Açın Kapıları

10.7K 611 130
                                    

Keri durmuyordu... Söz verdiğim gibi bölümler gelmeye devam edecek... Artık buralardayım :) Bakalım bölümü nasıl bulacaksınız?

Medya / İndila- Touner dans le vide

Keyifli okumalar...

***

Sonunda beklediğim gün gelmişti.

Gün intikam günü zaman öç alma zamanıydı.

Vakit gece yarısı, can alanın canını alma vaktiydi. Gösteri birazdan başlayacak ve çok zevkli olacaktı. Baştan aşağıya siyahlara bürünmüş içimdeki karanlığı tüm vücuduma yaymıştım. İçimi saran karanlığı dışıma da yansıtmak isteyen tarafım gün yüzüne çıkmış, her bir hücremi karanlığa bürümeye itmişti. Bunu desteklercesine siyah deri pantolonumun üzerine deri bir büstiyer giymiş, onun üzerine de kolları yarım olan deri ceketimi almıştım. Ayağımdaysa yüksek ökçeli botlarım vardı. Siyah dumanlı göz makyajımla tamamıyla karadul moduna girmiştim. İşte şimdi kendim olmuş asıl kimliğime bürünmüştüm.

Ben Karaduldum.

En zararsız göründüğüm anlarda dahi kıvrak zekâmla ölüm saçan bir canavardım.

Kim ne derse desin ben ölüm meleğiydim...

Ceketin iç kısmına boynumun arka tarafına denk gelen astarın içine kelebeği yerleştirip odadan çıktım. Attığım her adımda kendi içimde daha da devleşiyor kabıma sığmaz hale geliyordum. Sertaç'ın kapıda beni hazır bir halde beklediği ve sabırsız olduğu gözümden kaçmamıştı. Duraksayan adımlarımı fark eden Sertaç'la kısa bir an gözlerimiz kesişti. O kısacak an bizden o kadar çok şey götürmüştü ki alelacele birbirimizden bakışlarımızı kaçırmıştık. Kaçamak bakışlarla birbirimizi süzerken onunda benden bir farkı yoktu. Öyle ki ikimizin de yüzünde beliren acı aynıydı. Aynı gün çektiğimiz acıyı hatırlatıyordu.

"Hazırsan?" hazır olup olmadığımı hangi anlamda sorduğunu kavrarken, başımı usulca tek tur döndürdükten sonra başımı yana yatırıp yukardan bakışlarımı bana ifadesizce bakan gözlerine kilitledim.

"Çıkıyoruz." Sertaç'ı beklemeden kapıya yürürken emrimi duyan adamlarım çevik hareketlerle kapıyı açmışlar aynı baskına gittiğimiz günlerdeki gibi ölüm sessizliğinde ilerlemeye başlamışlardı. Kimseye görünmeden otoparka vardığımızda diğer araçların yanında hazır bekleyenlere küçük bir baş hareketiyle araçlara geçmelerini işaret etmiş sonrada hemen yanımda beliren ve binmem için arka kapıyı açan Erdem'e bakmıştım.

"Her şey hazır mı?"

"İstediğiniz gibi." diyen Erdem'e yan yan bakıp benim için açtığı kapıdan içeri süzüldüm. Üzerime kapanan kapının ardından sırtımı koltuğa yaslayıp soluklanırken yan tarafıma oturan adama kirpiklerimin altından bakmaya başladım.

"İyiyim merak etme." İyi olmadığı halde iyi olduğunu savunan Sertaç'ı istediği gibi yanıtsız bırakarak başımı cama çevirdim. Belli ki ikimizin de iyi olmaya, iyi olmak içinde sessizliğe ihtiyacımız vardı. Sonunda Eric denen şerefsiz herifi kıstırmıştık. Gerçi onun daha bundan haberi yoktu. Hoş kıstırmış da sayılmazdık, adam bildiğin yanılıp şaşıp her nasıl olduysa işte ağımıza takılmıştı.

Belki de ilk defa şerefsiz herifin uçkuruna düşkün olması işime yarayacaktı. O uçkuruna düşkün piç bugün son günü olduğunu bilse acaba yine de benim inime girer miydi? Hiç zannetmiyordum. Düşünceler içinde savrulurken, bir an neden hala yola çıkmadığımızı sorgularken, tek bir noktada sabit kalan gözlerimi çevrede gezdirmeye başladım. Yola çıkmamızı bekleyen çocukların hepsi sıralanmış benden gelecek emri beklerken, kendime gelerek başımla işaret verdim.

ILGAZ'IN ADA'SI [Aşk ve İntikam serisi 2] DÜZENLENİYOR Where stories live. Discover now