Öfkeli Günler

9.6K 580 37
                                    

Keyifli okumalar olsun can okurlarım :)))

********

Artık karanlığım da kalmayacaktı. Bir kez daha arkasından bakan o küçük çocuk olmayacaktım. Yıllardır suskunluğum, bu akşam burada son bulacaktı. Çöken omuzlarımı dikleştirip burnumu çektim. Gözlerime o tanıdık ölüm karanlığını yansıtıp, babamlara döndüm.

"Siz; ikiniz, sebebiniz benim bu halime!" Işaret parmağımı ikisi arasında gezdirirken, masadan kalkıp yanıma gelmek isteyen annemi elimle durdurdum.

"Gelme anne, seninde kalbini kırarım! "Tekrar Falaz ve Uraz ikilisine baktım. Ben bu adamları tanıyorsam bu gidişin arkasında yine bu ikisi vardı!

"Bu kapıdan çıktığımda, 15 yaşındaydım ben, kimin yüzünden peki? Sizin! Tek suçlu sizsiniz!"

"Oğlum!" Diyen babama o gün ki gibi belimdeki silahı çıkarıp doğrultmuştum.

"Bana oğlum deme sakın. Sakın deme! Bu kız beni yıllarca hatırlamadı, onun yüzünden karanlığa gömüldüm lan ben! Hepsini geçtim şu elimdeki silaha bak! Bu da sizin eseriniz. İstanbul'un robin hoodları iki kafadar bu silahı elime almak için ne bedeller ödedim sizin haberiniz var mı?"

"Neden olduğunu biliyorsun Ilgaz!"

"Neden olduğunu bilmem, yıllarca karanlıkta gömülü kaldığımın açıklaması değil. Günlerce hayvan pisliği kokan bir hücrede aç susuz kalmamın diyeti olamaz! Baş kaldırdıkça yediğim dayağın çetelesini tutmaz! Nedenler sizin gibilere paravan, bana değil! O kadar dedim size, göndermeyin, yapmayın dedim dinlediniz mi? O yaşta bizi bu dünya ile tanıştıracağınıza karanlık içerisine sokacağınıza, korumayı bilseydiniz!"

"Fazla oluyorsun evlat!" Uraz Karaaslan'a bakmadan evvel başımı geriye atıp nefes aldım.

"Sen hiç konuşma amca. Karılarınızı, kızlarınızı korumak için etraflarına barikat kurarken, bizi iki çocuğu harcadınız." Parmağımı Alaz'a doğrulturken "Alaz ve beni harcadınız. En önemlisi miniğimi çaldınız benden."

Elimi göğsüme vururken, tamamen çıldırma evresini geçmiştim. Alaz hemen karşımda endişe ile yüzüme bakıyordu. Biliyordu ki bu raddeden sonra beni kimse tutamazdı. Ben sesimi yükselttikçe her iki tarafında adamları içeri girmiş bizlerden birinden hareket bekliyorlardı.

"Çıkın lan dışarı! Kaybolun buradan!" sert çıkışımla Uraz Karaaslan'ın baş işaretinin ardından adamlar çıkmış, tekrar biz bize kalmıştık.

"Ilgaz, yapma birader!"

"Alaz sus!"

"O kız daha yedi yaşındaydı ulan yedi! Hadi o zaman küçük dedik. Ya genç kız olduğunda ona ne diyeceksiniz! Her şeye rağmen döndüm lan, onun için kendimi ifşa etme pahasına döndüm. Yetmedi size yine çıktınız karşıma! Sonra ne oldu nedense bedelini yine ben ödedim. Unutulmak ve mazide kalmakla ben ödedim. Ben!"

Yemek odasını adımlamaya başlamış hırsımı çıkaracak bir şeyler arıyordum. Şu anki öfkemi hiç bir kuvvet dindiremezdi! O kapıdan çıkıp gidişi bendeki tüm sabrı götürmüşken, beni bu saatten sonra kimse durduramaz, önüme geçemezdi.

"Ada'nın gözlerinin içine baka baka öldüm lan ben! Öldüm lanet olsun ki öldüm! Peki kimin yüzünden, yine sizin! Devletin olanı devlete vermek varken miniğimi anlaşma yapar gibi aldınız benden!" yemek masasındaki Ada'ya ait olan sandalye ve yemek takımlarını görünce, ilk önce sandalyeyi daha sonra örtüyü çekip aldım.

"Evlat!" Uraz Karaarslan'ın uyarıcı tonuyla, serseri bir gülüş attım. "Evladına sokayım amca!" üzerime yürüyen adama dişlerimi sıkarken kanattığım dudağımdaki kanı yalayıp bakmayı sürdürdüm.

ILGAZ'IN ADA'SI [Aşk ve İntikam serisi 2] DÜZENLENİYOR Where stories live. Discover now