18. Bölüm

879 49 0
                                    

At kuyruğu yaptığı siyah kıvırcık saçları, mavi beyaz puantiyeli etekleri belden açılan diz üstü elbisesi, beyaz topuklu ayakkabıları. Dolu dolu makyajı. İş yerine adım attığında duyduğu "oooo" sesiyle havası iyice artmıştı.
"Yıkılıyorsun şekerim" anlayalım anlamında göz kırpan Caner "çok güzel olmuşsun, var sende bir iş" dedi muzipçe gülerek.
Kuaförün sahibi Suzan merak edip döndü o tarafa. Süzdü Seheri tepeden aşağı.
"Dün izin istedin bir gittin, iki dirhem bir çekirdek döndün. Birinimi buldun kız?"
"Sanki ilk defa şık görüyorsunuz gibi konuşmayın"
"Sen iş yerine hiç böyle şıkır şıkır gelmezdin şekerim. Belki kırk yılda birdir. Öyle değilmi Suzi"
"Offf Caner" dedi Seher dudaklarını büzerek ve devam etti. "çok çirkinimde bu gün güzel olmuşum gibi konuşuyorsun"
Seherin omzuna elini koyan Caner "hemende alınırmış tatlışım" dedi.
"Boş çeneyi bırakında biriniz şu makası uzatın"
"Tabi ablacığım" seher rafdaki makası alarak uzattı.
Gelen müşteriye hoş geldin diyen Suzan "Müşteriyle ilgilen canısı" dedi Canere. Müşteriyi koltuğa alarak ne istediğini sordu Caner. Müşterinin saç kesimi demesiyle el çırparak "saç kesimi yapılacak kızlar" dedi ve müşteriyi hazırlamaları için gönderdi. Sehpanın üzerindeki dergileri karıştıran Seherin başına dikildi. Eliyle Seherin saçlarını oynayan Caner "bu değişiklik bu süs kimin için şekerim" diye sordu.
"Müşteriyle ilgilenin biriniz, bekliyor"
"Hemen Suzi" diyen Caner arka cebindeki telefonu çıkartarak Sehere uzattı şarja takması için "rica etsem yanındaki prize takarmısın?" Lavaboda elini yıkadıktan sonra Sehere  "unuttum sanma şekerim, anlatacaksın bana kim bu şanslı çocuk" diyerek müşterinin yanına gitti.
Seher Caner için  orta sehpadan aldığı bir elinde sigara bir elinde çakmağı Canere doğru salladı "molaaa" diyerek.
"Seni gidi, seni" diyerek parmağını sallayan Caner "beş dakikaya geldim şekerim" dedi.
Eline aldığı büyük ayanayı arkasına geçerek müşteriye tuttu saçını arkadan görmesi için. Müşteri aynadan yansıyan görüntüsüne baktığında yüzünü ekşitti. Buda beğenmediğinin işaretiydi.
Caner sordu "nasıl olmuş?"
"Kısa olmuş sanki istediğim tam olarak bu değildi." Memnuniyetsiz ifadeyle cevap verdi.
Caner yine de kibarlığı elden bırakmadı. O onların müşterisiydi.
"Bu kesimde çok güzel, çok yakıştı size. Çok şık durdu."
"Neyse olan oldu"

