35. Bölüm

1K 53 0
                                    


Dakikalar dakikaların, saatler saatlerin günler günlerin peşini takip ederken an ve an akıyordu zaman. Her geçen gün Barışı ona daha da yakınlaştırıyordu. Birlikte  geçirdikleri her vakit, her an onları birbirine bağlı kılıyordu. Sevgiyle bakan gözleri karşılıklı bakıyor, aşkla atan yürekleri birlikte atıyordu. Bazen birlikte, bazen yalnız kaldıklarında geleceğe dair düşler kurarken, bir ömürü birlikte tüketmeyi dilerken gönülleri bir olmuştu. Bu gün onun doğum günüydü. Doğum günlerini hiç kutlamazdı Nihal. Uyandığı o korkutucu rüyadan sonra. Yedi yaşını köşkte bir partiyle kutladığı günün gecesinde rüyasında annesini görmüştü. Doğum gününde bir tarafında annesi, bir tarafında babası mumları üflüyordu. Sönmeyen bir tek mum kalmıştı. Bütün gücüyle üflüyordu, yinede sönmüyordu. Offf diyerek önce bir ayağını sonra diğer ayağını yere vurduğunda anne ve babasının kahkaha sesleri kulaklarında çınladı. Oda onlara katıldığında ışıklar sönmüş birden her yer kararmıştı. Eliyle sağını solunu yokladı. Babasına dokunduğunda oradaydı kendini güvende duyarak onun bacaklarına sarıldı gözlerini kapatarak. Ürkütmüştü bu karanlık onu. Gözlerini açtığında aydınlığı gördü. Yukarı baktığında ilk gördüğü babası olmuştu. Baba kız gülüştüler. Annesini aradı bakışları. Annesi yoktu ortalıkta anne diye seslendi, ses yoktu. Pencereye koştu ayakları üzerinde kalkarak dışarı baktığında annesi arka arka giderken köşkün kapısından ona el sallıyordu. Anne gitme diye bağırırken annesi gözden kaybolmuştu. Ağlayarak uyanmıştı rüyasından. O babasına gitmeden, ağlama sesine gelmişti babası. O günden sonra kutlatmadı doğum günlerini. Babası yine de küçük bir hediye alır onu şefkatle bağrına basar, baba sevgisiyle kucaklardı. Dadısı da tıpkı babası gibi küçük bir hediyeyle ona sımsıkı sarılırdı. Bu gün onun doğum günüydü. Yedi yaşında vedalaştığı doğum günü partileriyle buluştu bu akşam. Barış onun için doğum günü partisi düzenlemiş bu da yetmezmiş gibi doğum gününde ona evlenme teklifi etmişti. On yedi yıl sonra doğum gününü kutlamıştı o tutulduğu adamla. Evet demişti ona, hayatınıda birleştiriyordu onunla. Bu günü asla unutmayacaktı. Mutluluk sarhoşuydu adeta. Ayakları yere basmıyor, bulutlarda uçuyor gibiydi sanki. Barış da neredeyse onun kadar heyacanlı ve mesuttu. Biran evvel babasına anlatmalıydı. Babası bilmeli onların evlenmesine onay vermeliydi, Hem Barış hemde Nihal için Selim beyin görüşü çok değerliydi. Selim beyi ezip geçemezlerdi. Babası ne derse kabullenecekti Nihal. Nihal babasına karşı gelemeyeceği gibi, Barışda Selim beyi karşısına alamazdı. Köşke adım atar atmaz dadısını kucakladı.
