Katran Karası

1.6K 176 22
                                    

Keyifle okunsun :))

***

"Emredersiniz efendim..." diyen Demir'e dalgınca baktım. Beynim güçlüsün diye bağırırken, kalbim geberiyorsun acıdan diye bağırıyordu. Karadul olmaksa başlı başlına güç savaşıydı benim için. Karadul olmak için zamanı beklemek vuslata ermek demekti. Yapmam, yapamam dediğim ne kadar olay-durum varsa hepsine toplu davetiye çıkarıyorlardı.

Demir emirlerimi beklerken, düşünceyle yüzüme bakıyordu. O emrimi bekleyedursun ben aklıma takılanı söylemeden durmayacaktım.

"Neden beni takip ettin?" sessizliğini korurken, "Bir daha beni takip etme!" diye homurdandım. Bir an kaşlarını çatacak gibi olduysa da sonrasında çocuk gibi omuz silkerek gülümsedi.

"Efendim... Ne kadar istemeseniz de yapmak zorundayım. Tehlikedesiniz!" biliyorum dercesine başımı sallayıp koltuktan kalktım. Banyoya yönümü çevirdiğimde Demir'in de ayaklandığı dikkatimden kaçmadı.

"Ne o paşazade, işemeye de mi birlikte gircez?" yüzü kızaran Demir'e ters ters baksam da gülmekten kendimi alamadım. Tuvalet ihtiyacı falan bahaneydi sadece yüzümü yıkayacaktım. Geceden kalmalığın yanı sıra üstümde acayip bir ağırlık vardı. O ağırlığı üstümden atabilsem gidecektik de bir türlü atamıyordum. Umursamaz gibi davransam da içim merak duygusuyla kabarıyordu. Geceden beridir ortalıkta değildim. Haliyle ortalık çoktan karışmış olmalıydı.

Ellerimi kurulayarak kapıdan çıktığımda Demir'in hâlâ aynı pozisyonda kapının önünde beklediğini fark ettim. Bir şey söyleyecek de cesaret edemiyor gibiydi. Yüzüne bakıp, söyle dercesine başımı oynattım.

"Sertaç ben o kadar dayağı yerken niye müdahale etmedi?" hay canına yandığımın ne güzel soruydu bu böyle!

"Sen o kadar dayağı yerken neden karşılık vermediysen o sebepten... Ha bir de bana dokundun, ölmediğine dua et!.. Et ki beni de yukarıya açıklama yapma mecburiyetine sokma!" alayla karışık ciddi konuşmama karşı sadece yutkunabildi.

"Ama Ada Hanım işaret verdiniz. Dokunmadan dans edilir mi?"

"Lan puşt! Sertleşmende mi dans kuralıydı?" telaşla gözlerini kaçırınca üzerini fazla gittiğini anladım. "Hadi çıkalım artık, ortalık yeterince karışmıştır, daha fazla alevlenmesin." Lafı uzatmadan sehpanın üzerinden arabanın anahtarını alıp dışarı çıktım. Arkamdan beni takip eden Demir, "Geliyorum." diyerek yanımdan ayrıldı ve resepsiyona uğrayıp hesabı kapattı. Uzaktan kumandayla arabanın yerini tespit edip yanına doğru ilerledim.

Sürücü koltuğuna kurulup arabayı çalıştırdım ve Demir'in yerine geçmesini bekledim. O da yanımdaki yerini alınca hızlı bir manevra ile dönüp yola çıktım. O kafayla bile nereye geldiğimizi doğru bilmişim. Olimpos'taydık. Keskin virajlı yokuşlardan ustaca kıvrılıp anayola ulaştım.

Yarım saati az biraz geçe otelin önünde durdum. Buraya gelene kadar ikimizde tek kelime etmemiş sessizliği dinlemiştik. Güvenlik kapıda otomatik kapının açılmasını beklerken başımı çevirip Demir'in tepkisini süzdüm. Gergindi. Kapı açılınca direksiyonu direkt büyük otoparka kırdım.

Park ettiğim araçtan inip anahtarı ona uzattım. "Bu sefer ne olursa olsun karşılık vermeyi ihmal etme. Unutma bir olaya bir kez müsemma gösterilir."

"Anlaşıldı efendim." başını sallayınca uzattığı elini tutup koluna girdim. Ağır ağır lobiye yaklaşırken, kalp seslerini net bir şekilde duyabiliyordum. Üzerime koşarak gelen Sertaç'a bakıp kaşlarımı çattım. Bakışları birbirine geçmiş kollarımızı bulunca, tepkisini ölçmeye başladım. Şimşekler çakan gözlerini Demir'e sabitleyip kollarımızı ayırdı.

ILGAZ'IN ADA'SI [Aşk ve İntikam serisi 2] DÜZENLENİYOR Wo Geschichten leben. Entdecke jetzt