kırk sekiz

13K 628 123
                                    

Elvina - Bakı

***

"İyi dostlar edindim, hepsi ailem oldu." Ezgi'nin ironi yaparak konuşmasıyla başımı telefonumdan kaldırıp ona baktım. Okuldan sonra bir yerlere gitmek istemiş ve hep beraber kafeye gelmiştik. Sürekli birbirimizin yüzüne baktığımızdan olsa gerek konuşacak bir şeylerimiz kalmamış ve telefonlara yönelmiştik. Tabii Ezgi her zamanki gibi yerinde duramıyordu, kanı kaynıyordu resmen. Yapacak çok bir şeyimiz olmadığı için Arda onu ağzına bir kurabiye tıkarak susturmuştu.

"Oha!" Ezgi, ağzındaki kurabiyeleri masaya dökerek bağırdığında herkes merakla ona baktı. Gözlerini kocaman açarak kilitlendiği noktaya döndüğümde Ezgi gibi bir tepki vermemek için zor durdum. Yamaç ve okulun en güzel kızlarından biri olan Yaren masada baş başa oturuyorlar ve gayet güzel bir şekilde sohbet ediyor gibi görünüyorlardı. Yamaç'ın yüzünde uzun zaman sonra ilk defa samimiyet kırıntılarını görmüştüm.

"Bu ikisi ne alaka ya?" Akın kolunu Eylem'in omzundan alıp öne doğru eğildi ve daha dikkatli bakmaya çalıştı.

"Yakışmış ama kıza şerefsiz." Eylem'in ufak bir sinirle Akın'ın omzuna vurmasından sonra canının acıdığını belli edercesine yüzünü buruşturdu Akın. Onlara gülerek baktıktan sonra önüme döndüm ve bir daha Yamaçlara bakmadım. Umrumda değillerdi ki.

"Çıkıyorlar sanırım. Yamaç bile kendine birini bulmuş, yazık etmese bari kıza." Ezgi kızın tüm geleceğine üzülürken ben bu duruma çok da şaşırmamam gerektiğini fark ettim. Sonuçta her şey geride kalmıştı ve beni sevmiyordu. Zaten basit bir hoşlanmanın ötesine hiç geçmemişti belli ki. Bu yüzden beni umursamaması kolay olmuştu. Bana suç atıp benden ayrılması ona hala nefretle bakıyor olmama neden olsa da yavaş yavaş nötrleşiyordum. Çünkü nefretimi bile vermeme değmezdi. Hayatı boyunca mutlu olmasını isterdim, hayatı boyunca mutlu etsin isterdim. Ama benden uzakta olsundu.

"Boşver bakma Ezgi. Tadımızı kaçıracak bir şey söyler şimdi." Ezgi başını sallayarak arkasına yaslandı ve masadaki kurabiyelerden yemeye devam etti. Doruk sesini bile çıkarmamıştı bu duruma. Çıkarmasını gerektirecek bir şey yoktu elbette fakat yine de bir tepki vermesini beklemiştim.

Neredeyse yarım saat daha oturup kalkmaya karar verdik. Çantalarımızı toplayıp hesabı ödedikten sonra kapıya doğru yöneldik.

"Yürüyerek gidelim mi?" Doruk'un sorduğu soruya "Tabii," diyerek cevap verdim. Kapıda diğerlerine veda ettikten sonra Doruk'un koluna girdim ve kaldırıma çıktık.

"Selin!" Duyduğum ses yerime çivilenmeme neden olurken yavaşça Doruk'un kolundan çıktım. Arkamı dönüp baktığımda duymak isteyeceğim son sesin sahibi gördüm.

"Konuşabilir miyiz?" Doruk'a baktım. Hiçbir şey söylemeden gözlerini Yamaç'a dikmiş bakıyordu. Sessizdi.

"Niye konuşacakmışız?"

"Sadece 2 dakika Selin, lütfen." Doruk'a tekrar gözlerimi çevirdim, bana değen gözleri her zaman aşkla bakan o gözlerdi.

"Pekala. Burada söyle o halde." Derin bir nefes alıp birkaç adım daha attı ve hemen önümüzde durdu.