"Dadıcığım nasılsın"
"Dur deli kız ellerim hamurlu"
"Olsun dadı"
Dadısı musulukta ellerini yıkarken sordu "pek bir neşelisin, hayırdır"
Ellerini kurulayan dadısını kolundan tutarak sandalyeye oturttu, kendiside karşısına oturdu. Parmağındaki yüzüğü gösterdi "bak" diyerek.
Hemen anlamıştı dadısı "Barışmı" dedi yüzü gülerek
"Evet dadı" dadısıyla sarıldılar.
İçi içine sığmayan Nihal bu akşamın detaylarını dadısına anlatarak babasına gitti. Çalışma odasının kapısını tıklattı. Selim beyin gel demesiyle girdi.
"İyi akşamlar babacığım"
"Gel bakalım prenses"
Nihal nasıl başlayacağını bilmiyordu başı önde parmağındaki yüzükle oynarken dalmıştı. Yüzüğü fark eden babası mevzuyu çoktan anlamıştı. Nihayetinde girebildi söze.
"Babacığım seninle konuşmam gereken çok önemli bir konu var"
"Söyle bakalım neymiş bu önemli konu" diyerek yüzüğe odaklandı ve devam etti "Parmağındaki yüzüğe bakılırsa baya önemli" dedi yumuşak bir sitem ile ona takılarak.
Utanmıştı Nihal yüzüğü çıkarmayı unutmuştu "şeyyy" diyerek kem küm etti.
"Evet prenses dinliyorum" dedi Selim bey güven veren bir ifade ve sesle
Sol elini bir kuş gibi çarpan kalbinin üzerine koydu ve heyacandan titreyen sesiyle "Barış bana evlenme teklifi etti babacığım" diyerek kalktı ve babasına giderek boynuna sarıldı.
Kızına sarılan Selim bey suskundu. Oda tahmin edebiliyordu aslında, durumun nereye varacağını. Onların duruşundan belliydi sevdikleri. Kızı sevmişti, sevme diyemezdi. Sevenlerin arasına girip, kavuşmalarına mani olamazdı. Barışı biliyordu. Kızını gönül rahatlığıyla ona emanet edebilirdi. Onlar farklı hayatlardan gelmişti. Barış onlardan biri değildi fakat sırf bu yüzden onların kavuşmalarına engel olamazdı. En ağırına gidense ona emanet olan biricik kızının gözden uzakta olacak olmasıydı. Barış onlarla köşkte kalmak istemeyecekti. Barış bunu gurur meselesi yapacağı için Selim bey onu ikna edemeyeceğini biliyordu. Ne diyebilirdiki seven yürekleri koparıp parçalayamazdı. Selim bey böyle bir insan değildi. Bu bahane olmazdı. Barışla konuşup köşke yakın bir evde oturmaları için ikna edebilirdi. Kızı babasından uzak kalamazdı zaten, o bunu biliyordu.
Babasının suskun kalışı üzerine Nihal sordu "Baba sen bir şey demeyecekmisin"
"Barış iyi bir eş adayı. Dilerim bir ömür mesut olursunuz prenses"
"Yani evet diyorsun Barışla evlenmemize"
Selim bey olumlu anlamda başını salladı. Nihal babasına sarıldı.
"Çok çok teşekkür ederim babacığım"

