23. Bölüm

850 46 0
                                    

Beşiktaştaki zorlu ihale mücadelesinin üzerinden üç gün geçmesine rağmen şirkette o toplantının başarısı konuşuluyordu. Güçlü rakipleri alt ederek Barışın ihaleyi alması şirkette günün olayı olmuştu. Selim bey bir kez daha yanılmadığını anlarken, Barış hız kesmeden başarısına başarı katıyordu. Adım adım zirveye yaklaşıyordu. Onun pratik zekası, ikna kabiliyeti ve iletişimine güvenen Selim bey ihale toplantısında Barışı görevlendirmedeki doğru kararınından bir kere daha emin olmuştu. Bu gidişle Selim beyin yerini aratmayacaktı. Selim bey bu durumu memnuniyetle karşılıyordu. Bu gün akşam yemeğinde Barışı köşkünde ağırlayacaktı. Bu habere en fazla sevinen kızı Nihal olmuştu. Barışa karşı olan duygularının adını tam olarak o da koyamıyordu. Ondan etkilenmişti kabul ediyordu ya sevgi onu seviyormuydu. Duyguları dan emin değildi. Yinede Barış aklını meşgul ediyordu. Akşam hazırlıklarıyla bilhassa kendi ilgilendi. Hal ve hareketleriyle dadısının aklına şüphe düşürmüş olsada Nihalin böyle bir şey yapacağına ihtimal vermedi. Huyunu suyunu bilmediği birine gönül vereceği düşüncesini kabul etmedi. Akşam saatine doğru Selim bey Barışı alarak çıktı yola. Yolda giderken havadan sudan konuştular. Köşke geldiklerinde arabayı garaja park ederek indiler. Selim bey, Barışın omzuna kolunu atarak yan yana yürüdüler. Selim bey zili çaldığında Nuray kapıyı açtı. Selim Bey "geç Barış" diyerek önce ona yol verdi. Barış teşekkür ederim manasında gözlerini kırparak başını salladı.
"Hoş geldiniz Selim bey" diyen Nuray Barışa bakarak "sizde hoşgeldiniz"dedi
"Hoş bulduk Nuray" diyen Selim bey salona ilerledi.
"Ne yakışıklı çocuk, Allah nazardan saklasın" dedi Nuray Barışın arkasından.
Barışa kanepeyi gösteren Selim bey "sen otur, geliyorum" diyerek odasına çıkmak için merdivenlere yöneldiğinde Gülten hanıma seslendi. Mutfaktan çıkan Gülten hanım "buyrun Selim bey" dedi.
"Konuğumuz salonda ben gelene kadar ilgilenin"
"Pekiyi Selim bey"
Mutfağa geçen Gülten hanım, Nuraya Nihalin salona inip inmediğini sordu.
"Henüz inmedi Gülten hanım"
"Ben Nihale bakayım, sende konuğumuza sor bakalım içecek alırmı"
"Olur Gülten hanım."
Gülten hanım sandalyeden kalktığında "çocuk baya yakışıklı Gülten hanım" diyen Nurayın sözüne kulak kesildi. İçine ufak da olsa anlık şüphe düştü. "Nihal bu çocuğa, yok yok olmaz, kendine gel Gülten kuzum aşık olsa söylemezmi dadısına" diye geçirdi içinden.
"Aslında Nihal hanımla çok yakıştırdım ben bu çocuğu"
"Senin ağzın ne diyor Nuray, tanımadığımız insan töbe töbe" kaşını gözünü gerdirerek konuştu Gülten hanım.
Gülten hanım mutfaktan çıkarak merdivenlerin başından Nihale seslendi. "Yoruldum, yukarı kadar çıkmayayım" diyerek
"Nihal yavrum konuğumuz geldi"
"Geldim dadı"
Nihalin merdivenlerde görünmesiyle beğeni ve anne şefkatiyle ona baktı. Beyaz taçla süslediği sarı dalgalı saçları, dantel işlemeli etekleri açılan dizlerden sıfır kollu elbisesi, beyaz babetleri merdivenlerden inerken gözünü ayırmadan baktı öz kızı gibi sevip bağrına bastığı bu kıza. Aylar sonra Nihali beyaz bir elbiseyle görüyordu. Bu rengi onun saf duru haline, masum yüzüne çok yakıştırıyordu
Merdivenlerden inen Nihal dadısının ellerini tuttu tebessümle. Kendi etrafında döndü " nasıl olmuşum dadıcığım" diyerek
"Çok güzel olmuşsun, melekler gibi yavrum"
"Teşekkür ederim dadıcığım"
Merdivenlerden inen babasını gördüğünde "babacığım hoş geldin" dedi her zamanki gülen yüzüyle.