"Benden nefret ettiğini biliyorum. Seni rezil ettim, evet. Ama o zamanlar sadece senden ayrılmak istiyordum. Kendi kendime bir bahane uydurdum ve içkinin etkisiyle de abarttım. Özür dilerim bunun için. Geri getirmeyeceğini bilsem de özür dilerim. Daha sonrasında egomu yenemedim ve bu yüzden her seferinde seni tersledim. Yeniden döndüğümde bile yaptım bunu. Fakat senin Doruk'a gerçekten aşık olduğunu gördüğümde kendime 'kendin kandırma' dedim. Oynayacağım birileri değildiniz siz. Sırf kendim için sizi harcayamazdım." Yüzünde bir gülümseme oluşturdu, Doruk'a baktı. Ardından tekrar bana döndü.

"Biz birbirimizi sevmiyorduk Selin. Ben sana aşık değildim. Sen bana aşık değildin. Biz sadece hayatımızda farklılık arıyorduk. Gerçek aşk sizin gibi olur." Sözleri beni şaşırtıyordu çünkü birden böyle düşünmesi garipti. Ne olmuştu da aklı başına gelmişti?

"Merak etme kafama saksı düşmedi. Sözlerimde tamamen samimiyim. Sen yoluna devam ediyorsun ve beni umursamıyorsun bu çok güzel. Şimdi ben de yoluma devam ediyorum. Gerçekten hoşlandığım biriyleyim. Umarım günün birinde ona aşık olurum." Sözlerini bitirip arkasını döndüğünde hala şaşkınlıkla ona bakıyordum. Biz susmuştuk, sadece o konuşmuştu. Neden, nasıl bilmiyordum.

Birkaç adımdan sonra arkasını döndü ve uzaktan bağırdı. "Ben senin arkadaşlığını kaybettim Doruk ama elimden bir şey gelmez artık. Yine de sen iyi bir arkadaştın."

Ve ardından gitti.

***

"Benimle konuşmak istediğinde hiç tepki vermedin. Neden?" Doruk gülerek elimi daha sıkı tuttu. Fakat bu gülme 'neden olacak aptal?' gülüşüydü.

"Çünkü onunla konuşman için benim buna onay vermem gerekmiyor hayatım. Sen neredeyse reşit bir insansın ve aklın başın yerinde. Biriyle konuşmak için yanındaki erkekten izin almana gerek yok. Sen zaten en doğru kararı verirsin." Düşüncesinin güzelliğinden öpmek istiyordum ama bu mümkün değildi sanırım. Şu dünyada böyle düşünen insan bulmak milyonda birdi ve o bir de bana gelmişti. İyi ki gelmişti.

"Sen harika bir adamsın."

"Bana bilmediğim bir şey söyle gün ışığım." Egosu kahkaha atmama neden olurken eve yaklaştığımız için üzülmüştüm. Onunla daha fazla vakit geçirmek istiyordum.

"Yamaç bugün neler dedi öyle?"

"Aslında şaşırmadım gün ışığım. Çünkü elbet günün birinde aklının başına geleceğini biliyordum. Şuan arkadaş olmasak da onu iyi tanıyorum. Şerefsizlik yapsa da pişman olduğu zaman bunu dile getirir."

"Sanırım gerçekten iyi tanıyorsun. Neyse, daha fazla onu konuşmak istemiyorum. Hayatında başarılar ona." Yüzünden düşmeyen gülümsemesiyle yaklaşıp yanağımı öptü. Birkaç santim geriye çekilip bu sefer muzip bir şekilde sırıtmasıyla birlikte yanaklarımın kızardığını hissettim. Şu adamdan sonra resmen utanır olmuştum!

Ve birkaç saniye sonra daha fazla utanacağıma yemin edebilirdim.

"Anne! Doruk abimle Selin öpüşüyor!"

***

Herkese merhaba. Söz verdiğim gibi bölümü bugün tamamladım ve paylaşıyorum neyseki :) Şu sonu özlemişim ben de bir daha Can'ı meydana çıkarayım dedim. Umarım bölümü beğenmişsinizdir.

Yorum yapmayı ve oy vermeyi unutmayın♡ Sizi seviyorum♡

GÜN IŞIĞI [ Texting ]Where stories live. Discover now