Hislerini sevincini hem babasıyla hem dadısıyla paylaştı. Dadısının onun üzerinde çok emeği vardı. Ona anne oldu, sırdaş oldu, dettaş oldu. Omzunu yasladığı, omzunda ağladığı dayanak oldu. Salonda babasıyla vakit geçirirken mutfağa giderek dadısını elinden tutarak salona getirdi. Babasına da dadısına da tekrar tekrar sarıldı. Bir müddet onlara sarılı kaldı. Sevdikleri yanındaydı tek eksiği Barıştı. Oda çok yakında yanında olacaktı. Yarın sabah Barışın da babasıyla görüşmeye geleceğini, onlardan onay alacağını söyledi.

Zaman ilerliyordu o ise hala gözünü kırpmadan bekliyordu. Bir türlü uyuyamadı. Sevdiği dolanıyordu düşüncelerinde. Ara ara duvarda asılı duran saate takılıyordu gözü. Saat üçü gösterirken pencereye yansıyan parlak ışıklara gitti. Balkondan havaya yükselip patlayan havai fişekleri izledi. Tıpkı bu gün gibi. Havai fişekler arasındaki evlenme teklifi ve doğum günü partisini anımsayınca o heyacanı yeniden yaşadı adeta. Bu gün gördüğü ikinci havai fişek gösterisiydi. Epey geç olmuştu uyumalıydı artık, yerine döndü. Martı sesleriyle uyandı güne. Gözlerini açtığında telefonuna uzandı. Dokundu tuşlarına Barıştan gelen mesajları okudu. Okudukça yüzüne gülünseme yayılıyordu. Sevdiği gelecekti hazırlanmak için doğruldu yerinden. Hazırlanarak indi aşağıya. Kahvaltı masası da hazırdı. Günaydın diyerek önce babasını, sonra dadısını öptü yanaklarından. Oturmak üzereyken çalan kapı ziliyle birlikte tatlı bir telaşa büründü. Saçlarını düzeltmeye çalışarak pileli eteğini çekiştirdi. Dadısına dönerek sordu.
"Dadı nasıl görünüyorum"
Dadısı elini Nihalin kalbine götürdü "marifet görüntüde değil, esas olan burdadır kızım" dedi. Nihal babasına baktığında Selim bey Gülten hanıma baktı onu onaylar gibi.
"Tamam pes ediyorum" dedi Nihal iki elini havaya kaldırarak ve Barışın gelmesiyle gözler ona çevrildi.
"Günaydın" dedi Barış salona geldiğinde. Kısa bir anda olsa Nihalle göz göze geldiler. Selim beyde oradaydı, Gülten hanım uyarıcı tarzda öksürdü elini ağzına götürerek. Çektiler bakışlarını. Barış Selim beye doğru yürüdüğünde, Selim bey ayağa kalkarak "hoş geldin" dedi ve ona elini uzattı. Tokalaştılar. Salonda yerlerini aldığında Barışın sıkıntılı hali Selim beyin gözünden kaçmazken, Barış Selim beyle göz göze geldi. Mevzuyu nasıl açacaktı. Nereden başlayacaktı. Selim bey onu nasıl karşılayacaktı. Tahmin etmişti aslında Barışın sıkıntısını. O açmadan girdi konuya şakayla karışık onu yatıştırmak için
"Anlat bakalım Barış nasıl gidiyor hayat"
"İyi Selim bey"
"Yakında baba oğul olacağız Selim bey hitabını bırak artık yavaş yavaş"
Barış ne diyeceğini bilemedi. Bir Nihale, bir Selim beye baktı.
"Anlaşılan damat bey Selim bey hitabından vaz geçmeyecek" Gülten hanım takıldığında ona gülüştüler.
"Ben nasıl başlayacağımı, söze nasıl gireceğimi bilmiyorum Selim bey. Sizinde haberiniz var zaten Nihalle aldığımız karardan"
"Var Barış var"
Barışın stresli tavrını fark eden Gülten hanım girdi araya.
"Önce kahvaltımızı yapalım. Özene bezene damada yaptığım börekler kekler soğuyacak. Yazık olacak valla" demesiyle Gülten hanımın yeniden gülüştüler.
"Senimi kıracağız Gülten hanım" diyen Selim beyin ayaklanmasıyla kalkarak, kahvaltı masasına oturdular. Keyifle yapılan kahvaltı sonrası Barış ve Nihali yanına alan Selim bey çalışma odasına gitti. Selim bey sordu onlar cevapladı. Bir büyük olarak onlara öğütler verdi, ailenin sevginin kutsallığını anlattı. İyi bir hayat arkadaşı olmalarını, birbirine sahip çıkmalarını, saygı ve sevgilerinin daim olmasını asla yitirmemesi gerektiğini nasihat ederken, evliliğin daim, sevginin ömürlük olduğunu anlattı. Onlarla görüşmesi bittiğinde birlikte salona geçerek Gülten hanımın da gelmesiyle düğünün detaylarını konuştular. Herkes fikrini söylerken ortak bir noktada buluşup, ortak karar aldılar.

DOSTUN İHANETİWhere stories live. Discover now