Önce havamı atmam gerekiyordu. Şirketin ismini bağıra bağıra söyledim ve barmenin duyacağından emin oldum. Barmen homurdandı. Kiya şaşkın şaşkın bakıyordu. "Hangi şirket olduğunu biliyorum?" diye fısıldadı öne eğilip. "Değişik davranıyorsun, ne oldu sana?"

"Ah, hiçbir şey. Hey, barmen. Şu onluğu ver bakalım."

Birer bardak doldurup "Hala şişeyi satmıyorum." dedi ve sinirli sinirli uzaklaştı. Kiya manikürlü ellerini bardağa uzatmadan önce inceledi. Endişeli gözüküyordu.

"Şu Taehyung.... Bir şey mi yaptı?"

Histerik gülüşlerimden biriyle öksürdüm. Bardakta kalan azıcık  viskiye de diktim ve sorusunu cevapsız bıraktım. Her bir hareketimden bir şey anlamaya çalıştığını biliyordum. Konuşmak istediğimi ama nasıl konuşacağımı bilmediğimi de anlıyor muydu acaba?

"İşi aldın, değil mi? Sorun ne o zaman?"

"Ah, Kiya!"

Ağlamamak için zor duruyordum. Güzel gözleriyle bütün acımı, efkarımı almak istermiş gibi bakan bu şahsı çok seviyordum. Hem de çok. Ondan çekinmeme gerek var mıydı ki? Beni ondan başka kim anlayabilirdi...

"Kız arkadaşı varmış Kiya." Bardağı işaret edip "Bir tane daha lütfen!" diye seslendim ortalığa. Kiya barmenle bakışıp hayır anlamında başını salladı.

"Kız arkadaşı mı varmış? Eee bu seni neden rahatsız ediyor?"

"Cevabını bildiğin soruları sormasan diyorum, canım arkadaşım."

"Hayır cevabını bilmiyorum. Söyle neden rahatsız ediyor bu seni?"

Biliyordu. Bildiğinden o kadar emindim ki. Bu çok sık yaptığı bir şeydi. Kendi tahminini bana söylemek yerine benim ağzımdan duymayı tercih ederdi her zaman.

Ağlıyormuş gibi inleyip kollarımı tezgaha koydum ve başımı yasladım. Eliyle sırtımı sıvazladı. "Bana söyleyebilmen gerek. Hadi Jeongguk. Biliyorum ama hadi."

Gerisini hatırlamıyorum.

**

Ertesi sabah Kiya'nın ailesinin evinde gözlerimi açtım. Kiya iki yıllık eğitimi için yılın büyük bir kısmında Japonya'da yaşadığından burada bir evi yoktu henüz. Geldiği zaman da benim dairemde kalırdık, senelerdir bir iki saatten fazla vakit geçirmediğim bir evde uyanmak değişikti.

Başımdaki korkunç ağrıyı resmen kulaklarımda duyabiliyordum. Zonklaması o kadar kötüydü ki, dişlerimi sıkıp ağlamamaya çalıştım. Etrafıma bakındım. Kiya uyanmıştı, bilgisayarın başında dikkatle bir şeye bakıyordu.

"Günaydın?"

"Günaydın, Tavşan Surat." Bilgisayarı kenara çekti ve bana baktı. "En sevdiğim eteğimi mahvettin. Para kazanmaya başladığın anda kapındayım, haberin olsun."

"Kustum mu?" Başını salladı. "Kusmuk, sümük. Gözyaşı. İçki."

Kalkıp ayak ucuma oturdu. "Ne yapacağız?" Tavana boş boş baktım. Söylemiş olmalıydım, öğrendiklerinin ağırlığı üzerindeydi, görebiliyordum. "Üzülmeni istemiyorum Jeongguk."

Uzanıp elini tuttum. Gülümsedi ve yanıma uzandı. "Senin de öyle gerizekalı bir kız arkadaşın vardı hatırlıyor musun?"

"Güzel memeleri olan mı?"

"Ya, güzel memeleri olan." Yüzünü göremesem de göz devirdiğini hissettim adeta. Saçlarını kurcaladım. "Sana söylemiştim, sadece memeleri için çıktım o kızla."

pixels || taekookWhere stories live. Discover now