Kesinlikle.

Tükenmiştim işte. Benden neyin intikamını alıyorsa ya da bunları bana neden yapıyorsa bitirmişti beni.
Beni bir anda değil her gün yavaş yavaş zehirlemişti. Belki de beni bu kadar zorlamasının bir nedeni de hesapta olmayan bir sorun edindirdiğim için yapıyordu. Çünkü Ayaz başkomisere aşık olacağım hiçbir hesapta, planda yoktu. Evet eğer bu insanlar arasında böyle telaffuz ediliyorsa aşık olmuştum. Yanlış rüzgara kapılmak, hiçliğe sarılmak, ateşe yürümek, canın yandıkça her gece daha fazla ağladıkça ondan vazgeçememek aşk olarak adlandırılıyorsa bu doğruydu. Sanem'in varlığını yanımda hissettiğimde o da benim gibi sırtını duvara yaslayarak yanıma oturdu. Gözlerimi ona çevirmezken içsel hesaplaşmam bitmiyordu.

-Kalbimin yerinde sanki cam kırıkları dolu Sanem.

Sesim benim parçam değilmiş gibi eğreti bir şekilde çıktığında hatırlamaya çalıştım. Belki kaçırdığım bir ayrıntı belki başka bir şey var mı diye kendimi zorladım. Neydi onu zehirleyen? Neydi bizi bu denli birbirimizden ayrı tutan?

-Öyle çaresizim ki tek başıma kaldığım bir yol var ve ben o yolda hiçbir yeri göremiyorum. Üstelik yanımda olan kim varsa onu da karanlığıma dahil ediyorum.

-Kendini bu kadar hırpalama Sıla. Biliyorum her şey için şu an kendini suçluyorsun ama inan bana bunda senin hiçbir suçun yok. Amirim güçlüdür bunun da üstesinden gelecek.

-Ya gelemezse? Ya o panzehir hiç bulunmazsa?

Sesimdeki doluluk can yakıcıydı. Sanem'in ela gözlerinde gördüğüm sis yutkunmamı güçlendirirken böyle bir seçeneği hepimizin gözardı ettiğini düşünüyordum. Neden mi? Çünkü o güçlüydü. O pes etmezdi. O yılmaz ve bu halde olmasına rağmen hesap sorardı. Fakat her ne kadar görmezden gelinse de bu gerçek sorulması gereken tek soruydu. Bu sefer gerçekten dayanabilir miydi?

-Sanem.

İlyas müdürün sesi ikimizin de aynı yere bakmasına neden olduğunda Sanem oturduğu yerden hızla ayağa kalktı. Ona eşlik ederek ardımdaki duvara tutunup bende ayağa kalktığımda İlyas müdürün yüzündeki ifade hoşuma gitmemişti.

-Buyrun müdürüm.

İlyas müdür derin bir nefes aldığında bakışlarını benim üzerime çevirdi. Bir şeyler düşündüğü belliydi ki bu durum sanki gözlerinden okunuyordu.

-Sıla ile biraz konuşmak istiyorum.

Sanem'e karşı bakmadan dile getirdiği cümlesiyle ellerime indirmek üzere olduğum bakışlarım hızla onu buldu. Sanem başıyla onaylayarak ağırca yanımızdan ayrıldığında korkmalı mı yoksa gerilmeli miydim bilmiyorum. Bildiğim tek şey onun yüzünü görmek ve iyi olduğunu bilmekti.

-Sana haberlerim var Sıla.

Kalbim göğsümün altonda gümbürtüyle atmaya başladığında yutkundum. Gözlerimi İlyas müdürden ayırmazken hızla atıldım.

-Yoksa panzehir bulundu mu!

-Hayır hayır Akın o konuyla ilgileniyor. İyi haber Baran uyanık ve konuşabilecek vaziyette. Kötü haber ise bu olayın o Bulut suyu denen herif tarafından yapıldığı hakkında hemfikir olduğumuzu varsayıyorum ve artık seni burada tutamayacağımız kanaatindeyim.

Sözleriyle sırtımı ardımdaki duvara yasladığımda ağırca gözlerimi kırptım. Gitmem gerekiyorsa giderdim ama benim gitmem bir şeyi değiştirir miydi orası muammaydı.

-Nasıl yani? En son böyle bir şeyi yaptığımızda sonucu hiç de iyi olmamıştı.

-Farkındayım ama inan bana bir ipucu, bir açık bulana kadar Baran ve seni buradan göndermek en iyisi olacak.

BULUT SUYU Where stories live. Discover now