☽ ADAK

74.5K 5.1K 1.2K
                                    

Bana ulaşmak için;

İnstagram hesabım = endless_q.r

Twitter hesabım = Endless_QR

❤️

▏₰ Mana

Kendimi özgürce gökyüzünde uçarken kaybetmiş ancak bir yerlerde kendisini bekleyen tuzaklar olabileceğini hiçe sayarak ahmaklık eden kara bir sinek zata benzetiyordum. Oysaki güçsüz olanın güçlü olana av olacağı mutlak olan bir yerde yaşadığımdan haberdardım. Her bir ilmeği özenle ve büyük bir gayretle tasarlanarak örülen ağa yapışıp kalmıştım. Gökyüzünde uçarken rüzgârın kanatlarım da bıraktığı o nefis tat yerini mahkûmiyete dayatmıştı.

Kapkara bir Örümcek.

Akşam yemeğine sinsi sinsi yaklaşırken sekiz gözünün sekizinde de eğlence parıltıları gaddarca dolaşıyordu. Her bir adımı benim ömrümü kısaltıyor, ağzından esneyerek akan salya etime duyduğu isteği ispatlıyordu. Kocaman gözüken dişlerini bulduğu ilk yere saplayıp derimden içeriye zehrini akıtacaktı.

Bunun olması an meselesiydi.

Okuduğum efsaneler damarlarıma dehşeti aşılamış omuriliğimden aşağıya azılı kramplar indirmişti. Sayfalara karalanan hadiseler mide bulandırıcıydı. Lanet olası fikrimden sonra biraz araştırma yapmak için Aithra hanımımdan izin alıp köyün kütüphanesine gelmiştim. Su Tanrısı ile ilgili bulabildiğim ne kadar kitap, efsane, destan varsa hepsini bir araya toplayıp kurcalamaya; birazda olsa bilgi sahibi olmaya çalışmıştım fakat... Eşelediğim her şeyin altından o kadar akıl almaz ve ucu bucağı birbirinden uzak şeyler çıkmıştı ki hangi insan taptığı Tanrı hakkında böyle korkunç şeyler yazardı aklım almıyor.

Yani bu tarz vukuatların gerçekleşme ihtimali yüzde kaçtır ki?

Sıfır?

Hepsi Tanrılar üzerine bilgili olduklarını sanan âlimlerin uydurduğu hurafelerden ibaretti.

Omzuma konan eli hissedince okuduklarımdan mıdır nedir korkuyla yerimden zıplamıştım. Oturduğum yerden hızla kalkıp bana dokunan kişiye döndüm. Kütüphanenin sorumlusu Alfred amcayı görünce rahatlamıştım.

Ödüm kopmuştu.

"Korkuttum mu kızım? Sadece bir ihtiyacın var mı diye sormaya gelmiştim kusura bakma." Öğrendiklerimden sonra ona kitapla sardırmadığıma şükrediyordum. Gizli gizli yaklaştığı için suçlu da olmazdım üstelik.

Altmış yaşını devirmiş olsa da hala dinç olan bu adama şaşırmadan edemiyordum doğrusu. Bembeyaz olmuş saçlarının ön tarafları dökülmüştü. Yüzünde yaşının getirdiği kırışıklıklar mevcuttu. Yeşil gözleri diğer yaşlılara nazaran hayat doluydu. Eskisi gibi enerjik olmadığından invizaya çekilmeye karar vermişti. Yedi yirmi dört evde oturamayacağını anladığında ise Honner beyden ricada bulunmuş ve küçük ama fazlasıyla kitabın bulunduğu kütüphaneye göz kulak olmak istemişti.

"Dalmışım. Sizde bir anda öyle gelince istemsiz tepki verdim." Masadaki kitapların adlarını görünce tek kaşını kaldırdı. "Neden öyle ürktüğün apaçık." Güldü. "Demek Su Tanrısının meşhur hikâyelerini okuyordun. E nasıldı? Seni yeterince tatmin ettiler mi bari?" Resmen dalga geçiyordu. Yaşlı bunak kendisine eğlence bulmuştu tabii. Kaşlarımı çattım. "Hiçte komik değil Alfred dede!" Amcada neymiş! Bir de kibar olmaya çalışıyorum.

"Tanrımız hakkında böyle canice şeyler yazmak... Ah ah eskiler ne düşünüyorlardı acaba?" Söylediklerine bakılırsa o da benim gibi yazılan hikâyelerden memnun kalmamıştı. "Sizde mi anlatılanları okudunuz?" Başını olumlu anlamda sallayarak kalktığım sıraya oturdu. Yaşından dolayı uzun süre ayakta kalamıyordu.

SU TANRISININ GELİNİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin