58.BÖLÜM (FİNAL)

133K 5.4K 4.4K
                                    

"Lütfen rüya olsun! Lütfen rüya olsun!"

Kaçışımız olmadığını biliyordum, kimsenin gelip bizi kurtarmayacağını da... Bu durumda başka ne isteyebilirdim ki? Ölüm saatim yaklaşıyordu. Dakikalar kalmıştı ve ben tek çareyi şu anın rüya olmasında buluyordum.

İstediğim olur muydu? Ter içinde uyanıp kâbus gördüğüme şükreder miydim?

Hayır. Böyle bir şey olmayacaktı. Her şey fazlasıyla gerçekti.

Bendeki nasıl bir şansızlıksa kendi ayağımla ölümüme yürümüştüm. Daha önce ya da daha sonra gelseydim bekli de böyle bir şey olmayacaktı. Ama yok. Ben Öykü Günay olduğum için bela bir şekilde peşime takılıyor, bana huzur vermiyordu. Kendimi lanetlenmiş gibi hissediyordum. Bir insanın ömrü boyunca yaşayamayacağı olayları ben sadece birkaç ayda yaşamıştım. Ne var ki tuhaf bir şekilde yılmayan bir yapıya sahiptim. Hâlâ gücüm vardı. Direnebilirdim.

Aysun'un elini canını acıtacak kadar sıkı tutuyordum. Zavallım benim yüzümden buradaydı. Kendimi zerre önemsemiyordum ama onu kurtarmam gerekiyordu. Bir şeyler düşünmeliydim. Benim yüzümden ölmesine izin veremezdim.

Adamlar bize doğru yaklaşmaya başlayınca Aysun'u arkama çekip bağırdım. "Bize dokunacak olursanız bunun bedelini çok ağır ödersiniz!" Beni umursamadılar bile. Biri beni diğeri Aysun'u tuttu. Bizi çekiştirdikleri için ellerimiz ayrıldı. Aysun olayın şokundan donmuştu sanki. Adama karşı koymaya bile kalkmıyordu.

Ona bir şey demek istiyordum ama diyemiyordum. Kelimeleri bir araya getirip korkmamasını sağlayacak bir cümle kuramıyordum. O da benim gibi her şeyin farkındaydı. Bugün ikimizin de son günüydü. Ve bunun sorumlusu bendim... Bunun sorumlusu aptallığımdı.

Aysun'u tutan adam onu gayet rahat bir şekilde dışarı çıkarırken beni tutan adam tepindiğim için zorlanmıştı. Bağırıp etraftaki insanlara sesimi duyurmaya çalışmıştım ama eliyle ağzımı kapatmıştı. Dirseğimle karnına vurup ondan kurtulmaya çalışsam da becerememiştim. Korkum beni güçsüz bırakmıştı, ona karşı gelemiyordum.

İkimiz de arabanın arka koltuğuna oturttular. Adamlardan biri yanıma yerleşirken ben öylece oturan Aysun'a bakıyordum. Korktuğunun farkındaydım ama ağlamıyordu. Hiçbir tepki de vermiyordu. Şaşkınlığı üzerinden atamamıştı. Bu kadar sakin olması beni ürkütüyordu.

"Sizin istediğiniz benim. Onu bırakın lütfen. Çok korkuyor!" dedim ön koltukta oturan adama.

"Gazla," dedi adam beni duymamış gibi. Şoför arabayı çalıştırırken tekrar Aysun'a baktım. Bana bir şey demek istiyor ama adamlardan korktuğu için diyemiyor gibiydi. Elini tuttum. O an telefonum çaldı. Yanımdaki adam cebimdeki titreşimi hissederek benden önce davrandı ve telefonumu aldı. Onunla aynı anda ben de ekrana baktım. Barlas arıyordu.

Telefonu adamın elinden kapıp açmayı düşünürken, adam yanındaki camı aşağı indirip telefonu aniden dışarı fırlatınca düşüncem de telefonumla beraber yok oldu.

"Sen de telefonunu ver!" Aysun adama bakarken titreyen elini montuna soktu ve telefonunu çıkarıp ona uzattı. Vermemek için direnmemişti bile. Tek şansımız o telefondu, bir anda almak için uzansam da adam bana engel oldu ve telefonu Aysun'un elinden aldı ve tıpkı benimki gibi camdan dışarı atarak sırıttı.

Sıkıntıyla oflayıp kafamı önüme eğdiğimde adamın elinin altında kalan bilekliğime çarptı gözüm. Eğer oradaki düğmeye yanımdaki adama fark ettirmeden basabilirsem Barlas, Hikmet beni görmeden yanıma gelebilirdi. Sakin olmam gerekiyordu. Yapabilirdim. Tek çaremiz buydu.

Korku kalbimin atış hızını değiştirmişti. Göz ucuyla yanımdaki adama baktım. Yolu izliyordu. Açık bıraktığı camdan yüzüne rüzgâr vururken elini cebine atıp telefonunu çıkardı ve birini arayıp kulağına koydu. "Efendim," dedi telefonda konuştuğu kişiye. "Barlas'ın kız arkadaşı elimizde. Riva'daki eve götürüyoruz. Sizin için uygun mudur?"

ÇETEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin