37. Bölüm

1.1K 61 0
                                    

Ne güzel bir görüntüsü vardı doğanın. Hele birde sevilip sevilince o renkli çiçekler, yeşiller içindeki ağaçlar bir başka görünüyordu göze. Köşkdeki allı beyazlı güllerin, mis kokulu renkli çiçeklerin arasında gezindi. Uzun dalgalı saçlarını havalandıran ılık bir rüzgara karşı durarak o havayı soludu. Doğa kokuyordu sanki. Köşkün girişindeki kırmızı gülün yapraklarına dokundu. Eğilerek kokladı o gülü. Havada uçuşan rengarenk bir kelebek sarı renkli çiçek desenli elbisesinin eteğine kondu. Eteğinde gördüğü kelebeğe tam elini uzatıp dokunacakken, uçarak sarı gül ağacına kondu. Gülümseyerek izledi kelebeği.
"Ne kadar güzeller her canlının ayrı bir güzelliği var"
O seviyordu tabiattaki her canlıyı. Kuşları, ağaçları, kedileri. Onlarda birer canlıydı. Tabiatta yer bulmak, yaşamak onlarında hakkıydı. Ağacın köşesinde miyavlayan kedi sesine ilerledi. Minik kedi yavrusunu gördüğünde ayakları üzerinde eğilerek parmaklarıyla başını okşadı.
"Nerden geldin buraya minik kedicik. Açmısın sen"
Köşkün mutfağına giderek cam bir kaseye süt doldurup kedi yavrusunun önüne bıraktı. Sütünü korkmadan içsin diyerek uzaklaştı. Köşke döndü.
Kanepede dergi okuyan babasını öperek "günaydın babacığım" dedi
"Günaydın prenses"
Selim bey elindeki dergiyi masaya bıraktı. Kolundaki saatine baktı ve ayaklandı.
"Şirketemi babacığım"
"Kısa bir toplantım var"
"Bu gün Barışın mezuniyet töreni var biliyorsun değilmi babacığım"
Babası kızının yanağını sevdi "biliyorum prenses" dedi iki gözünü kırpıp gülerek.
"Geç kalma babacığım"
"Kalmam"
Selim bey hizmetçinin getirip ona uzattığı çantayı alarak çıktı. Nihal gitmekte olan evin hizmetçisine seslendi.
"Nuray rica etsem bana yeşil çay getirebilirmisin"
"Tabikide Nihal hanım, hemen getiriyorum"
"Teşekkür ederim Nuray"
Nuray dolaptan çıkardığı yeşil çayı tezgaha bıraktı demlemek için ve ocağı açtı.
"Şu Nihal gibisi yok Gülten abla"
Gülten hanım ne oldu der gibi baktı Nuraya.
"Çok kibar, hoşgörülü, anlayışlı"
"Öyledir benim kızım"
"Barış bey bu kızımızın değerini iyi bilsin"
"İnşallah Nuray"
"Niye öyle söyledin Gülten abla Barış bey değer bilmeyecek birisi değil"
Nurayın kolunu sıvazlayan Gülten hanım "orası öylede, herşeği bilen Allah'dır Nuraycığım. Rabbim herkeze doğru yol nasip etsin."
Kulağını çekerek tezgaha vurdu ve devam etti.
"Mevlam korusun hak yolundan şaşmaya gelmez. Bir şaşırdınmı ne bu dünyan ne ahiretliğin kalır"
"Amin Gülten abla"
Gülten hanım önlüğünü çıkartarak mutfakdaki askılığa astı ve musluğu açarak ellerini suya tuttu ve peçeteyle kuruladı.
"Ben gidip hazırlanayım Nuray birazdan damadın mezuniyeti için Selim bey gelir."
"Olur abla, sağolasın ablam işleri sayende yarıladık."
"O ne demek Nuray biz birbirimize yardım etmeyeceğizde kim edecek"

Dört sene önce adım atmıştı bu şehre. Su gibi akıp giden dört yıl. Bu şehirde öğrendi ihaneti, bu şehirde öğrendi kaybetmeyi, bu şehirde öğrendi yıkılmamayı. Bu şehirde öğrendiği çok şey vardı aslında. Kalbini aydınlatan güzel taraflarıda vardı öğrendiklerin kalbini karartan elemli taraflarıda. Bu şehirde en değer verdiği en önemliside Nihalle tanışmak olmuştu. Geç olmuştu Nihali anlaması, onu sevmesi. Yinede bu bir kayıp değilde belkide bir imtihandı ona göre. Tanıdığı en nadide insanlardan birisi de patronu Selim bey olmuştu. Onun sayesinde çok şey kazanmıştı aslında. Selim bey onun arkasında duran gizli bir güç gibiydi. Şirkette başlamış olduğu stajyer avukatlık mesleğini diploma ile taçlandıracaktı bu gün. Dört sene önce başlamış olduğu üniversite hayatında nihayet başarılı sona ulaşmıştı. Onu bekleyen gelecek yıllarda adından övgüyle söz ettiren bir hukukçu olacaktı. Gömleğinin kol düğmelerini kapatırken kapı sesiyle kapıya yöneldi.
"Barış bey"
Benim anlamında başını salladı.
"Bunlar size" diyerek gülleri Barışa uzattı. Barış gülleri alarak iyi günler diledi ve kapıyı kapattı. Güllerin kimden geldiğini tahmin etmişti. Bu gül buketi kalbinin bir yarısını çalan Nihale aitti. Gülleri aşkla kokladı. Notu alarak koltuğa oturdu ve okudu.
"Bu güller yüreklerimizin tek yürek olduğu sevdiğime.
Başarılarının daim olması dileğiyle genç hukukçum"
Gülümsetmişti bu not onu. Tekrarladı "bu güller yüreklerimizin tek yürek olduğu sevdiğime" beğenmişti bu cümleyi. Solmasınlar diye vazoya yerleştirdi gülleri.
"Beyaz güller senin kadar saf ve narin sevdiğim"

DOSTUN İHANETİWhere stories live. Discover now