"Hoş bulduk prenses" diyen Selim bey kızının ellerinden tutarak "çok şıksınız prenses" diye ekledi.
"Sende babacığım" diyerek babasının gömleğinin yakasını düzeltti.
"Hadi bakalım salona bu kadar iltifat yeter, konuğumuz bizi bekliyor"
Salona gelen Selim bey "seni sıkılacak kadar yalnız bırakmadık umarım" diye espiri yaptı.
"Olurmu hiç Selim bey"
Selim bey "kızım Nihali tanıyorsun" diyerek onunla yeni karşılaşan Gülten hanımı tanıştırdı.
"Nihalin dadısı Gülten hanım, Nihalin öz annesi gibidir sağolsun"
"Siz sağolun Selim bey" diyerek Selim beye cevap veren Gülten hanım Barışa "hoşgeldin oğlum" dedi gülümseyerek.
"Hoşbulduk"
"Buda şirketimizin en iyi çalışanı Barış" dedi Selim bey Barışın yanına oturup onun omzunu hafifçe sıkarak. Nurayın servisi açayımmı Selim bey demesiyle Selim bey onay verdi. Birlikte masaya geçtiler. Barış sandalyesini çekerken gözü şampanya bardağına ve şişesine takıldı. O masaya oturmak içinden gelmese de yinede oturdu. Selim beyi kırmaktan çekindi. Selim beye ayrı bir sevgi ve saygısı vardı. Onu karekteriyle de benimsemişti. Mütevaziydi, yardım sever adil bir iş adamıydı. Çalışanlarının problemleriyle ilgilenen kapısını kimseye kapatmayan çalışanlarıyla iç içe babacan bir adamdı. Barışla da ayrı olarak yakından ilgileniyordu. Neredeyse baba oğul olmuşlardı. Hatta bir konuşma esnasında Selim bey ona bana bey demek zorunda değilsin içinden geldiği gibi hitap et demişti. O ise şimdilik Selim bey demeyi tercih etti.
"İçki olarak şampanyamı koydunuz?"
"Evet Selim bey, siz seviyorsunuz diye koydurdum" diyerek cevap verdi Gülten hamım.
"Bu olmadı Gülten hanım, bu gün konuğumuz ne içerse masaya o gelsin" diyerek Selim bey Barışa baktığında, oda ona bakmıştı.
"Rica etsem masadan içkiyi kaldırırmısınız Selim bey, içki olmasın"
Selim bey neden manasında Barışa baktığında içkiyle arasının iyi olmadığı yıllar önceki bir hadisenin sebep olduğu söyledi. Selim bey detayını sormadı.
"Nihal de içki içmiyor, Gülten hanımda, deseniz ya bu gün masada yeşilaycılar var, Gülten hanım kaldıralım içki bardaklarını."
Gülten hanım Nuraya seslenerek şampanya ve içki bardaklarını kaldırmasını istedi. Yerine taze sıkılmış portakal suyu getirmesini söyledi.
"İki sene sonra okulun bitiyor, planın nedir Barış"
"Mesleğimi yapacağım Selim bey"
"Seni şirkette görmek isterim, üst yönetimde, bizimle çalışmaya devam edersen sevinirim."
Selim beyin bu sözleri üzerine Nihal boğazına takılanla öksürdü. Barışla yeni tanışmıştı. Bütün kalbiyle şirkette kalmasını diledi. Dadısı sırtına vurarak su içirdi.
"Helal kuzum"
"İyimisin prenses"
"İyiyim babacığım"
"Sizinle çalışmayı bende çok isterim Selim bey, umarım birlikte devam ederiz yola"
"Sağol Barış"
"Bakalım zaman ne gösterecek, herkes için hakkında hayırlısı olsun" dedi Gülten hanım
"Yarın bir planın varmı prenses, şu senin Kalamış sahilinde istediğin bina bitmek üzere istersen bakmaya gidelim"
"Olur babacığım ama önce kimsesiz çocuklar için aldığım hediyeleri dağıtacağım, işim bitince gideriz."
"Bilseydim bende gelirken yanımda çocuklar için hediye getirirdim."
Fark ettirmeden Barışı izleyen Nihal onun kendisine çevrilen bakışlarıyla kızararak bakışlarını kaçırdı. Hiç birşey diyemedi kaçışı portakal suyunu yudumlamakta buldu. Onunla göz göze gelmek kalp atışlarını hızlandırmış, duygularını körüklemişti. Saniyelerce sessiz kaldı bakamadı Barışa. Selim bey anlamsızca Gülten hanıma baktı.
"Prenses hasta falan değilsin değilmi?"
"Yoruldum sanırım babacığım"
"Odana çık dinlen istersen"
"Beni düşünme babacığım iyiyim"
Bakışları yerde toparlanarak bir kaç kelime kurabildi.
"Yarın bana eşlik edebilirsiniz, eğer isterseniz"
Barış Selim beye baktı onun onayı için. Nede olsa Nihal onun kızıydı dostça bir davet olsada ona göre. Şirkette de işleri vardı.
Barışın kendisinden onay beklediğini anlayan Selim bey " neden olmasın, arkadaşlık edersiniz" dedi.
Yemek sonrası salona geçerek sürdürdüler sohbet ortamını ikramlar eşliğinde. Barışın üzerinde gözlerini unutan Nihal dadısının onu dürtmesiyle irkildi.
"Dalmışsın yavrum"
Mahçup olan Nihal ne diyeceğini bilemedi
"Şeyy dadı, ben aslında"
"Tamam kızım tamam"
Nihal utanıp kızarmıştı. Dadısı şüphelerinin doğruluğundan emindi. Onun incinmesine gönlü razı olmazdı. Bu akşam Nihalle konuşacaktı. Yol yakınken dönmesini söyleyecekti. Tanımadığı bu gençle gönül bağı kurmasının doğru olmadığını beklemesi gerektiğini anlatacaktı.
"İsterseniz size köşkü gezdirebilirim"
Barışla yakın olabilmek, neleri sevdiği, sevmedikleri, neler yaptığı hakkında bilgi alabilmek, onun yaşamına yakından dahil olmak için böyle bir soru çıktı ağzından. Barış   yine Selim beyin onayını bekledi.
"Gidebilirsiniz gençler" diyerek onlara onay veren Selim bey "çalışma odama geçiyorum Gülten hanım, odamdaki üst çekmeceden evrakları getirirmisin" diyerek çalışma odasına ilerdi.
"Ah Selim bey neden izin verdiniz, tabi siz farkında değilsiniz" diyerek içinden, sessizce
tırmandı merdivenleri.

Annesinin odasına geldiğinde duraksadı Nihal buraya ilk defa bir yabancı ayak basacaktı. Üstelik ne aileden biriydi, nede bir dost. Barışla kesişen yolları yeni sayılırdı. Doğrumu yapıyordu bunda kararsızdı. Kapıya gidip gelen eli açıp açmama konusunda tereddüt içindeydi. Barışı sevmişti. Kalbindeki aşk ateşini yakan Barış olmuştu. Onu sevdiğinden emindi sanki. Birkaç gün önce tanıyıp etkilendiği bu gence  açamadı odanın kapısını. O canından çok sevdiği, herşeği, üç yaşında bir bebekken kaybettiği annesinin odasıydı. Pişmanlık içinde koşarak kendini balkona attı.
Barış da peşinden gelmişti. Sırtı dönük demir parmaklıklara tutanan Nihale yaklaşarak "iyimisin" diye sordu.
Eliyle gözündeki damlaları silen Nihal "yok birşey şimdi geçer" dedi.
"Yardım edebileceğim birşey varmı"
"Yok teşekkür ederim"
Barış Nihalin neden o odanın önünde durup kapıyı açamadığını, koşarak uzaklaştığını merak ediyordu fakat soramıyordu. Oda onun yanında demir parmaklılara yapışarak dikildi.
"Seni ağlatan neydi bilmiyorum. Tek bildiğim bir zamanlar bende anne ve babamı kaybettiğimde evimden kaçmıştım. Aylarca girememiştim. Bir rüyaydı beni hayata bağlayan sadece bir rüya. Annem ve babam benim faydalı bir meslek sahibi olmamı isterdi bilinçli, inançlı, sevgi dolu olmamı. O rüyada babam bana hayattaki bu sözlerini fısıldadı. O gün yaşama döndüm ben"
Nihal gözleri dolu dolu baktı Barışa. Onun hayat hikayesini kendi hayat hikayesine benzetti. Bir kez daha bağlandı bu gence gönlü.
