Kocaman açtığı gözleri ve sinirle açılan ağzı ile bir süre bana baktıktan sonra söyleyecek bir şey bulamamış olacak ki, ağzından sadece tek bir sözcük çıktı. "Hah!"

"Kendimi birazdan porno filminde patronunun altına yatacak lolita sekreter gibi hissediyorum." diye mırıldandım aklımı kurcalayan dialogları bir süreliğine rafa kaldırırken. Sabahki tartışma, Ayaz'ın gönülsüz de olsa bana seçtiği kıyafetler ile sona ermişti. Önden fermuarlı mini deri etek ve dökümlü, dik yakalı ipek kumaştan beyaz gömlek bir sekreter kılığı için yeterli olmuştu. Daha sonra saçlarımı atkuyruğu yapmış, taktığım siyah kemik çerçeveli gözlük ve giydiğim siyah stilettolar ile kendimi hazır hale sokmuştum. Yanımda takım elbisesinin içinde tüm muhteşemliği ile duran Ayaz, kılığımdan dolayı bana her zamankinden yakın yürüyordu.

Beynim, aynı anda beş kızı birden idare etmeye çalışan bir playboy misali sürekli bahaneler ve yalanlarla meşguldü bu sıralar. İşin kötü yanı, beynimin idare etmeye çalıştığı beş kız da bendim. Kendi kendimi, küçük bir bebeğin bile bana kahkahalarla güleceği yalanlarla kandırmaya çalışıyordum.

Çok düşünmüştüm, yolun başında, belki de 18 senedir yapmadığı kadar mesai yapmıştı beynim.  Tam sakin bir hayata başladığımı düşündüğüm sırada hayatıma gürültülü bir rock şarkısı gibi düşen bu genç adam, tüm dengelerimi alt üst etmişti. Her gün, onun farklı bir yönüyle karşılaşmak beni sarsıyordu. Onun bu kadar şeyi içinde barındırabilmesi bana kendimi basit hissettiriyordu. Belki gerçekten de birazdan patronun altına yatacak aptal bir porno yıldızıydım. Artık hiç bir şeyden emin olamıyordum.

Bu aptal, Draco Malfoy gözlü çocuk hayatımdaki tüm olağanlıkları yok etmişti.

İlkler kelimesi, hiç bir zaman cinselliği çağrıştırmamıştı bende. İlk seksini, ilk öpücüğünü, ilk dokunuşlarını aklımın bunlara ermediği o masum , pamuk şeker yaşlarımda kaybettiğimden olsa gerek, asla onların diğerleri için önemini kavrayamamıştım. Her şekilde kaybediyorduk onları. İki dakika kanayacak bir şeyin evlenene kadar sizinle olmasının pek bir önemi kalmıyordu benim yaşadıklarımı yaşadığınızda.

"İlk" kelimesi, daha somut bir şeydi benim için. Kalbime dokunurdu benim ilklerim, gerçekten elleri varmışçasına, bir kuş tüyü ile okşardı atışı 3 evreden oluşan kalbimi. İlk defa beni koruyan biri, ilk defa beni önemseyen biri, ilk defa bana değer veren biri, ilk defa beni kıskanan, bana sarılan, beni teselli eden... Daha ilahsaldı benim ilklerim. Öyle ilahsaldı ki, o ilkleri bana yaşatan kişi yıldızlardan bir parça getirmiş gibi hissederdim bana.

İşte bu yüzden bu fırtına gözlü, ilahi kalpli bu genç adam bütün nötral sistemlerimi yıkmıştı. Ayaz Haznedar bana 5 gündür kişisel gökyüzümü bahşediyordu. O, benim için Güneş'ten ışık çalan Ay'dı, yaptıkları ise yıldızlarım. Hayatımda ilk defa, kendime ait bir şeyim varmış gibi hissediyordum. Senelerdir kötülükle yarışır karanlıktaki gecem, ince ruhlu bir sanatçı tarafından tek tek işleniyordu.

Ben Minerji'nin tabelasının önünden geçerken az önce kurduğum cümleleri unutmuş, kendi düşüncelerime bir çapa misali saplanıp kalmışken Ayaz'ın soğuk sesi, derin dalgınlığımdan uyanmama neden oldu. "Sen de o gardolap varken porno starlığında Kardashian ile yarışırsın Önür." diye fısıldadı kalbimin şu sıralar favorisi olan kötü çocuk. "İçerideyken normal davranmaya bak. Ve kuralları unutma. Kurallar hayatını kurtaracak Safir."

"Temas yok." diye kendi kendime mırıldanırken Ayaz'ın artık boş bakışlarından okuyabildiğim tek ifadesi, beynimi yok etmek istercesine yüzümde dolaşıyordu. 'Sen iflah olmazsın Safir.'

"O kadar kural içerisinde bugün işine yaramayacak tek kuralı mı hatırlıyorsun Safir?Gerçekten mi?"

Ayaz'ın öfke ile tıslayan sesi altında biraz büzülürken geriledim. Bay Matador Düşmanı bilmese de , ben buna "algıda seçicilik" diyordum. Her zaman beni en çok rahatsız eden aklımda kalırdı.

RuhsuzHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin