0.4

1.2K 102 21
                                    

gün 5

Tony yine bir günü bitirmişti.
Yine Steve yoktu.
Hiçbir şekilde haber alamıyordu.
Artık dayanamayacak gibi hissediyor, ne yapması gerektiğini bilmiyordu.
Hiçbir şekilde.

"Tony?" Natasha'nın seslenmesiyle Tony yattığı yerden doğrulup odasının kapısını açtı. Natasha bezginlikle karşısında durunca Tony zoraki bir gülümseme takınmak zorunda kalmıştı.

"Clint ile kavga ettik, yine." Tony bunun üzerine seslice yutkundu, onların ilişkisi hep sorunlu olmuştu zaten. Yine de kendini bozmayarak teselli vermeye çalıştı, "Nat, biliyorsun. Bazen her ilişkide yolunda gitmeyen şeyler olabiliyor." Natasha yatağa iç çekerek oturduğunda Tony duvara yaslandı. Kimsenin derdini çekmek istemiyordu. Ama ilgili gibi yaptı. Natasha iç çekerek konuştu,

"Bazen Steve'i özlüyorum. Eski halini yani. İlişkiler hakkında hep bir fikirleri olurdu, iyi teselli verirdi, iyi bir sırdaştı. Mutlu olduğunda tüm dünyayı mutlu edebilirdi, ama çoğu zaman olmadı." Tony sevdiği adamı biliyordu, onu sevdiği halde kalabilmesi için tüm servetini verebilirdi. Natasha, Tony'nin sessizliğini görünce devam etti, "Merak ediyorum. Yanlış anlama ama neden Steve'i hiç aramadın? Onu kafandan atamadığına eminim." dediğinde Tony asla yanıtını bilmediği bir soruyla karşılaştı.

Galiba korkmuştu.
Steve'den asla kafasından çıkmayacak sözler duymaktan deli gibi korkmuştu.

"Benimle yeniden olmayacağını biliyordum." Natasha bunun üzerine yavaşça kafasını salladı. Klasik Tony yalanları.

"Seni beklemişti." Tony duyduğu şey üzerine gözlerini kapattı, işte bunlar duymak istemediği şeylerdi.

"Tony...sana bir şey sormam gerek." Tony gözlerini açıp karşısındaki kadına baktığında gözlerindeki endişeyi gördü. "Steve ilk intiharından birkaç gün önce nasıl davranıyordu? Veya intihar günü." Tony istemsizce sinirlendiğini hissetti, sadece hayatında derin iz bırakmış bir şeyden bahsetmek can yakıcıydı.

4 yıl önce

intihardan bir gün önce

Tony gecenin bilmem kaçında eve geldiği için Steve'in onu öldüreceğinden emindi. Evden içeri girdiğinde Steve'in uyumuş olmasını beklemiyordu.
Hiçbir hareket yoktu.

Yavaşça odanın kapısını araladığında Steve'in yatakta öylesine uzandığını gördü. Dalmış gibiydi ama gözleri tek bir noktaya odaklanmış ve Tony'ye göre bu robot duruşu gibi bir şeye benziyordu. Tony Steve'i son günlerde hep böyle görüyordu. Sessiz, arada sinirli ve uyumsuz.
Neden böyleydi ki?

"Hey?" Tony, Steve'e yavaşça seslendi ama Steve'den bir tepki gelmemişti. Hala odaklandığı yere bakıyordu. Duymamıştı?
"Steve, ben geldim." Steve yavaşça kafasını Tony'ye çevirdiğinde gülümsememişti bile, yaptığı tek şey yavaşça kafasını sallamaktı. Tony hayretle kaşlarını çattı, yavaşça Steve'in yanına oturduğunda Steve hala aynıydı.

"Sorun ne?" dediğinde Steve ilk dakikalar yanıt vermese de Tony'nin sıkkınlıkla iç çektiğini görünce biraz gülümsemekten zarar gelmeyeceğine inandı.
Ama yapamamıştı.
"Bir sorun yok, Tony. Sadece... yoruldum." Tony buna karşın anladığını belirtircesine kafasını eğdiğinde, Steve bir şeyler söylemek istedi ama onu bile yapamadı.
Belki de en iyisi ayrılmalarıydı.
Tony daha az üzülürdü.

"Ben...geç kalmak istemedim ama aksilikler-" Steve mazeret duymaktan sıkılmıştı, dinlemek istemiyordu. Lafını yavaşça kesti, "Sorun değil." Tony bunun üzerine sadece sustu. Steve ile yine soğuk bir dönemden geçiyorlardı ve konuşmanın da pek anlamı olmadığına inandı. Zaten iki gün önce tartıştıkları için araları berbattı, Tony daha fazla üstelemek istemiyordu. Steve'in hali biraz endişe vericiydi ama Tony kendini bunun geçici bir bunalım olduğuna inandırmıştı. Diğer seçeneği düşünmek pek istemiyordu.

𝘣𝘦𝘳𝘦𝘢𝘷𝘦𝘮𝘦𝘯𝘵 ∝ 𝘴𝘵𝘰𝘯𝘺Where stories live. Discover now