"Ben henüz bebektim annemi kaybettiğimde. Onun resimleri, videoları, sözleri onun bıraktığı anılarla büyüdüm. Annem çocuk doktoruymuş ama zamansız vefatı, benim doğumum, babamla evliliği derken o çok sevdiği mesleği yapamamış. Son günlerinde hasta yatağında yatan videosunu izledim canım annemin. Babam bana o videoyu tıp fakültesini kazandığımda izletmişti. Etkilenip istemediğim bir karar vermemi istemediği için. Ama annemin hangi mesleği seçtiğini yapmak istediğini anlatmıştı. O videoda  bana çocuk doktoru olursan beni mesut edersin, birde yoksul çocuklara sakın kapını kapatma, parası olmayana elinden geldiğince yardımcı ol demiş. Bu yüzden tıp okuyorum. Annemin yapamadığını yapmak için. İçimden gelerek severek okuyorum. İçinden gelmiyorsa sakın ola dinleme kızım, sevdiğin mesleği yap demişti. İşte o oda canım annemin odasıydı"
Anlatırken sesi titriyordu. Nihal yanağındaki damlaları sildi.
"Sakın mutsuz olma, gözünde yaş olmasın sen bunu hak etmiyorsun Nihal"
"Sen Barış sende hak etmiyorsun"
Nihalin kollarını birbirine bağlayıp titrediğini fark eden Barış "üşüdün sanırım içeri geçelimmi" dedi.
Nihal başını salladı. Barış önce onun geçmesini bekledi, ardından kendisi girdi kapıdan. Salona geldiklerinde Barış gitmek için müsade istediğinde, Nihal de odasına çıkmak için müsade istedi. Selim bey şöförü izinli olduğu için Barışı evine kadar bırakmakta ısrarcı davransa da Barış kabul etmedi. Bu saatte patronunu rahatsız etmek onu da rahatsız edecekti. İyi geceler dileyerek ayrıldı köşkten.

"Nihal yavrum uyudunmu?" dadısının seslenmesiyle okuduğu kitabı komidinin üzerine bırakarak " uyumuyorum dadıcığım gel" dedi.
Gülten hanımın yatağın üzerine oturmasıyla oda doğrularak oturdu. Gülten hanım Nihal ile konuşmazsa gece rahat uyuyamayacaktı.
"Nihal yavrum kızmazsan sana birşey soracağım" dedi Nihalin omzundaki saçı  geriye atarak.
"Sor dadıcığım"
"Sen bu çocuğu sevdinmi kızım"
Nihal sus pus öylece bakakaldı. Ne seviyorum, ne sevmiyorum diyebildi. Bakışlarını kaçırdı, utanmıştı. O tek kelime etmese de dadısı anladı.
"Sevmişsin belli kuzum"
"Dadı" dedi Nihal utangaç bir edayla.
"Yavrum vazgeç bu sevdadan, seni mutsuz eder diye çok korkuyorum. Unut görüşme o çocukla"
"Artık çok geç dadı. Ben kalbimi onda bıraktım."
"Yavrum seni üzmek istemem de ya bu çocuğun....." sözlüsü nişanlısı varsa diyeceği sırada Nihal böldü konuşmasını.
"Dadı lütfen, ben onu her türlü sevdim. Belki karşılıksız kalacak ama kalbim ona kaydı, söz geçiremedim"
"Ah be Nihalim sen akıllı kızdın, hiçmi düşünmedin kendini babanı beni"
"Ne olursun dadı öyle söyleme. Sen babam benim en çok sevdiğim insanlarsınız. Asla sizi incitemem"
"Bilmezmiyim yavrum"
"Dadıcığım bu gün çok mutluyum, öyle kalsın"
Nihal boynunu bükerek bir çocuk masumluğunda dadısına baktığında, dadısı kıyamadı ona üzerine giderek mutluluğunu bozmak istemedi.
"Melek yüzlü yavrum, dilerim mesut ol, hep gülsün yüzün"
Gülten hanım iyi geceler dileyerek çıktı odadan içinden geçirdikleriyle.
"Yıpranırsın diye ödüm kopuyor Nihalim, o temiz kalbini kırarlar diye aklım çıkıyor."
Barışın gözlerinde aşkının karşılığı göremesede sevmişti. Onun kalbi boşmu dolumu bilmesede kalbi onu seçmişti. Sonu hüsranmıydı mutlulukmuydu bilmeden ilerleyecekti bu yolda. O herşeğe rağmen sonunda vuslat da olsa, ayrılık da olsa karşılıksızda kalsa kabul etti aşkını. Sessiz sessiz kalbini kanatıp, içinde yaşayacaktı tek taraflı sevgisini.

DOSTUN İHANETİWhere stories live. Discover now