Müşterisini gönderen Caner Seherin yanına giderek masaya oturdu. Seherin önünde duran sigara paketinden sigara alarak yaktı.
"Siz kadınlar yokmusunuz, memnun etmek zor şekerim"
"Az önceki kızıl saçlı müşteriyemi bu sitemin."
"Boş ver müşteriyi şimdi anlat kim bu çocuk, tanıyormuyuz?" diyen Caner merak içinde sordu. Seher masadaki telefonu alarak açtığı fotoğrafı Canere gösterdi.
"Tanıdınmı?" diye sordu.
Seher Barıştan bahsetmişti Canere. Onu bir dost kardeş olarak kendine yakın görüyordu. Tasasını, sevincini onunla paylaşırdı. Barışla çekilmiş fotoğraflarını göstermişti ona.
Ağzını eliyle kapatarak "aaaa" diyen Caner devam etti. "Bu o çocuk" eliyle Seheri hafifçe iten Caner "Allah iyiliğini versin şekerim, insan barıştığını söylemezmi?"
Canerin kolunu sıvazlayan Seher "Söylemezmiyim sen benim sırdaşımsın, arkadaşımsın. Yeni Barıştık dün sabah"
Seherin gözlerine bakarak "Ayyy gözlere bak gözlere nasılda parlıyor. Aşk işte" diyen Caner iç çekti. "Hadi hayırlısı şekerim." diyerek iki gözünü kırptı.
Hararetli sohbete kaptırmış kendilerini güle eğlene vakit geçirirken Barışın geldiğini bile görmemişti Seher. Biraz uzakta durarak bu tabloyu izleyen Barışı küçük bir kıskançlık krizi tuttu. Seherin samimi davranışları, şen kahkaları Barışı rahatsız etti. Geldiğini belli etmek için elini ağzına götürüp öksürdü.
"Yakışıklı prensim geldi" diyen Seher kalkarak boynuna sarıldı. Barış tepki vermedi. Seher Barışın soğukluğunun Canerle olan yakınlığını kıskandığı için olduğunu tahmin etti.
"Caner kardeşim, en iyi dostum" diyerek Caneri ona tanıttı.
Barış üzerinde baştan iki düğmesi açık, beyaz renk kırmızı gül desenli gömleği ve bilek boy dar kesim kırmızı pantolonu olan bu adamı inceledi. Kulağında küpe ve boynunda zincir vardı. Bileğindeki renkli bilekliler ve gözündeki göz kalemi "oldukça süslü" dedi belli belirsiz çıkan sesiyle.
Eline kulağına götüren Caner "efendim şekerim işitemedim" dedi onu tam olarak duyamamıştı.
"Yok birşey" dedi Barış.
Barış kendine uzatılan eli sıkarak Canerle tokalaştı.
"Ben Caner"
"Bende Barış"
Seher ikisinin ortasına geçerek bakışlarını bir Barışa, bir Canere yönelterek önce Barışın koluna girdi. Birisi çok sevdiğim, en kıymetlim yakışıklı prensim, sonrada Canerin koluna girdi birisi kardeşim, kankam ikiside yanımda ne güzel" dedi kıkırdayarak.
Barış sıkılgan tavrıyla "bittiyse gidelimmi Seher?" diye sordu.
Barışı elinden tutan Seher "gel canım" diyerek çekti onu.
"Nereye" diye sordu Barış.
"Patronum Suzan ablayla tanıştıracağım seni"
Seher arkasına baktığında baş parmağını kaldıran Caner ona "çocuğu beğendim" işareti yaptı.
Seher "ablacığım" dediğinde Suzan ona döndü. Sonra bakışları yanında duran bu genç adama kaydı. Onu baştan aşağı süzdü.  Mavi dar kesim kot pantolon, siyah spor ceket ve beyaz tişört içideki bu genci çok beğendi. Bu gencin Seherle el ele  tutuşmalarından anlamıştı onların sevgili olduğunu. Onların ellerine  baktığında bıraktılar ellerini.
Seher eliyle Barışı göstererek "Tanıştırayım ablacığım Barış" dedi.
Suzan kafasıyla selam verdi. "Hoş geldin" dedi. Bakışlarını Sehere yönelterek beğendim anlamında parmaklarını birleştirerek aşağı yukarı salladı " lokum gibi çocuk, işini biliyorsun" diyerek başını salladı. Barış karşılığında ufak bir tebessümle yetindi. Utanıp kızaran Seher Barışın kulağına fısıldadı. "Patavatsız işte Suzan abla"
"Ne fısıldıyorsun canısı, ortaya konuş bizde duyalım"
"Hiç ablacığım" diyen Seher geçiştirdi.

DOSTUN İHANETİTempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang