1.5

942 67 155
                                    

2017, Aralık

"Hey, Melonie. Umarım benimle konuşabileceğin birkaç dakikan vardır." Melonie duyduğu sese karşı titrek bir nefes alsa da kapıda duran adama bu korkusunu belli etmemeye çalıştı. İçinden bir ses hiç bulaşmadan kapıyı karşısındaki kişinin yüzüne kapamak istiyordu ama en sonunda Melonie oldukça ciddiyetle onu içeri davet edebildi.

"Güzel evmiş." Steve biraz eve, biraz da eşyalara göz gezdirdikten sonra nedensizce Tony'nin kızın bu hayatına hiç girmediğini düşündü. Resim yok. Lüks yok. Ve en önemlisi, bir haftasonu öylesine gelmesine karşın Tony'den hiçbir iz de yoktu. Melonie evini inceleyen adama koyu yeşil gözlerini dikmişti, bir an önce onun buradan gitmesini istiyordu ama Steve konuşmak için oldukça inatçıydı.

"Nasıl hissettiriyor? Diğer kişi olmak. Sen onun için büyük şeyler yaparken, benim yapacağım tek bir çağrımla Tony'nin seni terk edecek olması... Ne yalan söylesem, bazen üzülüyorum." Melonie buna sinirle güldükten sonra ağzından nefret dolu bir tonlama çıktı,

"Nereden öğrendiğini bilmiyorum ama eninde sonunda kaybedeceksin. Tony sadece seni sevdiğini sanıyor, eminim ki doğruyu o da bulacaktır." Esmer kadın, Steve'in bu sözlere karşı delirip sinirden bağırmaya başlayacağını düşünmüştü ama sarışın adamın yaptığı tek şey buna gülümsemek olmuştu. Nedense bu gülümseme, Melonie'ye göre gelebilecek en soğuk ama bir o kadar da alaycı tarzdaydı. En sonunda Steve konuya girdi,

"Bir şeyi anlamanı istiyorum, Tony benim nişanlım ve birbirimizi seviyoruz. İstersen onu sonsuza kadar yanında tut, ciddi anlamda sevgilisi ol, aklına ne geliyorsa... Senin almaya uğraştığın ipleri kendime geri çekmem sadece bir hareketime bakar, inan bana onları kaybettiğini bile anlamazsın." Melonie iddialaşırcasına kaşlarını kaldırdığında Steve ekledi, "Çünkü ikinci kişi olmanın kaderi hep budur."

Melonie mavi gözlere uzun müddet baktıktan sonra boğazının bir süre düğümlesine engel olamadı. Bunu fark eden Steve gözünü çevirmeyerek Melonie'ye meydan okudu ama en sonunda esmer kadından beklenmeyen bir söz çıktı, "Bu güvenin nereden geliyor asla anlamadım. Özellikle, nişanlının ortağıyla yaşadığın şeyden sonra. Bence dikkatli olmalısın."

Steve içten içe bir darbe yediğini hissetti, bir an kımıldamak zor geldi ve içinde bir sürü duygu patlaması yaşandı. Ama yine de dışarıdan bunların hiçbirisi belli olmuyordu. Görünen sadece soğuk, belirtisiz ve ölüyü andıran bir yüzdü. Steve, "Bundan gerçekten korkacağımı mı sandın?" dedi ve Melonie saniyelik bir boşluğa düştü. Nasıl oluyordu bilmiyordu ama bu adamı artık dehşete düşürmek imkansız gibiydi.

"Sanırım bir şeyi hala anlayamıyorsun, Tony'yi benim yanımda tutan şeyin parmağımdaki yüzük olduğunu sanıyor olmalısın. Adına üzüldüm, yine." Steve bir müddet öylece eve bakınmaya devam ederken Melonie karşılık verdi,  "Hadi senin gözünü biraz açayım, Tony benim yanımda daha mutlu. Çünkü istediği her şeyi benden alabiliyor. Ama senden aldığını sanmıyorum."

Steve'e göre bu duyabileceği en berbat sözdü. Yetersizlik. Sarışın adamın başına gelebilecek en kötü düşünceydi. Ama Steve'den hiç etkilenmemişcesine bir ses çıktı,  "Melonie," Melonie sarışın adamın ona yaklaştığını görünce geri adım atmadı ve korkusuzca meydan okudu. Ama Steve belirli bir mesafede durdu ve yüzünde gururlu bir gülümsemeyle konuştu, "Eğer ikimiz de aynı şeyi kastediyorsak bil diye söylüyorum, benimle yarışamazsın. Karşında Amerika duruyor."

Melonie buna bir yanıt veremediğinde Steve gülümsemesini yüzünde korudu ve, "Ne yalan söyleyeyim, evde Tony'ye dair bir iz bulurum sanmıştım. Nişanlımın kusuruna bakma. Bazen çok kaba olabiliyor." diyerek mırıldandı. Melonie ise hala tam olarak yediği laflardan sonra Steve'in neden hala burada bir şey söylemeye çalışarak durduğunu sorguluyordu.

𝘣𝘦𝘳𝘦𝘢𝘷𝘦𝘮𝘦𝘯𝘵 ∝ 𝘴𝘵𝘰𝘯𝘺Where stories live. Discover now