Kapıdan çıkacağım esnada telefonuma gelen mesaj sesiyle durdum. Tanıdık bir numara değildi, mesajı açtım ve okumaya başladım.
Gözlerim ilk Hazan kelimesine takılınca kalbimde bir koseye saklanmis olan o kelebekler kanat çırpmaya başladı içimde. Tek bir isimle...

Yusuf ben Hazan. Konuşmamız gerek.
Her zaman ki yerimize gelir misin?

Gelen mesajla kalbim yerinden çıkacak gibi oldu. En azından iyiydi ve bi açıklaması vardı. Tum dünyayı önüme serseler bu kadar sevinmezdim herhalde.

Çünkü ben sevdiğim kadını tüm dünyadan daha çok seviyorum.

Olabildiğince hızlı hazırlanıp 10 dk içerisinde İstanbul trafiğine aldırmadan her zaman ki yerimiz olan deniz kenarına gittim. Henüz gelmemişti. Hemen uygun bir yere park edip boş bir yere oturdum ve beklemeye başladım Hazan'ı, sevdiğim kadını.

Kaybolan oyuncağını bulan bir çocuk kadar mutluydum.
Umut doluydum henüz ortada bir şey yoktu ama ben umutluydum.

Uzaktan beliren gökyüzü misali bir çift mavi gözü gördükten sonra adeta kendimden geçtim.
Ne kadar özlediğimi daha şimdi farkına varmıştım.
Bakışlarını, duruşunu, gülüşünü...
Oysa daha dün yanımdaydı.

Neden bize bunu yapmıştı artık öğrenecektim. Merakımı giderip doya doya sarılacaktım helalim olan o yüreği gibi güzel olan kadına.

Bakışları yaklaştıkça karnımdaki kelebekler harekete geçtiler bir anda.
Bana doğru gelişini beklemeye başladım omzumda ki umutlarimla.

O yaklaştı, bakışları yaklaştı, gözleri gözlerimi buldu.
Dayanamadık.
Vuslatı yaşadık.
Geldi, geldi ve tam önümde durdu.
Şimdi ne yapmam gerekiyordu.
Sonuçta helalimdi, sarılmakta bir sakınca yoktu.
Gözlerini gözlerime hapsettim.
Siyahlarım mavilerinde hayat buldu tekrar.
Sıkıca sarildim yeryüzünde ki gökyüzüme.
Hiç bırakmayacakmış gibi içime koydum onu, göğüs kafesimi delip içime işledi. Bir daha ölüm hariç bırakmak istemiyordum.

"Geldin" diyebildim zor çıkan sesimle.

"Geldim tabi. Sensiz yapamam ben. Yaşayamam. Affet beni. Lütfen affet"dedi sesinden pişmanlık okunuyordu adeta.

Ağlıyordu, iyi de neden?

"Yapma. Akıtma o güzel gözlerinden yaşları."

"Yusuf affet beni"

"Meleğim saçmala. Ben sana hiç küsmedim ki. Şimdi anlat neler oldu?
Neden? Neden hayır dedin?"

Az önce oturduğum yere oturdu ve karşımızda bizi izleyen denize döndü. Konuşmadı. Sadece sustu. Belli ki kafasında söyleyeceklerini topluyordu. Bir şey söylemeyip yanına oturdum bende. Rahatsız etmek istemedim ve bana anlatacaklarını merakla beklemeye başladım.

"Biri geldi odama"

"Efendim" dedim ani bir refleksle. Gözleri aynı renge sahip olan o mavilikten ayrilmamisken konuşmaya başladı.

"İrem'miş adı."

"Irem mi? Ne istiyormuş? Daha doğrusu konumuzla ne ilgisi var?"

"Tanıyor musun onu?" dedi bana dönerek.

Evet tanıyordum fakat sevdiğim kadına hayır dedirtecek ne yapmış olabilir, hayallerine sırt çevirmesine sebep olacak ne demis olabilir?

