6. Bölüm: Ellen

1K 53 26
                                    

Uzun bir bölüm oldu ve işler tamamen çıkmaza girmek üzere! Miley cephesinde durumlar açıklığa kavuşmuyor ama Jiley için ilerleyen bir bölüm oldu. Benim de kafamda bir şeyler belirlendi. Size iyi okumalar. :*

***

Liam'a sarıldım ve telefonu biraz daha kaldırıp ikimizin fotoğrafını çektim.

Liam yanağımı öpüp "Seni çok özledim." dedi. Telefondan Instagram'a girip fotoğrafı yükledim ve "Onunlayken hayat daha kolay." yazdım.

Daha sonra telefonu kapatıp ona döndüm. Dudağını öperken elleri belimi sardı. Geri çekilip nefes nefese "Yarın Ellen var, uyumam gerek." dedim. Liam homurdanıp "Hadi ama Miley," deyince dudağını son kez öpüp "Üzgünüm." diye mırıldandım.

Elini saçlarının arasından geçirip "Bu kadar yoğun olman beni delirtiyor." dedi. Ona şaşkınca bakıp "Liam, sakin olur musun? Bu benim işim. Tanrı aşkına! Ben senden önce de bu işi yapıyordum, bunu biliyordun zaten. Neden bu kadar abartıyorsun?" dedim.

"Bana yeterince vakit ayırmadığını düşünüyorum, haksız mıyım?"

"Bu aralar yoğunum. Biliyorsun albüm-"

"Tamam, ben gidiyorum." Yataktan kalkıp tişörtünü üstüne geçirdi. "Cidden gidecek misin?"

"Açıkça kovdun zaten."

"Ha sen cidden gidiyorsun."

Pantolonunu da giyip ceketini üzerine geçirdi. "Evet gidiyorum."

Elinden tutup yatağa çektim. "Yapma." Elimden kurtulup masanın üstünden telefonunu ve cüzdanını alıp cebine sıkıştırdı. "Liam?"

Bana dönüp "Sonra görüşürüz." dedi ve kapıyı açıp çıktı. Gözlerimi kırpıştırıp arkasından baktım. Cidden gidiyor muydu? Beni bırakıp? Öylece...

Dış kapının sertçe çarpma sesini duyunca titredim ve ağlamaya başladım. "Lanet olsun!" Ellerimi yüzüme koyup hıçkırdım. Çok güzel başlamış olan akşam berbat bitmişti! Beni bırakıp gitmişti! Lanet olsun Liam! Sana ve arzularına!

Gözlerimi silip bacaklarımı kendime çekip kollarımla sardım. Başımı bacaklarıma yaslayıp ağlamaya devam ettim.

Telefonumun çılgın ama bir o kadar rahatlatıcı sesini duyunca başımı kaldırdım. Kim arıyordu gece gece? Gözlerimi elimin tersiyle sildim. Ayağa kalkıp telefonuma hızlı adımlarla ilerledim. Ha?

"Efendim ufaklık?" dedim. Ama sesim titremişti. Hep böyle olurdu. Ağladıktan sonra konuşamazdım. "Cyrus, sen, sen iyi misin?" dedi endişeyle. Kafamı iyi yana salladım ama "İyiyim." dedim. Zaten "Kötü." desem ne yapacaktı ki? Koca bir hiçbir şey.

"Hayır, sen iyi değilsin." Arkadan kapının çarpma sesi geldi. "Evdesin değil mi?" Ne yani, buraya mı geliyordu? "Hayır, gelme."

"Hayır, evde yokum anlamında mı yoksa gelme anlamında mı?"

"Gelme anlamında."

"Sana bir şey söyleyeyim mi?" İç çekip "Söyle." diye mırıldandım.

Yatağıma ilerleyip yattım ve az önce Liam'ın başının olduğu yastığı kendime çektim. Sarılıp kokusunu içime çektim. Gözyaşlarım çeneme doğru yol alırken araba sesi Justin'den duyuldu. "Söz dinlemeyi sevmem Cyrus." Bu itirafı beni gülümsetirken "Ah yapma, beni ağlarken görmeni istemiyorum." dedim.

"Sümüklü halini mi?"

Dudağımı dişleyip sırıttım. "Tam da söylediğin gibi."

"Sorun değil, Jazzy ve Jax'ten alışkınım."

Kamera Arkadaşı  (Jiley FanFic.)Where stories live. Discover now