on üç

20.3K 1K 379
                                    

Sarhoşum || Yedinci Ev

***

"Selin hadi ya. Bu kadar üşengeç olma bir kere de. Çikolata ısmarlarım bak söz." Başımı kaldırmadan homurdandım. Çikolata bile beni kaldıramazdı şuanda.

"Arda'yla git."

"Bulamadım onu da, tek başıma o ıssız ve soğuk yere gitmek istemiyorum."

"Abartma Ezgi kantine gidiyorsun. Git başımdan."

"Of aman be iyi. Üşengeç panda ne olacak." Ezgi homurdana homurdana gittiğinde sessizliğe gömüldüğüm için mutluydum. Dün sebepsizce uyuyamamıştım ve bu yüzden çok fazla uykum vardı.

Bilinmeyen'le dün akşamdan beri hiç konuşmamıştık. Sabah belki yazar diye düşünmüştüm ama öyle olmamıştı. Bu yüzden ben de yazmamıştım bir şey. Gittikçe ona bağlanıyor oluşum başlarda hoşuma gitmese de şu sıralar bu ayrıntıya takılmıyordum.

"Selin!" Ezgi bağırarak sınıfa girdiğinde oflayarak kaldırdım başımı. Birkaç kişi bağırışıyla ona dönmüştü. Yine ne diyecekti acaba?

"Ne var Ezgi? Ne?! Bir uyutmadın kızım ya." Ezgi nefes nefese geldi yanıma. Bu sefer ciddi gibi duruyordu ama güvenemiyordum.

"Selin sana bir şey söyleyeceğim ama sakin ol."

"Böyle dedin ya kesin sakin kalırım. Söyle hadi ne diyeceksen." Sıkıntıyla nefes verdi ve gözlerini kaçırdı.

"Şey..."

"Hadi Ezgi korkutma beni."

"Yamaç gelmiş." Cümlesi beynimde bir yankıya sebep olduğunda tepki veremedim. Gelemezdi ki. Kaçmıştı o. Benden, bizden, her şeyden kaçmıştı.

"Saçmalama Ezgi, o... O gelmemiştir, sen yanlış görmüşsündür. İmkansız. O gitti. Gitti. Gelemez." Takılmış gibi aynı şeyleri tekrarladığımda Ezgi ellerimi tuttu. Yüzündeki endişe söylediği şeyin doğru olduğunu gösteriyordu. Onu sevmiyordum. Ama bana yaşattığı şeyler iğrenç şeylerdi. Ondan nefret bile edemiyordum artık.

"Selin şuan bundan daha çok şaşırman gereken şeyler var."

"Daha fazla ne kadar şaşırabilirim bilmiyorum." Ezgi ellerimdeki ellerini omuzlarıma yerleştirdi. Gerçekten daha fazla şaşıracaktım sanırım.

"Hemen gitmemiz gerekiyor. Çünkü şuanda Doruk ve Yamaç kantinde kavga ediyorlar." Söylediği şeyle gözlerim kocaman açılırken hızla yerimden kalktım. Yamaç umrumda değildi ama Doruk umrumdaydı. Ne diye kavga ediyorlardı.

Hızlı bir şekilde sınıftan çıktım. Adımlarım artık koşmaya dönüştüğünde kantine varmıştım bile. Gördüğüm görüntü ellerimi ağzıma kapatmama neden olmuştu. Doruk, Yamaç'ın üstüne çıkmıştı ve onu yumrukluyordu. Bir tane bile hoca yok muydu Allah aşkına?

"Doruk!" Koşarak yanlarına vardım ve havada yumruk olan elini kavradım. Şaşkınlıkla bana dönerken gözlerindeki öfke gitmeye başlamış gibiydi.

"Ne yapıyorsun sen Doruk? Kalk lütfen. Ne diye onu dövüyorsun?" Yamaç'a bakmaya tenezzül bile etmemiştim. Ne halde olduğunu merak etmiyordum.

"Git buradan." Hala yumruk şeklinde olan elini açtım ve parmaklarımızı birbirine geçirdim. Şuan sadece onu sakinleştirmek istiyordum. Ne yaptığım ya da nasıl göründüğümüzü umursamıyordum.

"Kalk lütfen." Dedim üstüne bastıra bastıra.

"Bak sen- (öksürük) şu çifte kumrulara bak." Yamaç'ın o iğrenç sesini duyduğumda ona tiksinerek baktım. Zamanında aşkından öldüğüm adamın şuan gözümde bu kadar düşmüş olması çok komikti.

