16. Bölüm: Sürpriz

731 51 14
                                    

Multimedya; bölüm şarkısı. Lütfen dinleyin.

Birkaç dakika aynı şekilde, sarılarak kaldık.

Daha sonra salona geçtik ama aynıydık. Justin koltuğa oturup beni kendine yasladı. Beraber sarıldık. Çok uykum vardı ama kabalık olmasın diye söylemiyordum.

Justin'in nefesini dinlemeye başladım.

İşte bunlar hep can sıkıntısı ve bastıran uykudan.

Düzgün nefesleri, ritimli kalp atışları... Justin tamamiyle mükemmeldi.

Bunu ona söyleyecek değildim. Şımarmasın. Kendi kendime kıkırdayınca Justin çenemi kaldırdı. "Ne oldu Cyrus?" Bal rengi gözlerine bakarken omuz silktim. "Hiç.. hiçbir şey." Kaşlarını kaldırdı. "Sence buna inandım mı?" Kafamı iki yana salladım. "İnandırıcı olamıyorum sanırsam."

"Aynen öyle." Buna güldü.

Bende ona eşlik ederken çenemi omzuna yasladım. "Şimdi biz yani senle ben, çıkıyor muyuz?" diye sordum. Bunu merak ediyordum.

"Evet."

"Ben bir teklif aldığımı sanmıyorum?"

"Benimle çıkmak zorundasın. Oldu mu?"

Kaşlarımı çatıp başımı kaldırdım. "Ne kadar büyük bir odun olduğunu görmem için yeterli oldu."

Başını geriye atıp homurdandı. Boynu açıkta olunca başımı yaklaştırdım. Burnumu sürterken Justin ani bir hareketle çenesini kafama çarptı. Geri çekilip kafamı tutarken "Ayı." diye mırıldandım. Kafamı ovalarken dudaklarımı birbirine bastırdım.

Ah! Çok acıyordu.

Yüzümü buruşturdum. Erkek olmasının yanı sıra o kadar gücü vardı ki, kafamı hissedemiyordum acıdan dolayı.

"Bir şey oldu mu Cyrus?" derken ona baktım. "Bir şey oldu mu ne kelime? Kafama balyoz inmiş gibi hissettim!" Bu halime karşı gülmesini bastırdı. Herife başım acıyor, diyordum. Bana gülüyordu!

Ondan ayrılıp koltukta ayrı bir yere geçtim. Bacaklarımı kendime çekip çenemi yasladım. Başımı ovalarken Justin "Trip mi atacaksın?" diye söylendi. Trip mi? Kaç yaşındaydım ben, beş mi?

"Öyle bir şey yapmayacağım."

"Böyle derken bile trip attığının farkında mısın?"

Omuz silktim. Ben trip atmazdım. Yani.. Değil mi?

Trip atmanın sözlük anlamını bile bilmiyorken nasıl trip atabilirdim ki?

"Özür dilerim." Ona döndüm. "Ne?"

"Bir kere söyledim zaten, ikinciye gerek yok bence."

"Bana baksana, sen bu aralar fazla mı odun oldun ne?" diye sordum kaşlarımı kaldırıp. Elini çenesine yasladı. "Özür dilemeyi bir kez yaparım Cyrus, olay bu."

Başımı salladım. Olay istemiyordum. Kavga, tartışma veya herhangi bir şey.

"Pekala." diye mırıldandım.

"Ben gideyim." Ayağa kalktığında kolundan tuttum. "Gitme, beraber uyuyalım, tekrar." Bana baktı. "Eve gitmeliyim."

"Gitmeni istemiyorum." Eğer ev konusunda ısrar etmeye devam ederse, duygu sömürüsü yapacaktım. Gitmesin, tek kalmak istemiyordum. Belki de korkuyordum.

"Yarın nasıl olsa görüşürüz Cyrus."

"Beni burada tek başıma, her şeye karşı savunmasız mı bırakacaksın? Hem de dışarıda oldukça büyük tehlikeler varken? Gönlün el verecek mi buna?" dedim dudak büzerek. Kendini koltuğa geri bıraktığında gülümsedim.

Kamera Arkadaşı  (Jiley FanFic.)Where stories live. Discover now