Ya Öğrenirse

3.3K 232 28
                                    

Selamlar :)

Keyifli okumalar...

***

Sonunda bitmişti. Bize acımadan acıların en büyüğünü yaşatan şerefsizi yeryüzünden aynı acılarla silmiştim. Sonrada içimde bunca zaman biriktirdiğim gözyaşlarımı özgürlüğüne kavuşturmuştum. Sırf o gün Sinem o acıları yaşamasın diye kendimden bile geçmeye razıyken, bugün onun acısını dindirdiğim için kendimle gurur duyuyordum. Sırtımdaki yaram sızlamaya başlamıştı. Ama çektiğim hiçbir acı önemli değildi gözümde. Şimdi içim daha huzurluydu.

O gün nasıl anlatırdı bilmiyorum ama yaşadığım en acı tecrübeydi diyebilirim. Babamdan ve diğer güçlerden aldığım güvenle önüme kim çıkarsa çıksın acımadan devirdiğim bir zamanda, bölgeleri sahiplenen diğer mafya bozuntuların fazla gözüne batmış olmalıyım ki, tek olduğum bir gün tuzağa düşürülmüştüm. Yalnız kalmama izin vermeyen Sertaç'ı bile yanımdan uzaklaştırmayı başarmışlardı. Öyle bir dikkatimizi dağıtmışlardı ki hala daha nasıl olup da öyle bir tufaya nasıl düştük akıl sır erdiremezdik.

Tanrı değildim hiçbir şeye gücüm yetmezdi. Ne kimseyi yaratabilirdim ne de kaderini değiştirebilirdim ama benim yüzümden birçok insanın kaderi değişirdi. Değişmişti de... Bunu da en acı şekilde öğrenmiştim. Eric'in eski bir fabrikada günler boyunca süren öldürmeyen ama çokça süründüren işkencelerine maruz kalmıştım. Belki tacizine uğramamıştım lakin bozuk olan psikolojimin iyice içine sıçıp bırakmıştı. Bir kadının, hatta bedenini yeni yeni tanıyan bir genç kadının izni olmadan bedenine dokunulması kadar acı verici bir şey olamazdı. Demir bir çarkın üzerinde ellerin kolların zincirle bağlı, çırılçıplak bir halde işkence görmekse en ağırıydı. Bedeninden silinmeyen kırbaç izleri, bıçak yaraları gecelerce süregelen kabustan başka bir şey olmuyordu.

Kaç gün sonra bulundum ya da Sinem beni nasıl buldu bilmiyorum ama o da Eric denen şerefsizden kurtulamamış tuzağa düşmüştü. Lanetli gibi çevremde kim varsa zarar veriyordum. O kız o gün oraya beni kurtaracağını düşünerek Sertaç'tan habersiz gelmeseydi şimdi çok farklı bir halde olabilirdik. Olabilir miydik onu da bilmiyorum ama mutlu olacağımız kesindi.

Sevgilisinin bile dokunmasından korkan bir kadın nasıl beni kurtarmak için ölürdü ona şahit olmuştum ve ettiğim duaların, bedduaların, yakarışlarımın haddi hesabı yoktu. En ağır sınavlardan geçtiğimi düşünen ben, o boş fabrikada gözlerim önünde bir kadının hayallerinin yıkılışına, canından oluşuna şahit olurken, çektiğim acıların boş, yaşadıklarımın geçici olduğunu çok iyi anlamıştım. Gözümün önünde defalarca tecavüze uğrayan kadına yardım edemediğim için çırpınırken, zincirlerin derimi keserek etime saplanmasını da kan revan içinde kalmakta gözüme gelmemişti. Hayatım boyunca bir kere bile yalvarmayan ben, saatlerce sesim kısılana kadar yalvarmıştım. Yeter ki ona dokunmasındı da ben önemli değildim. Ama ne yalvarmalarım kar etmişti ne haykırmalarım...

Ulan nasıl anlatayım... Nasıl anlatayım Sertaç'ın bizi o halde bulduğu anı, nasıl çırpındığını, deliye döndüğünü, sevdiği kadınının ölmüş olduğunun farkına varamadan, çıplak bedenini örtmeye çalıştığını, diğer yanda kardeşim dediği kadının çıplak bedenini örtmek için ikimiz arasında dakikalarca mekik dokuduğunu, kabul etmek istemediği gerçeği öteledikçe çılgına döndüğünü nasıl sözlere dökeyim. Hangi birine yanayım...

Neden acımasızsın diye soruyorlar, kaç kişi yaşadıklarımı yaşasa sağlam kalabilir, kaç kişi hala aklım havsalam yerinde diyebilir. Neylerle sınava tabi tutuldum, bok kadar yaşımda dahi yaşamadığım kalmadı. Hani bir söz var bayılmayı ölmek mi sandın diye ya hah işte benim durumda aynen öyle işte, bayılmayı ölmek zannediyorlar ya oturup saatlerce gülmek istiyorum.

ILGAZ'IN ADA'SI [Aşk ve İntikam serisi 2] DÜZENLENİYOR Where stories live. Discover now