50.BÖLÜM

125K 5.2K 3.8K
                                    

"Yürü!" Annem kolumdan sıkıca tutmuş beni merdivenlerden aşağı sürüklerken, gözlerimden yanaklarıma damlayan yaşlarımın asla bitmeyeceğini düşünüyordum. Demir anneme tüm gerçekleri söylemişti. Ondan sakladığım bir şey yoktu artık. Gerçekleri öğrenmiş olması omuzlarımdaki tüm yükleri ortadan kaldırmıştı. Bunun beni rahatlatması gerekiyordu ama ben hiç rahat değildim. Çünkü olacakları biliyordum. Bu saatten sonra hayatım daha da zorlaşacaktı. Zor günler beni bekliyordu ve ben bu günlere hiç gitmek istemiyordum. Kader bir çelme daha takmıştı bana. Şu zamana kadar atılan tüm çelmelerde yere düşmemeyi başarmıştım ama bu seferki başkaydı. Bu sefer yüzüstü yere düşmüştüm. Çakılmıştım adeta. Gerçekler üzerime basarak geçmiş, beni yerle yeksan etmişti.

"Daha hızlı yürü!" Adımlarımı ne kadar hızlı tutmaya çalışsam da başarısız oluyordum. Öfkeliydi, şu an yapacağım en ufak hata onu daha da öfkelendirebilirdi. Bu yüzden söylenmeden dediğini yapmaya çalışıyordum.

Binanın içinden çıktığımızda hemen karşımızdaki arabanın içinde Hikmet'i gördüm. Buradaydı. Annemi buraya o getirmiş olmalıydı. Yukarı çıkmaması bizim için büyük bir şanstı, kendime hâkim olmaya çalışıp annemin sürüklemesi üzerine onun arabasına doğru yürüdüm.

Bizi görünce arabadan çıkmıştı. "Birgül, ne oldu?"

Onun yukarıda ne olduğunu öğrenmemesi gerekiyordu. Anneme fısıldayarak yalvardım. "Anne, ona bir şey söyleme lütfen!" Eğer öğrenirse bizim için iyi olmazdı. Her şey çok kötü bir hal alabilirdi. Annem bana baktı. "Bir şey sorma Hikmet, lütfen gidelim buradan!" dedi. Sanırım bunu ona anlatmasından utandığımı düşündüğü için bir şey söylememişti.

Annem arka koltuğun kapısını açtı, beni oraya oturtup öne geçti. Hikmet yerine geçip arabayı çalıştırdığında döndürüp, geldiği yöne Barlas'ın arabasının bulunduğu yerin tam tersi istikamette sürmeye başladı. Onun arabasını görmemesi içimi rahatlatmıştı, gözyaşlarımı silip arkama yaslandım.

Annemin yanağımda bıraktığı tokadın acısı hissedilir derecede azalmıştı ama yüreğimde bıraktığı acı devam ediyordu. Bu tokadı hak ettiğimi düşünmeme rağmen annemin bana Barlas'ın yanında vurması gururumu incitmişti. Bu tokadın Barlas'ın da canını yaktığından emindim. Biz çıkarkenyüzünü görmüştüm. Yıkıktı. Herkese karşı gelebilecek gücü olan çocuk annem beni oradan çıkarırken ona karşı gelmemişti. Onunla konuşacağını biliyordum. Bu ne zaman olurdu bilmiyordum ama o muhakkak annemle konuşacaktı. Demir'in söylediği gerçekler üzerine susmazdı. Doğru zaman geldiğinde annemin karşısına geçecekti. Bundan adım kadar emindim.

"İçeride bir şey mi oldu?" Hikmet arabayı sürerken anneme baktı. Ondan bir cevap bekliyordu. Bu halimiz onu epey meraklandırmıştı. Sorun neyse öğrenmek istiyordu çünkü onun değer verdiği insanlardık. Barlas onun için öyle olduğumuzu söylemişti.

"Öykü'nün biriyle birlikte olduğunu öğrendim!" Annemin yola bakarak kurduğu cümle Hikmet'i şaşırtmıştı. "Şu seni oraya çağıran arkadaşı mı yoksa?"

"Hayır, başka biri!" deyip ona baktı. "Birlikte olmaması gereken biri!" Ona adını söylememesi için dua ediyordum. Eğer Hikmet Barlas'la olduğumu öğrenirse kendisinin kim olduğunu bildiğimi anlardı. Bu da bizim için çok kötü olurdu

"Bu seni neden bu kadar sinirlendirdi?" Hikmet kafasını yola çevirdiğinde annem sıkıntılı bir nefes verdi. "Çünkü çocuk bir serseri!" Hikmet buna şaşırsa da yorum yapmadı. Dikiz aynasından bana baktıktan sonra anneme döndü. "Tamam, üzülme sorun her neyse hallederiz."

"Sorun halledilebilecek gibi değil Hikmet!" Annem oldukça endişeli görünüyordu. Sesim çıkmıyordu. Ona bir şey söylemeye halim yoktu. Olsa bile kuracak cümle bulamazdım zaten. Ne diyebilirdim ki? Hem zaten Hikmet'in yanında konuşamazdım. Olayı ne kadar merak etse de ne ben ne de annem ona bir şey anlatmayacaktık. Barlas'la birlikte olduğumu bizden öğrenemeyecekti.

ÇETEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin