son

14.2K 617 56
                                    

Emir Can İğrek - Gönül Davası

Erken bir son oldu, ama son sayılmaz hiç de. Geri döneceğim. Döneceğiz.

***

"Bak nasıl oluyormuş? Bir de ben bu durumdayken dalga geçiyordun benimle." Doruk sıkıntıyla saçlarını karıştırıp odasındaki koltuğa çöktü. Evde sadece Işıl abla vardı ve o da mutfakta bir şeylerle uğraşıyordu. Biz de Doruk'a onu tam bir beyefendi gibi gösterecek bir kıyafet seçiyorduk. Zaten öyleydi fakat bugün farklıydı. Ailemle ilk yemeği olacaktı.

"Haklısın gün ışığım ama biraz anlasan... Çok heyecanlıyım. Baban sert çıkarsa falan..."

"Babam sert biri değildir, merak etme. Hem annem ikna etmiş işte."

"Pekala. Dejavunun alası olacak ama sen git istersen şimdi, ben üstümü giyip gelirim ardından." Gülümseyerek başımı salladım ve yanağını öpüp çıktım. Onu anlıyordum tabii ki çünkü ben de aynı durumu yaşamıştım. Bu şekilde heyecanlı oluşunu görmek beni fazlasıyla mutlu ediyordu aslında. Bizim içindi çünkü, bizim.

Işıl ablayla da vedalaştıktan sonra hızlı adımlarla eve gittim. Anneme Ezgi'ye diye izin almıştım ama anlamayacak kadın değildi. Bu yüzden kapıyı açtığında manidar bir şekilde baktı. Sevimli olduğunu düşündüğüm bir gülücükten sonra odama gidip üzerimi hızla değiştim. Birkaç dakika sonra babam da eve gelmişti. Sevgilim olduğunu öğrendikten sonra daha farklı bakmaya başlamıştı sanki bana. 'Sen büyüdün mü?' der gibi. Sert biri değildi, duygusaldı aksine. Tek kızı oluşum da duygusallığına duygusallık katıyordu. Daha çok erkendi tabii bunun için. Sınavımıza çok az kalmıştı ve birkaç ay sonra artık üniversiteli olacaktık. Buna rağmen daha yılları vardı babamın bunları düşünmesi için.

Kapının çalışını duymamla birlikte hızla odamdan çıktım. Annem kapıyı açmış, karşısındaki kişiyi selamlıyordu. Ve akşamımız,

"İyi akşamlar efendim," cümlesi ile tamamen başladı.

***

4 ay sonra;

"Dur kalbime inecek şimdi! Ya da durma acı ve hızlı olsun." Ezgi'nin tutarsız sözleri beni güldürse de onu dinledim ve onay tuşuna bastım. Ben bilgisayar başında, arkamda 5 kişi varken sınav sonuçlarımızı heyecanlı bir şekilde öğreniyorduk.

"Yaşasın!" Ezgi ve Arda sevinçle birbirlerine sarılırken ben de mutlulukla baktım onlara. İkisi de Ankara'da hukuk bölümü için tek bir seçenek yazmışlardı ve aynı yere gitmişlerdi işte. Aynı şehirde olmayacaksak bir sene daha bekleriz demişlerdi ve bu büyük bir cesaret gerektiriyordu bence. Akın ve Eylem de İstanbul'da bir üniversiteye girmişlerdi. Eylem'in sonradan öğrendiğimiz bir yeteneği varmış ki konservatuarı tercih etmişti. Akın da yaptığı mimarlık seçimi ile ondan çok uzak bir yere gitmemişti.

Doruk, makina ya da elektrik mühendisliğini istiyordu ve makina çıkmıştı. O da İstanbul'dan başka bir şehir yazmak istememişti ki zaten onun için en iyi okullar buradaydı. Ben de Akın ile birlikte mimarlık bölümüne girmiştim. Hayatımın mahvolduğunu düşündüğüm zamanlarda kendimi derslerime verişim işe yaramıştı. Kendime geldikten sonra ise bu alışkanlığı bırakmamıştım.

