1.9

853 66 142
                                    

2018, Mart

Steve

İki ay, diye iç geçirdi Steve. Tony ile ayrılmamın ardından geçen iki ay.

Steve hala daha acıdır ki, yaşadıklarını bazen kabullenemiyor ve öylece kitlenip kalıyordu. Şimdi ise baharın geliş seslerinin duyulduğu zamanlarda, Steve'in yaptığı tek şey, güzel gözlerinden süzülen birkaç minik damla yaşı etrafa hediye etmekti. Steve olmayan hayatına bu güzel zamanlarda dahi devam edemiyordu, Tony'den o kadar uzakta olmasına karşın sanki yine gece yatağa uzandığında yanına gelecek birini bekliyor oluşu kendisini derinden yaralıyordu.

Steve, Tony'den nefret etmeyi o kadar zamandır denemişti ki, hepsinde de başarısız olduğunu görmesine karşın, hala daha içindeki kıvılcımı sönmeyen öfkenin birikintilerini nefes aldığı her saniye hissedebiliyordu. Steve, Tony olmadan önceki yaşamının berbat olduğunu çok iyi hatırlıyordu, bu yüzden Tony ile tanıştığında ümitsizliklerle dolu olan bu hayatının değişeceği düşüncesi Rogers'a çok iyi gelmişti. Buna inanmıştı da, ta ki yaşananlara kadar.

Tony'yi suçluyorsun, yapma. Steve'in kafasında iç sesi yeniden yankılandığında sarışın adam güldü. Bu doğruydu, hem de hiç olmadığı kadar. Steve, her zaman hastaydı, bununla beraber hastalığını da her zaman aşkından, hayatını tamamıyla beraber geçirmek istediği kişiden saklamıştı. O üzülmesin diye çabalarken, Steve, kendini bir daha asla çıkaramayacağı bir bataklığın içine sürüklediğinin farkında değildi. Her zaman şımarık bir çocuk gibiydin. Bu yüzden belki de hiçbir zaman Tony'ye uygun olamadın.

Steve hızla yatağından kalkıp doğan güneşe baktığında pencereyi açmanın zararı olmadığını düşündü. Sabahın keskin soğukluğu, Steve'in çıplak boynuna sanki bir silahmışcasına vurdu. Böylece sarışın kenardaki sandalyeye kurulup aşağıdaki güzel manzarayı izledi.

Ağaçlar, birkaç kuş sesi ve yeni canlanmaya başlayan çevre, Steve'e etrafın her gece ölüp sabahları yeniden dirildiğini ve sonsuzluğu andıran bir hayatı simgelediğini anlatırdı. Steve bazen tüm her şeyi bırakıp bitkisel hayata girerek öylece kalmak istiyordu ama muhtemelen buna sebep olacak herhangi bir harekette bulunsa, tüm arkadaşları aniden ona parlayacak ve işe yaramaz bir ilgi manyağı olduğu hakkında bitmek bilmeyen suçlamalarda bulunacaklardı.

Steve ilgi delisi olduğunu biliyordu. Kendisinin sevmediği bir özelliğiydi bu, ama ne üzücüdür ki Steve bunun kıskançlıktan kaynaklandığını da gayet iyi anlıyordu. Etrafında ne kadar insan varsa herkesin arkasından konuştuğunu fark etmek, Steve'in oldukça kırıcı ve hassas olmasına neden olmakla, biraz da korunmasız hissettiriyordu. Eğer Tony ile olsaydın, böyle konuşamayacaklarını biliyordun. Onu terk etmemen gerekirdi.

Steve biraz daha düşüncelerinden sıyrıldıktan sonra karar verdi, buradan gitmek istiyorum. Hem de çaresiz adam öylesine kaybolmak istiyordu ki, bir daha onu kimse bulamasın ve sormasın istiyordu. Ama Steve gitse ne değişirdi, işte onu tahmin edemiyordu.

Kalbi bu denli sızlarken dünyanın öbür ucuna gitse ne değişirdi ki?

Tony'ye ihtiyacın var.

"Hayır!" dedi, Steve. Sesler o kadar yükselmişti ki artık bir o kadar sessiz olan odaya karşın kendi iç sesiyle konuşmayı bırakıp acı veren tonu odayı doldurmuştu.

Aslına kalırsa, Steve Tony'nin Melonie ile resmen beraber olduğunu öğreneli de birkaç hafta oluyordu. Steve o kadının öylesine gelip çorba olmuş hayatını daha da karıştıracağına inanamamıştı, güçsüz ve bir vasfı olmayan kızın elinden öylece Tony'yi aldığını düşünmek Steve'in midesini bulandırıyordu.

𝘣𝘦𝘳𝘦𝘢𝘷𝘦𝘮𝘦𝘯𝘵 ∝ 𝘴𝘵𝘰𝘯𝘺Where stories live. Discover now