"Okuldan tanıyorum. Ne dedi?"

"Ya Yusuf ya baban"

"Ne" diye bir tepki verdim aniden.
Ne demişti bu kız?
Hazan'i tehdit mi etmişti hiçbir sebep yokken ya da benim düşündüğüm basit sebepten mi?
Bu cok acımasızca olurdu?

Tekrar dikkat kesildim anlatacaklarına.

"Üniversite de seninle aynı sınıftaymış. Gözü hep sana kaymış. Her hareketini aklına kazımış. Seni benden daha iyi tanıdığını felan söyledi. Bugüne kadar elde etmek istediği herkesi elde etmiş ama senden çekinmiş. Onun duygularına karşılık vermeyeceğini biliyormuş bu yüzden de sana söylemek yerine içinde büyütmüş sevgisini. Mezun olduktan sonra unutabilecegini dusunerekten uzak durmuş senden. Ama. Ama senin evleneceğini öğrendiğinde yani yedirememiş kendisine, gururuna."

"Peki ne dedi? Ne zaman anlattı sana tum bunları?"

"Ben odada seni beklediğimde geldi."dedi masum bir kız çocuğu gibi karşımda oturan güzel karım.

"Başka ne dedi? Sırf o kız beni sevdiğinden hayır demiş olamazsın dimi?"

"Tabi ki sırf o yüzden değil Yusuf."

"Peki sana hayır dedirtecek kadar ağır ne demiş olabilir" diye bağırdım. Ayağa kalktım ve sakin olmaya çalıştım.

"Babanı gözünün önünde öldürürüm dedi"

Oda benim gibi sesini yükseltmiş meydan okurcasına bağırıyordu.

"Beni babamı öldürmekle tehdit etti. Ne yapsaydım evet mi deseydim."diye bağırdı omuzları bir gecede çöken sevdiğim. O doğru olanı yapmıştı belki düşünse bana söylemeyi akıl edebilirdi fakat can tatlıydı. O babasını hem anne hem baba yapmıştı kendisine. Babası her halükarda benden önce gelmeliydi onun gozunde. Babasini seçtiği icin ona darilacak kadar alçak değildim elbette.

"Tabi ki hayır. Sen yapman gereken en dogru şeyi yapmışsın. Özür dilerim ben bağırdigim için. Bir an nasıl tepki vereceğimi bilemedim. Sana bagirmak istemezdim"

Mahçup olmuştum ona karşı. Sesimi yukseltmemem gerekiyordu.

"Sorun değil. Sen ne yapacaksın şimdi."dedi melül melül bakarak. Belli etmese de korktuğu her halinden okunuyordu.

"Beni boşver. Gel ben seni eve birakayim." dedikten sonra arabaya bindik ve olabildiğince çabuk Hazan'ı eve bıraktım.

Tekrar arabaya bindim ve bu kezde Oğuz'u aradım.
Onunla da aynı sınıftaydık bu sebeple Irem'i o da tanıyordu.

"Alo abi. Bana soru sorma ve hemen okuldan İrem'in ev adresini at"
...

"Soru sorma dedim. Sonra anlatırım. Bekliyorum"

Daha arabayı çalıştırmadan Oğuz mesaj attı ve arabayı olduğu gibi adrese doğru sürdüm.

Nasıl bu kadar hızlı geldim bende anlamadim ama daha 20 dk olmadan kendimi kapıda buldum. Daha fazla zaman kaybetmeden de kapıyı çaldım. Kısa bir süre sonra kapı açılıp İrem beni gördüğünde küçük çaplı bir şaşırma ifadesi ile tepki verdikten sonra.

"S- Senin ne işin var burda"

"Selamunaleykum. Yine ben ve yeni bir bölüm. Inşallah begenirsiniz.
Seviliyorsunuz canlarım.😍🤗

GİRİFT(TAMAMLANDI)#WATTYS2020#حيث تعيش القصص. اكتشف الآن