☽ ÇIKMAZ

66K 4.9K 1.6K
                                    

Bana ulaşmak için;

İnstagram hesabım = endless_q.r

Twitter hesabım = Endless_QR

Wattpad hesabım.

❤️

▏₰ Mana

Ciddiymiş.

"Hanımım şu örtüyü de başınıza geçirin." Uzattığı keten örtüyü gelişi güzel bir şekilde başıma atınca Saya kafamda emanet gibi duran örtüye bakıp derin bir soluk aldı. Sanırım beceriksizliğimden yakınıyordu. Örtüyü düzelterek olması gereken şekle sokarken "Endişeli misiniz?" diye sorunca aklıma bir saat önceki konuşmalar geldi.

---------------------------

"Ne demek sende benimle geliyorsun? Vak'a şehrinin insanlarıyla ilgili hiçbir şey bilmiyorum. Yabancı olduğumu direkt anlayacaklardır. Hem benim sana orada nasıl bir yardımım dokunabilir ki?"

"Senin hiç bir şey yapmana gerek yok, sadece yanımda durman yeterli. Şehre insanları şüphelendirmemek için tüccarlıkla geçinen karı koca olarak giriş yapacağız."

--------------------------

"Sadece... ona ayak bağı olmaktan korkuyorum." Anlayışla gülümsedi. "Bu endişeniz yersiz hanımım. Efendi Aron sizin ona ayak bağı olacağınızı düşünseydi daha en başından yanında gelmenizi istemezdi. Gelmenizi istiyor çünkü size ihtiyacı var." Bu konuda hala tereddütlerim olsa da gitmekten başka bir seçeneğim olmadığı için elimden gelen her şeyi yapıp bizi ifşalamamak için özellikle dikkat edecektim. Aslında istesem allem eder kallem eder beni götürmekten vazgeçmesini sağlardım, biliyordum. İşi elime yüzüme bulaştırırım diye ödüm kopsa da Su Tanrısı ilk kez benden bir şey istemişti.

"Hanımım kıyafetinizde hoşunuza gitmeyen bir yer var mı?" Saya'nın işi bitince boy aynasının karşısına geçerek kendime baktım. Vak'a şehri hakkında Saya'dan birkaç şey duyduğum için çöl şehirlerinden birine gideceğimizi biliyordum. Özellikle güneşin ışığından ve çölün insanın boğazına yapışan kumundan korunmak için bu şehrin insanları başlarına keten bir örtü takıyorlardı. Kadınlar ise ekstradan yüzlerine tül bir peçe geçiriyorlardı. Başımdaki örtü kalın telli siyah saçlarımı tamamen kapatmak için yeterli olmadığından saçlarım alttan dışarı çıkmıştı. Yüzümdeki peçe leylak renkli irislerimi daha da belirginleştirmişti. Peçenin ucundaki altın sarısı küçük pullar ise süs amaçlı dikilmişti.

Üzerimde ayak bileklerime inen tek parça, bol bir elbise vardı. Ayaklarıma ise çölün sıcak kumundan koruyacak geleneksel bir ayakkabı geçirmiştim. Kıyafetlerimde renk olarak sadece beyazı kullanmıştık. Aynadaki yansımadan memnun kalmış olsam da gözlerimdeki tedirgin havadan bir an önce kurtulmam gerekiyordu.

"Orada yaşayan insanları sen benden daha iyi tanıyorsun Saya. Sen olmuş diyorsan olmuştur."

Ona güvendiğimi sık sık dile getirsem de her seferinde ilk kez duyuyormuş gibi afallıyordu. Bu halini tatlı bulsam da bir yandan da dişlerimi gıcırdatmadan edemiyordum. Kim bilir Su sarayına gelen hanedan üyeleri yardımcı kızları nasıl fırçalıyordu ki iki hoş söze şaşırıyorlardı. Su Sarayı uzun zamandır bir gelinin gözetiminde olmadığı için hanedan üyeleri kafalarına göre hareket ediyorlardı tabii. Hizmetçi kızlarda gidip onların kaprislerini Arona şikayet edecek değildi ya! Köyümde bana üstünlük taslamaya çalışan kişiler olduğu için onları iyi anlıyordum. Gerçi ben bunu yapmaya çalışanları genellikle beni gördükleri an kaçacak raddeye getirirdim. Her neyse, bundan sonra işlerin bu şekilde gitmeyeceğini onlara göstermem gerekecekti.

SU TANRISININ GELİNİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin