileğini tutabildi. Fakat Tony gözlerini açtığında her şeyin sandığından daha farklı olduğunu fark etti, en başta Steve farklıydı. Mutlu olduğuna emin olduğu kişinin gözlerinin etrafı kıpkırmızıydı. Yüzü soluklaşmıştı ve adeta acı çektiğini bağıran bir hali vardı. Tony dehşet içinde kaldığında Steve kolunu kendisine çekti ve mırıldandı, "Sana bakman gerektiğini söylemiştim."

𝘣𝘦𝘳𝘦𝘢𝘷𝘦𝘮𝘦𝘯𝘵 ∝ 𝘴𝘵𝘰𝘯𝘺Where stories live. Discover now