Öfkem Olma

6.4K 472 67
                                    

Ben geldim canlar :)
Çok beklettim farkındayım. Ama artık geri dönme vakti geldi diye düşünüyorum.

Keyifli Okumalar :)

**

Daha bir saat öncesi yemekte olanların öfkesini, uğradığım hayal kırıklığını unutmuş gibi eşofmanlarımı alelacele üzerime geçirip odadan fırladığım gibi spor salonunun yolunu tuttum. Konu Ada olduğunda ne olursa olsun benim nezdimde sular kesinlikle duruyordu. Beynim her hakareti, her sözü kabulleniyor ama onun sevgilisi olduğunu kabullenmek istemiyordu. Kaldı ki miniğimin sevgilisi olduğuna hala inanmak istemiyorum.

Merdivenlere yönelmiş tam iniyordum ki arkamdaki hareketlilik dikkatimi çekti. Benimle birlikte merdivenlerden inen Alp’e omzumun üstünden bakarken, hemen onun ardından merdivenlerin başında tek göz Recai belirdi.

“Siz nereye lan?”

“Abi olay var diye biz…”

Cümlesini bitirmesine müsaade etmeden elimi kaldırınca arkasındaki Recai ona çarpmış, Alp’te üzerime doğru hâllenirken alnından tutup geriye ittim.

“Yürüyün gidin lan!”

“Başka bir işim var benim, hadi görev yerlerinize!” 

Sert sesimi duyan Alp geri dönüp Recai’ye baktı. Suratındaki muzip sırıtış gözüme gözüme batarken yumruklarımı sıkmaya başladım. Siktiğimin delileri beni örnek alacaklarına azıcık akıllı uslu olsalar ne vardı.

“Yürü gidelim minik, abi yengeyle görüşecek kesin!” Recai tek gözüyle Alp’e bakarken yumruklarını sıkmaya başladı. Dişlerinin arasından “Siktir git it herif!” dediğini duyup yüzüne baktım. Ona baktığımı hissetmiş gibi sırıtarak bana döndü.

“Allah kolaylık versin abi.” Deyip geri dönerken dişlerimi sıkarak bende merdivenlere döndüm.  Alp’le olduğumuz gibi Recai’yle de o kamptan tanışıyorduk. Tuzağa düştüğümüz gün bombaların arasından çekip çıkardığım ama tek gözünü kurtaramadığım en küçüğümüz olan adamdı o. Son bir kez gelen giden var mı diye arkama bakarken benim delilerin ortalıkta görünmediğini gördüm.

Nihayet spor salonunun önüne geldiğimde içimde yine o uslanmaz heyecan nüksetti. O hep benim olarak kalmıştı biliyorum. Yüreğim aksine ikna olmak istemez gibi atarken az sonra onu görecek olduğum düşüncesiyle yüzümdeki anlamsız sırıtış büyüdü. Öyle ki yüzümde aptal bir gülümsemeyle spor salonuna girdim. Biliyordum ki miniğim birazdan burada olacaktı. O yüzden fazla oyalanmam pek doğru olmazdı.

Kapıdaki çocuklara göz atıp içeri girerken, Erdem’in en sağ köşede durum kum torbalarını saydığını gördüm. Kimseye bir şey demeden aletler arasında ilerlerken kendime en sote yeri seçip o yöne doğru ilerledim. Yapay havuza bakan koşu bandına çıkıp ağır ağır yürümeye başladım. Hemen çaprazıma düşen kısımdaki kum torbalarını net olarak görebiliyordum.

Hepsini gerçekten yumruklayacak mıydı? Bu kadar mı gözü dönmüştü. Yüzümdeki sırıtış an be an büyürken o halini görecek olmak bana ayrı bir haz veriyordu. Bu deli kadın benimdi. Benim miniğimdi. Yıllarca hasretini çekmişken, onunla şu kısacık zamanda bir arada olmak bana tarifsiz bir mutluluk veriyordu. Yolculuğum yakında oluşunu düşünmek istemiyor, Ada’yı yeniden bırakacak olduğum düşüncesini beynimden atmak istiyordum. 

“Çıkın lan dışarı!”

“Ama Ada Hanım…”

“Erdem yeminle kafanı gövdenden ayırıcam şimdi!”

“Ama Ada Hanım, biz sizi rahatsız etmez şuradaki bandın üstünde koşardık!” hala açıklamaya yapmaya çalışan Erdem’in rengi atmış yüzünü izlerken gülmemek için dişlerimi sıkıyordum. Kadın bildiğin terör estiriyordu ulan!

“Yettiniz oğlum lan!”

“Ayağımın altında kimseyi istemiyorum. Çık dışarı (!) git kız tavla lan hadi izin verdim...”

Eliyle Erdem’i kışkışlarken, neye güleceğimi şaşırmıştım. Kahkaha atsam yerimi belli ettiğim yetmezmiş gibi tüm okların açık hedefi olurum korkuma tüm kahkahalarım içimde patlıyordu. Hayır, o değil de erkekti lan onlar, hani bi nefisleri oluyordu. Nasıl oluyor da Ada izin vermeden yapamazlardı. Sahi onlar çapkınlıkta dâhil olmak üzere sevgili olaylarını da mı izinle yapıyorlardı?

