Saat gece yarısını çoktan geçmesine rağmen gözleri hala açıktı. Gözlerini sobada yanan ateşin tavana vuran ışığına dikmiş Seheri düşünüyordu. Pencereden içeri düşen sokak lambasının ışığı odayı aydınlatırken yanan sobadan yansıyan ışık da odayı hem ısıtıyor hem aydınlatıyordu Yönünü pencereden dışarı çevirdiğinde kar yağmaya devam ediyordu * "Seni özleyeceğim serçe" "Beni İstanbulda sensiz bırakma, çabuk gel" Usulca Barışın ellerini bırakan Seher koşarak uzaklaştı. Elleri boş kalan Barış arkasından seslenmek istedi ama seslenemedi. Gitme demek isterdi fakat gidecekti. Geri dön demek isterdi fakat bu olanaksızdı. Şu an anladıki serçesi gitmişti artık yoktu * Barış dedi ürkek ve kısık sesiyle. "Çok bekledim neden aramadın" dudaklarından dökülen ilk cümle bu olmuştu Seherin. "İstanbuldayım" diyerek müjdeli haberi verdi Barış. * Savaş ona "ben senin dostunum ihtiyacın olduğunda ara" dediğinde, oda onun kurduğu cümlenin aynısıyla karşılık vermişti "Bende senin dostunum, sende ihtiyacın olduğunda ara" demişti * Barış duyduklarına inanamadı. Onun Serçesi onu bırakmazdı. Böyle çekip gitmezdi. Duydukları yalan olmalıydı. "Yalan" diyerek bağırdı Barış ve ses tonunu değiştirmeden devam etti. "Seher nerde hemen biri bana yerini söylesin" Kağıda yazdığı notu Barışın eline sıkıştırdı Caner "Savaşla evleniyor adres orada vaktin varken hemen git" * Barış unutmuştu çoktan. Şimdi bir oğlu ve onu anlayan vefalı bir eşi vardı. Eskiye dair tek bir kırıntı yoktu aklında duygularında. Onun şimdi tek varlığı oğlu ve Nihal olmuştu. Ne Sehere nede Savaşa olan kızgınlığı kalmamıştı içinde Hiç yaşamamış gibiydi sanki o kederli günü * Anne o amca kim Seher kalbinin en derinliklerinden bir nefes aldı ve fısıltıyla unutamadığım dedi Ömer Selim babasına sordu "Baba o teyze kim" Barış cevap vermedi...