"Demek ben gittikten sonra eskilerime ilgi duymaya devam ettin Dorukcuk." Yamaç'ın alayla söylediği cümleyi anlamamıştım ama Doruk fazlasıyla sinirlenmişti. Elini elimden çekip hareketleneceği sırada buna izin vermedim. Onu Yamaç'ın üstünden çekmeye çalıştığımda bana engel olmadı ve kalktı. Hala fazlasıyla sinirli görünüyordu ama sakin kalmaya çalışır gibi bir hali vardı.

"Çıkalım buradan lütfen. Birazdan hocalar gelir. Ceza alacaksın." Gözlerini kapatıp birkaç saniyeliğine sakinleşmeye çalıştı. Ardından başını yerde yatan Yamaç'a çevirdi.

"Bu iş burada bitmedi anladın mı kıt akıllı? Her bir kemiğini tek tek kıracağım." Yamaç ağzındaki kanla güldüğünde midem bulanmıştı. Nasıl bu kadar çirkin bir adama dönüşebilirdi?

"Tabii sonra da görüşebiliriz Dorukcuk. Hatta Selin de gelsin, ona da bir şeyler anlatırım belki."

Sürekli bir şeyleri ima eder gibi konuşması huylandırmıştı beni. Ama bunu şimdi konuşacak değildim. Doruk'u elinden çekiştirmeye başladım ve kantinin kapısından çıktık. Burası arka bahçeye çıkıyordu. Biraz ilerledikten sonra elini bırakıp karşısına geçtim. Elimde bir soğukluk oluşsa da bunu umursamadım.

"Ne yapıyorsun sen Allah aşkına?! Herkesin önünde nasıl yapabilirsin böyle bir şeyi?" Sinirle konuştuğumda dudağında bir gülümseme oluştu. Ama sanki hayal kırıklığının gülümsemesiydi bu.

"Ne o? Yoksa eski sevgilini dövdüm diye bana kızdın mı?" Söylediği cümleyle elimde olmadan sinirlenmiştim ve bu ona tokat atmama sebep olmuştu. Ne yaptığımı sonradan fark etmiştim ama kendine gelmesi için bunu yapmalıydım.

"Yaptığın tek şey saçmalamak!"

"Şuan bana ne için kızıyorsun öyleyse? Umrunda olan ben miyim yoksa o şerefsiz mi?" Gözlerim yüzünde geziniyor ve yaralarını ölçüyordu ama şuan bunu düşünecek durumda değildim.

"Tabii ki o umrumda falan değil aptal! Ondan nefret bile etmiyorum artık ben. Kendini ne hale düşürdüğünün farkında mısın? Onca insanın içinde bu yaptığın cezasız mı kalır sanıyorsun? Ya uzaklaştırma alırsan? Okuldan atılırsan? Bunları hiç düşünmüyorsun sanırım. Ama özür dilerim seni ben düşündüğüm için. O kadar değersiz biri yüzünden ceza alacak olmanı umursadığım için özür dilerim. Arkadaşız sanmıştım."

Söylediklerimden sonra arkamı dönüp yürümeye başladım. Onu elbette düşünüyordum. Nasıl bu şekilde konuşabilirdi? Bahçede yürümeye devam ederken kolumdan tutuldum. Hafif bir tutmaydı bu. Gitmemi istemezmiş gibi...

"Özür dilerim." Hiçbir şey söylemeden bakışlarımı ayaklarımıza sabitledim.

"Çok sinirliydim ne söylediğimi bilmiyordum. Benim için endişelendiğini biliyorum, teşekkür ederim." Hala sessiz kaldığımda diğer elini de kaldırıp boşta kalan kolumu tuttu.

"Lütfen Selin yapma böyle. Özür dilerim dedim ya. O şerefsiz söyledikleriyle sinirlendirmeyi başardı beni."

"Niye kavga ettin onunla?" Derin bir nefes alıp ellerini indirdi.

"Bu eski bir mesele. Aramızda kapanmamış bir olay vardı."

"Ve hala kapanmadı sanırım. Onunla bir daha kavga etmeyeceksin değil mi?" Sorduğum soruyla hafifçe gülümsedi ve bir adım daha yaklaştı bana. Yakınlığı nefesimi kesecek cinstendi.

"Sen bunlara kafanı yorma Selin. Yamaç yaptığı her şeyin bedelini ödeyecek."

***

Sizce Doruk ve Yamaç arasındaki mesele ne?

Bilinmeyen mi Doruk mu?

Siz Selin'in yerinde olsanız kimi seçerdiniz?

Selamm! Bu bölüm textingten çıktı bayağı bir ama olaylar için de gerekliydi bu tür bir bölüm. Umarım sevmişsinizdir♡ Düşüncelerinizi yorumda belirtmeyi unutmayın. Oy vermeyi de tabii....

GÜN IŞIĞI [ Texting ]Where stories live. Discover now