"Hepimizin gönlünden geçen oldu resmen. Biz ayrı gayrı düştük tabii ama olsun, birkaç sene dayanarız. Hem sürekli gelip gideriz zaten." Ezgi'nin hevesli çıkan sesi yüzümü güldürmeye yetmişti. İnanıyordum, hayatımızın güzelliğine güzellik katacaktı bu olanlar.

Yamaç, o gün bizimle konuştuktan birkaç gün sonra o kızla sevgili olmuştu ve duyduğuma göre çok mutlulardı. İyi ki de mutlulardı, en azından artık bizimle uğraşmıyordu.

"Çıkalım mı biraz gün ışığım?" Doruk'un çağrısı üzerine elini tuttum ve beraber dışarı çıktık. Arda'ların evindeydik ve henüz hiçbir aile üyemiz sonuçlarımızı öğrenmemişti.

"Herkes çok mutlu oldu. Hepimiz gelecekte çalışmak isteyeceğimiz bölümlere yöneldik."

"Evet öyle oldu. Çoğumuz da burada kazandık üniversiteyi. Ama Doruk..." Cümlemi yutmamla birlikte meraklı bakışları bana döndü.

"Ne tutuyorsun o tatlı dilinde. Söyle bakalım."

"Ben yurtta kalmayı düşünüyorum." Doruk kaşlarını kaldırarak bana baktı. Şaşırmış gibi değildi. 'Öyle mi?' dercesineydi.

"Sana sormadığımı bil-"

"Saçmalama lütfen Selin. Bu senin hayatın için yeni bir başlangıç. Hepimiz için bir başlangıç. Bunu isteyeceğini biliyordum bu yüzden şaşırmadım."

"Nasıl biliyordun?" Ukala bir gülüş atıp saçımı kulağımın arkasına attı nazikçe.

"Sen ayaklarının üzerinde durmak isteyen bir kadınsın gün ışığım. Ve hayatı en iyi bu şekilde öğreneceğini düşünüyorsun. Hatalar yapa yapa. Hatta bir işe girmeyi bile düşünüyorsun değil mi?" Yüzümdeki şaşkın bakışla birlikte başımı salladım. Beni nasıl tanıyorsu böyle?

"Yarı zamanlı bir iş bulup yurt paramı falan ödemeyi düşünüyorum. Seneye ufak bir eve çıkarım belki. Ailemden bir anda elimi eteğimi çekmem zor olacaktır bu yüzden yavaş yavaş atılacağım bu hayata."

Gözlerindeki sevgi artarken daha çok sevmek ister gibi baktı bana. Ellerimi götürdüm yanaklarına.

"İyi ki çıkarmış seni karşıma Allah."

"İyi ki çıkarmış beni senin karşına..."

"Bundan sonra hep mutlu olalım olur mu?" dedim parmaklarımla yanağını okşarken.

"Tıpkı şimdiki gibi mutlu olalım."

"Seni seviyorum gün ışığım. Ve seni sevdikçe, hep mutlu olacağım."

"Seni seviyorum."

***

Biliyorum erken oldu bu son. 100 bölüm bile yazmayı düşünen ben için fazla erken oldu hatta. İçinizde Selin ve Doruk'a doyamayanlar var daha biliyorum. Ama yoruldum artık bazı şeylerden. Başlarda bu textingi eğlence için yazsam da bir sorumluluk bindi üzerime. Ve vakit ayıramaz oldum. Bu yüzden, ani bir son yapmaya karar verdim.

Elbette geri döneceğiz. Özel bölümlerimizle, beyaz saçlı Doruk'la, karnı burnunda Selin'le döneceğim hem de. O zaman da gülüp ağlayacağız.

Sizi seviyorum.

Bu eğlencede bana ortak olduğunuz için teşekkür ederim.

GÜN IŞIĞI [ Texting ]Όπου ζουν οι ιστορίες. Ανακάλυψε τώρα