Of ulan kadın, konu sensen neden şaşıramıyordum acaba! Nasıl kuralları ben koymuşum gibi hissediyordumum bilmiyorum ama bu kadının katı kuralları ve yaptırım gücünün büyüklüğü gün gibi ortadayken aksini düşünmek mümkün değildi. Erdem'in gitmesiyle ikişer metre arayla dizilmiş olan kum torbalarına ilerledi. Bu arada söylenmeye de devam ediyordu.

“Lan gerzek Erdem!”

“Lan yönetsiz hırt… Bu torbalar böyle mi dizilir?”

“Oğlum hiç mi eşekte taşak görmedin lan?”

“Bir de iş yaptım diye gezinirsin ortalıkta!”

Bu kadın için bir değil bin ömür feda edilirdi de ileri bile gidilirdi. Hem torbalarını kontrol ediyor hem söylenmesine hız kesmeden devam ediyordu. Ellerini yan taraftan aldığı bezlerle sarmaya başlarken kendini yaptığı işe o kadar çok kaptırmıştı ki, hızlı hızlı alıp verdiği soluklarının sesinden benim oradaki varlığımdan bi haberdi.

Sarma işini bitirdikten sonra, kum torbasına sert bir yumruk attı. İleriye doğru meyleden kum torbasının etrafına kollarını sarıp bir iki defa daha yumruk atarak ısınma turları atmaya başladı. Daha sonrası hızla gelişmişti sanki yumruklarına ara vermeden devam ederken kendi kaybetmiş gibi hızlanamaya başlamıştı.

Torbalara o kadar sert ve seri vuruyordu ki, niye üç tane olduğunu şimdi anlamıştım. O hamlelerle kendini yormasını beklerken, o ilk torbayı sert bir darbeyle çoktan patlamıştı. Bu arada küfürlerine de son gaz devam ediyordu.

“Bu torbanın firma yetkilisi ile görüşmek gerek, adi ürün vermiş itler.” deyip diğerini yumruklamaya geçti. Isınan bedeni hızına alışmış olacak ki omuzlarındaki ter damlacıkları kürek kemiklerine oradan da giydiği penyenin içinden bedeninde akıp gidiyordu.

“Beni…”
“Beni lan beni…”
“Beni kovdu!"

Ne yani bana mı kızgındı? Bütün öfkesi onu odadan kovduğum içindi öyle mi? Ulan kadın, ben seni odadan kovamasam artık hatırla diye ayaklarına kapanacak raddeye gelmiş, gururumu ayaklarına sermemek için kendimi dizginlerken senin derdin bu mu?

Lan hatırlamadığın her an ölüyorum niye görmüyorsun o zaman! O donuk bakışların göz bebeklerimi titretirken niye Ilgaz’ım demiyorsun? Yaptığım hatayı yüzüme vurmak yerine niye cezanın en ağırını çektiriyorsun? Beni hiç unutmadığını, kim olduğumu bildiğini bildiğim halde bana olan öfken dinsin diye her şeye göz yumarken ne halde olduğumu niye düşünmüyorsun?

“Beni öptü lan!” bir yumruk daha attı.
“Nasıl öper?”
“Nasıl lan nasıl?” bir yumruk daha atıp, ardından dönerek tekmesini savurdu.

“Kimsin lan sen, kimsin de beni öpüyorsun?” Onun her bağırışı, haklı isyanı, çığlık atarcasına bağırıp attığı her yumruk her bir yeni darbe göğsüme iniyor gibiydi. Karşısındaki sanki kum torbası değil de bendim.

“Git lan git!”
“Nerden geldiysen oraya git!”
“Kimin koynundan çıkıp geldiysen ona git.”

“Rahat bırak beni...” delirmiş gibiydi.

"Yelloz Yeliz'e git. Şırfıntı Buse'ye git!” 

“Ama bana gelme! Karşıma çıkma!” ama bunları nasıl bilebilirdi.

“Şerefsiz piç... Garsoniyerinde haftada bir becerdiğin sürtük Gamze'ye git lan!”

Bu kadar çok benimle olduğuna bile inanamazken, benden kaçtığını düşünürken, şimdi bu duyduklarıma inanmak çok zordu. Yüreğim duyduklarımla kendini şaşarken çıldıran ses kulaklarımda çınlıyordu. Koşu bandında ikinci kez düşmesi tehlikesi geçirdikten sonra durdurmaya karar verdim. Bandı durdurup yönümü tamamen olduğu tarafa döndüm.

“Sevmiyorum lan seni, sevmiyorum artık!”

Ne dedi bu kadın az önce sevmiyorum mu dedi? Beni sevmiyor öyle mi? "Evlenicem lan işte sana inadıma evlenip, üstüne bir de çocuk yapıcam!"

ILGAZ'IN ADA'SI [Aşk ve İntikam serisi 2] DÜZENLENİYOR Where stories live. Discover now