13.BÖLÜM

212K 10.9K 2.7K
                                    

Saf bir heyecan vardı üstümde. Bakışları, sözleri kalbime dokunduğu an nefesimin kesildiğini hissediyordum. Bazen öyle şeyler söylüyordu ki ne diyeceğimi bilemeden öylece gözlerine bakıyordum. Şimdi de o anlardan birini yaşıyordum. 'Nefesini hissetmeye çalışıyorum.' Sarf ettiği cümle kulaklarımda yankılanırken bakışlarım ona kitlenmişti. Bir şey demek istiyordum. Bunun ne demek olduğunu sormak istiyordum ama soramıyordum. Dilim bana ihanet eder gibi soru sormamı engelliyor, beni konuşturmuyordu. Neden? Neden böyle bir şey demişti? Bunun anlamı neydi? Anlamlandıramadığım şeyler söyleyip de neden aklımı karıştırıyordu? Bu çocuğu anlayamıyordum. Söylediği şeyden sonra nasıl uyuyabilirdi?

 Yaklaşık yarım saat kadar onu izlekten sonra ben de onun gibi gözlerimi kapatıp kendimi uykuya bıraktım. Uyandığımda Barlas çoktan uyanmış bana bakıyordu. Bunun için biraz şaşkındım ama sobayı yakmış olmasına sevinmiştim. "Günaydın Kaktüs," deyip hafiften tebessüm ederken ona bakıyordum. Uyumadan önce söylediği söz hâlâ kulaklarımdaydı. Bana yakın durduğu için uyurken hiç kıpırdamadığımı fark ettim. Normalde uykumda çok dönen biriydim ama nedense bu sefer öyle olmamıştı. Uyku mahmuru sesimle, "Günaydın," deyip onu biraz öteye ittikten sonra yerimden doğruldum. 

Parmaklarımı birbirine kenetleyip gerindikten sonra yerimden kalkıp kıyafetlerimin kuruyup kurumadığına baktım. Barlas hâlâ yataktaydı ve dalga geçer gibi suratıma bakıyordu. "İyi uyudun."Ona ters bir bakış atıp, "Hiç de bile. Sen yanımda yattığın için sürekli uyandım ve hiç iyi uyuyamadım!" dedim. Aslında gerçekten iyi uyumuştum. Gece hiç uyanmamıştım ve huzurlu bir uyku çekmiştim ama ona bunu söyleyecek kadar aptal değildim. "O yüzden mi horluyordun?" diye sorunca, "Kim horluyordu, ben mi?" diye sorup kuruyan kıyafetlerini sobanın telinden alıp ona uzattım. "Hiç uydurma, bir kere ben asla horlamam!" 

Gülerken, uzattığım kıyafetlerini aldı. "Uydurmuyorum, horluyorsun."

"Hayır uyduruyorsun!"Kazağını çıkarırken üzerime doğru yürüdü, "Sana horladığını daha önce söyleyen olmadı galiba?" Gözüm dövmesindeyken adımlarım geriye doğru gidiyordu, "Hayır olmadı."

"Öyleyse bunu ilk söyleyen ben oldum." Yavaş yavaş sobaya doğru yaklaşırken sinirle, "Ben horlamıyorum!" dedim. 

 Gözleri gözlerimdeyken üzerime doğru yürümeye devam ediyordu. "Horluyorsun." Sobaya yaklaştığımda ısıyı yakından hissediyordum ne kadar yaklaştığımın farkında değildim. Yanlışlıkla sobanın etrafında olan odunlardan birine bastığımda dengemi kaybedip yanan sobanın üzerine düşüyordum ki, Barlas belimden tutup beni kendine çekerek yanmaktan son anda kurtardı. Elim yanlışlıkla dövmesine değince şaşkınlıkla yüzüne baktım. 

Öfkelenmişti. "Dikkat etsene kızım, az kalsın yanıyordun!" Sanki bu benim suçumdu. Üzerime doğru yürümeseydi böyle bir şey olmayacaktı. Onu sinirle geri ittiğimde, "Senin yüzünden!" diye bağırdım. Kaşlarından biri kalktı, "Ne benim yüzümden? Farkında mısın seni ben kurtardım!"

"Tabii ki kurtaracaksın, senin yüzünden yanıyordum çünkü!"

 "Ben mi dedim sana sobaya doğru yürü diye?" 

"Sen üzerime gelmeseydin böyle bir şey olmayacaktı!" Sinirle güldü, "Benim suçum yani?" 

"Evet, senin suçun!" Elindeki formayı sinirle üzerine geçirdiğinde, "Sen teşekkürü böyle mi ediyorsun?" diye sordu. Gerçekten şaka gibiydi. "Sen neyin teşekküründen bahsediyorsun ya? Az daha senin yüzünden yanıyordum ben!" 

"Evet, ben olmasaydım yanıyordun."

 "Hayır, sen olduğun için yanıyordum!" Bu tartışmayı daha fazla sürdürmek istemediği için sinirle tezgâha doğru yürüyüp cüzdanından çıkardığı iki yüz lirayı oraya bıraktıktan sonra kapıya gidip dışarı çıkmadan önce bana baktı. "Seni dışarıda bekleyeceğim. Çabuk giyin!" 

ÇETEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin