☽ SEFİR

70.8K 5.4K 1.9K
                                    

Bana ulaşmak için;

İnstagram hesabım = endless_q.r

Twitter hesabım = Endless_QR

❤️

Not! Arkadaşlar bu bölümle birlikte elimdeki bütün stoklar bitti artık bölümler ben yazdıkça gelecek :( bölüm bildirimlerini almak içim lütfen beni Wattpadden takip edin.

▏₰ Mana

Tavandaki taşlar açılarak gökteki Kanlı Dolunay'ı oyuğun içine davet etti. Daveti kabul eden Ay, aç gölgesini sedyede bağlı kızın üstüne iştahla düşürdü. Kostas delikten gözüken Ay'a bakarken kollarını yukarı kaldırmış, gelişini hürmetle karşılamıştı. Dudakları bir an olsun kıpırdamayı bırakmıyor, ritüel için gerekli olan büyülü sözleri hırsla okumayı sürdürüyordu. Tamamladığı her dizede kurban olarak seçilen kızın şuuru biraz daha kayboluyor, göz bebekleri arkaya doğru kayarak atak geçiren bir hasta gibi zangır zangır titriyordu.

Ağzından dışarıya çıkan köpükler kritik bir halde olduğunun habercisiydi. Ona bir an önce müdahale edilmesi gerekiyordu! Ritüelin sonuna yaklaştıklarını ilk önce yavaşlayan titremelerinden sonrada bedeninden yükselen duman silsilesinden anlamıştım.

Göğsümü talan eden çaresizlik gözlerimi derin bir sızının eşliğinde doldurmuştu.

Ruhu.

Ruhu bedeninden zorla ayrılıyordu.

"Hayır..." Başımı kabullenemeyerek iki yana sallayıp "Hayır, durdurun şu lanet olası büyüyü!" diye bağırsam da artık o kız için yapabileceğim bir şeyin kalmadığını içten içe biliyordum.

Onlar kazanmıştı.

Dumanlar kıvrılıp bükülerek kızın siluetine büründüler ve ruh bedeninden dışarıya çıktığında etrafına kafası karışmış bir şekilde bakmaya başladı.

Nerede olduğunu sorguluyor olmalıydı.

Dudaklarım bu hali karşısında hüzünle aşağı doğru bükülmüşlerdi.

Ben sadece ona yardım etmek istemiştim.

Neden bu kadar güçsüzüm? Neden tüm bunlar benim başıma gelmek zorunda? Eğer yardım edemeyeceksem olanlara şahit olmamın ne anlamı vardı? Hep mi böyle olacak? Hep mi böyle aciz kalacağım?

Biraz daha vicdan azabına ihtiyacım yoktu ki benim.

Gözlerimin önüne annem ve babam yatak odasında diri diri yanarken benim içeriyi saran alevlerin arasında donup kalışım, yanan kapıya bakıp çığlıklarını işitişim gelmişti. Neden kimseye yardımım dokunmuyordu benim?

Kendime en büyük dargınlığımdı belki de bu gerçek.

Ruh neler olduğunu sonunda kavradığında sedye de gözleri açık bir şekilde ölen bedenine bakakaldı ardından ellerini yüzüne kapatarak ağlamaya başladı. Ruh olduğu içindi muhtemelen çığlıkları, haykırışları kimse tarafından duyulmuyordu. Yine herkes biçareliğine sağır kesilmişti. Yasını bile kendi kendine tutuyordu, yapayalnızdı. Bileklerimi kesen prangaların arasından süzülen kanlar az önceki zorlamamdan dolayı yaralarımı iyice açmıştı. Kollarımdan aşağıya inen sıcak kan omuzlarıma ulaştığında çırpınmayı kesip kendimi yere bıraktım.

Beni duyup duyamayacağı hakkında kesin bir şey söyleyemesem de dudaklarım af dilemek için aralandı ama yapamadım. Ondan af bile dileyemedim.

"Kim var orada!?" Şhika'nın bağırmasıyla dolu gözlerimi ruhtan çekip neler olduğuna baktım. Oyuğun girişini gözlemliyordu. Aron'un gelmiş olma ihtimaliyle gözlerimi karanlığın içinde gezdirsem de herhangi bir kıpırtı yakalayamamıştım. Beni yakaladıktan sonra evhamlanmaya mı başlamıştı? Burnumu çektim. Ruha tekrar bakmak için kafamı çevirecekken havayı ıslık gibi kesen ses bunu yapmamı engelledi. Yuvarlak, kendi etrafında süratle döndüğü için sadece bronzdan dövülerek yapıldığını anlayabildiğim cisim gözümü açıp kapatmamla yarışacak hızda mağaranın tavanındaki yarığa çarptı.

SU TANRISININ GELİNİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin